Sevgili okuyucularım, yazımı hazırladığım bugün, ağır bir gün. Çünkü yine zaman yolculuğu yaptım geçmişe ve yine düşündüm, her ikisi de sağlığa zararlı yaşadığım ülkede.
Çünkü düşünmek dersen hem sakıncalı hem istenmiyor. Düşüncelerinizi söylediğinizde suçlu olabiliyorsunuz, keza yazdığınızda da. Bunu şu anda hapishanede olan yazarlara, gazetecilere bakarsanız görebilirsiniz. Düşüncelerinizi söyleme dökerseniz arkadaşlarınızdan, işinizden, özgürlüğünüzden olabiliyorsunuz. Yani her yolun sonunda geldiğiniz akıbet değişmiyor. Bugün Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan'ın idamlarının 45. yıldönümünde Ankara'daki Karşıyaka mezarlığında bulunan kabirleri başında anıldığı haber ve görüntüleri izledim. O günlerin içinde yaşayan bir kişi olarak onları, olayları hatırladım. Bugünse sonrası yaşanmışlıklarla Türkiye. Zaman; azgın sular gibi akmış hiç durulmamış. Biz sürüklenenler suyun üstünde başımızı tutmak, boğulmamak, yaşamak çabasından sadece kendimize odaklandık. Şimdiki aklımla bakıyorum da bu azgın suları salan baraj, bizi ite kaka götürürken ne olduğumuzu da anlamamıza ket vurdu. Şimdi yalnız sellerle değil ateşle de mücadeledeyiz. Güneydoğudan harlayan, batıya, kuzeye, güneye sıçrayan.

***

Bugün hepimiz anlıyoruz ki hayatımız sadece okumak, meslek sahibi olmak, aile kurmak ve çocuk yetiştirmekten ibaret değil. Çünkü bu hayatı yaşarken tüm bu olayların çatısı, yöneteni siyaset. Barajın tepesinde oturanlar. Bizlerin sadece seçimden, seçime gidip oy atmak olduğunu sandığımız olgu. Şu an yazarken aynı zamanda Fransa'da seçimleri kazanan Emmanuel Macron'u, Fransa'nın yeni cumhurbaşkanını dinliyorum, % 65 oyla seçilen.
Hayat hikayesi ibret verici, 15 yaşında aşık olduğu öğretmeniyle evli, ancak kimsenin bununla ilgilendiği yok. Bakan iken istifa edip "yürüyüş" hareketiyle ne sağcı ne solcu olmadığı, sadece insanlığın, adaletin, refahın yükselmesi söylemleriyle yola çıkan ve ipi göğüsleyen Makron 39 yaşında. Rakibi ulusalcı Marie Le Pen, İslam ve göçmen politikalarının karşıtı. Hakkında çeşitli konularda suçlamalarda bulunulan. Her ikisinin de teşekkür konuşması, "Yaşasın Cumhuriyet, yaşasın Fransa" oldu.
Her ikisi de Haziran'da yapılacak parlamento seçimlerinde sandalye kazanmak için çalışmalara odaklanacaklarını söylediler. Irkçı ve sağcı görünümünü ve söylemlerini sosyal söylemlerle değiştirmesine, Makron karşısında ezici bir yenilgi almasına karşın, genç ekibiyle siyasette mücadeleye devam edecek. Halkın seçimi Fransa'nın yol haritasını belirledi. Aslında globalleşmenin getirdiği rüzgarlar, politikadan esen rüzgarlar, fırtınalar tüm ülkeleri etkiliyor. Bu nedenle kendi adıma Fransa'da olan bitenler beni umutlandırdı. Hıdrellez'de hepimiz dileklerde bulunduk. İnşallah en başında "Cihanda sulh, yurtta sulh" dedik! Çözümsüz olmadığımızı, hiçbir seçime mecbur olmadığımızı; birbirimize, aklımıza, bilgiye, adalete sahip çıkarak, paylaşarak, değerlerimizi koruyarak, dileklerimizdeki önce sağlık, aş, iş, araba, ev huzurlu bir yaşam, ülkemizin bütünlüğüne ulaşacağız. Değişmez sınırları içinde.