Denizlispor, taraftarlarına saç baş yoldurtmaya bayılıyor adeta. Sürekli son haftalara kadar küme düşme korkusu yaşatıyor, son haftalarda gelen puanlarla küme düşmekten kurtuluyor ve taraftarına şampiyon olmuşçasına bir sevinç yaşatıyor. Bu daha ne kadar sürer, bilemiyorum. Maddi sorunlar, Horozların yakasını bir türlü bırakmıyor, kolay kolay da bırakacağa benzemiyor.

2017/2018 sezonuna çok kötü başladı. İlk maçında mağlup oldu ve lige 14. sıradan giriş yaptı. 6 hafta boyunca galibiyet yüzü görmedi ve sadece 1 puan alabildi. Bu süreçte küme düşme hattına girdi ve 16. sıraya geriledi.
6. hafta da Yusuf Şimşek istifa etti ve yerine Reha Erginer geldi. Gelişiyle de takım ilk galibiyetini aldı. Sonraki beraberlikle de küme düşme hattından çıkıldı.
Galibiyet, mağlubiyet ve galibiyet derken 12. haftada yine 3 puan hayal oldu, 6 hafta boyunca. Toplam 3 puan alındı sadece; ilk yarıda böylece sona erdi.
Sezonun ikinci yarısına galibiyetle başlasa da, ardından gelen 3 mağlubiyet Reha Erginer'i de koltuğundan etti. Bir üst sıradaki takımla olan puan farkı 7'ye çıkmıştı.
3. teknik adam Fatih Tekke oldu. Bir geldi pir geldi. Arka arkaya alınan 9 puan taraftarı coşturdu. Çünkü galibiyetlerden biri lidere, diğeri de 4. sıradaki takıma karşıydı. Tünelin ucundaki ışık görülmüştü. Fakat hala kırmızı bölge içerisindeydi.
Gençleriyle sahaya çıkan, genelde farklı mağlup olan Manisaspor ile berabere kalınca, tam bir hayal kırıklığı yaşandı. Galibiyetle sahadan ayrılabilseydi, sonraki haftaya 2 basamak yukarıda başlanılacaktı.
İniş çıkışlı grafiğin ardından 29. haftada alınan galibiyetle sonunda kurtuluş bölgesine çıkıldı. Tam tamına 17 hafta boyunca 16. sıradan başka bir yer görmemişti. Küme düşecek 2 takım belliydi ve son takım aranıyordu. 4 takım nefes kesen bir yarışa girişti.  
32. haftada, bir basamak altındaki Samsunspor maçı dönüm noktasıydı. Yenilen takım büyük ihtimalle küme düşecekti. Rakibi karşısında 2-0 geriye düştü ancak sahneye Mehmet Akyüz çıktı ve attığı 2 golle takımını ipten aldı, Samsunspor'un puan tablosunda üzerine çıkmasına engel oldu.
Sondan 2. hafta alınan galibiyet ile küme düşme ihtimali matematiksel olarak bitmese de mucizelere kaldı ve mucize de gerçekleşmedi. 34. hafta sonunda 10 galibiyet, 8 beraberlik ve 15 mağlubiyetle 38 puan topladı, 15. sırada yer aldı.
Sezon boyunca gördüğü en üst basamak 14'üncülüktü. En alt seviye ise 16.

Türkiye Kupası

Kupaya 3. Tur'dan başladı. Düzcespor'u elemeyi başardı ama 4. Tur'da Batman Petrol'e uzatmalarda boyun eğdi.

Lig istatistiği

En farklı galibiyet: Gaziantepspor (5-0)
En farklı mağlubiyet: BB Erzurumspor (4-1) - Adanaspor (3-0)
Kadroya en çok alınan oyuncu: Zeki Ayvaz (34)
En çok maçta görev yapan oyuncu: Barış Örücü (32)
Dakika olarak en çok formasını terleten oyuncu: Ziya Alkurt (2275 dk.)
En çok gol atan oyuncu: Mehmet Akyüz (12)
En çok asist yapan oyuncu: Barış Örücü - Ziya Alkurt - İsmail Haktan Odabaşı - İsmail Aissati (6)
En çok sarı kart gören oyuncu: Taşkın İlter (9)
En çok çift sarı kart gören oyuncu: -
En çok kırmızı kart gören oyuncu: Burak Altıparmak - Kerem Can Akyüz - Andre Moritz (1)

