Bir insanın doğduğu toprakları terk etmesi hele ki ömrü o topraklarda geçmiş ise çok zordur. Bu bütün canlılar için böyle olsa gerek. Hatırlarsınız, 2016 yılında Ödemiş'te, 945 yaşındaki bir zeytin ağacının ömrünün geçtiği topraklardan koparılışına tanıklık etmiştik. O ihtiyar ki koynunda büyüdüğü, kökleri ile sımsıkı sarıldığı topraktan, yapraklarını okşayan rüzgârlardan, dallarına yuva yapan kuşlardan, ılık yağmurlardan, ezber ettiği doğasından koparılıp 450 kilometre uzağa Antalya'ya götürülmüş, bin yıllık ömrü bir ihtimale, bir belirsizliğe emanet edilmişti.

Dün o ihtiyar zeytin ağacından değil ama onunla aynı kaderi paylaşan iki dostundan haber geldi. Manisa'nın Akhisar ilçesinde kamulaştırılan bir araziden sökülüp Antalya'da Vakıf Zeytinliği'ne dikilen 760 ve 1200 yaşlarındaki 2 zeytin ağacı ürün vermiş. Yaklaşık 20 kilo ürün elde edilen iki anıt ağacın manevi değeri nedeniyle zeytinleri, kilosu 5 bin liradan açık artırma usulü satılacakmış.

Bu haberi okurken Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün Yalova'da dalını kesmemek için inşa halindeki köşkü tren rayları üzerinde yürüttüğü çınar ağacı geldi aklıma. Doğup büyüdükleri topraklardan sökülüp kilometrelerce uzağa götürülen zeytin ağaçlarının kötü kaderini yaşamayan, Atatürk'ün 'Dal kesilmeyecek köşk yürüyecek' diyerek koruduğu o çınar ağacı bugün hâlâ doğduğu toprakların koynunda, tam 400 yaşında... Ne diyordu Cemal Süreya, 'Ölüm geliyor aklıma birden ölüm, bir ağacın gövdesine sarılıyorum...'