Manisaspor'un kara sezonu

Maddi sıkıntıların pençesindeki Grandmedical Manisaspor'un ödeyemediği borç sebebiyle 3 puanı silindi. Bu daha başlangıçtı. İlerleyen haftalarda 6 puan silme cezası daha aldı. Yetmedi, 3 puandan daha oldu ve sezon boyunca toplam 12 puanı silindi.
Lige mağlubiyetle başladı. İlk galibiyetini 3. hafta alabildi ve 12. sıraya yükseldi. 4. hafta alınan 3 puanla da 7. sırayı gördü.
Üst üste 3 mağlubiyet, Sait Karafırtınalar'ın sonu oldu. Yerine gelen isim Fatih Tekke'ydi. Başlangıcını beraberlikle yaptı ama maalesef ödenemeyen futbolcu alacakları yüzünden 3 puanı silindi. Bu sebeple 16. sıraya kadar geriledi. Alınan galibiyete rağmen 1 sıra daha inildi.
11. haftada siyah beyazlılar borçlar nedeniyle 6 puandan daha oldu. Artık 1 puanla sonuncu sıradaydı. Küme düşme hattının 10 puan da gerisindeydi. Alınan 2 galibiyet ilaç gibi oldu ve fark 4'e düştü. Fatih Tekke sezon ortasında takımını bıraktı. Taner Taşkın koltuğa oturdu. Ancak işler yine iyi gitmedi. Üst sıralardaki takımlarla fark haftadan haftaya açıldı. Ümitler de yavaş yavaş tükendi ve kadroda gençleştirmeye gidilerek, gelecek sezon mücadele etmesi büyük ihtimal olan alt lige hazırlıklara başladı. Ve 3 puan daha silindi ve toplam 12 puan etti.
Taner Taşkın da sadece 26. haftaya kadar dayanabildi. Manisaspor altyapı hocası Aytekin Viduslu takımın başında maçlara çıktı. Üzerindeki takımlarla olan puan farkı iyice açıldığından, sahaya tamamen genç oyuncularla çıkmayı tercih etti. O da 2. haftasında Gaziantep FK'ya 6-0 yenilince, yerinden oldu.
Teknik Direktörsüz çıkılan Elazığ deplasmanında 8-1'lik bir hezimete uğradı. Ünal Taşçı yeni isimdi. Bu gençlerle bu ligde puan almak imkânsız gibi bir şeydi. 2 amaç vardı; oyuncuların tecrübe kazanmaları ve hezimete uğramamak. Erzurumspor'dan yarım düzine yense de, diğer karşılaşmalarda bu kadar kötü bir sonuç ortaya çıkmadı.
Son 14 maçta galibiyet yüzü göremedi ve sadece 1 maçta berabere kaldı ve 1 puan alabildi.
Ligin sonunda 17. sıradaydı. 7 galibiyet ve 3 beraberlik vardı sadece. 31 gol atılıp, 80 de gol yenmişti.

Türkiye Kupası

Kupaya 3. Tur'da dâhil oldu. Önce Arsinspor'u, sonrada Hatayspor'u elemeyi başardı. 5. Tur'daki rakibi Beşiktaş idi. İstanbul'da oynan ilk maçta tam bir hezimet yaşandı, 9-0 mağlup oldu. Rövanş maçında ise 1-1'lik beraberlikle sahadan ayrıldı ve elenmiş oldu.

Lig istatistiği

En farklı galibiyet: Gaziantepspor (4-1)
En farklı mağlubiyet: Elazığspor (8-1)
Kadroya en çok alınan oyuncu: Göktuğ Bakırbaş (28)
En çok maçta görev yapan oyuncu: Billal Sebaihi - Slavko Perovic (25)
Dakika olarak en çok formasını terleten oyuncu: Slavko Perovic (2117 dk.)
En çok gol atan oyuncu: Slavko Perovic (6)
En çok asist yapan oyuncu: Billal Sebaihi (5)
En çok sarı kart gören oyuncu: Slavko Perovic (8)
En çok çift sarı kart gören oyuncu: Billal Sebaihi - Ümit Arslan - Mustafa Sevgi - Daniel Dimov (1)
En çok kırmızı kart gören oyuncu: Nikola Mikic - Fahri Akyol (1)


Ronaldo mu Messi mi?

Dünya Kupası'nda sadece kupa yarışı yok, aynı zamanda Messi ve Ronaldo yarışı da var. Yıllardan beridir bu iki oyuncu dünyanın en iyi futbolcuları olarak görülüyor ve sürekli hangisinin daha iyi olduğu tartışılıyor. Kimisi Messi diyor, kimisi de Ronaldo...
Kulüp takımlarında adeta fırtına gibi esen bu futbolcular maalesef milli takımlarında aynı başarılarının yanına bile yaklaşamadılar, kötü bir performans sergilediler.
Ronaldo biraz daha şanslıydı çünkü ülkesi Portekiz'in milli takımı üst düzey bir takım değildi. Kötü de oynasa, 'bu takımla bu kadar' dendi, sorun olarak görülmedi. 2 sene önce kazanılan bir Avrupa Şampiyonluğu olsa da Ronaldo yine bekleneni verememişti. Ama Messi'nin milli takımı Arjantin dünya futbolunun zirvesinde yer alıyor. Takım kötü sonuçlar aldığında, Messi'nin takımına sağlayamadığı katkı da öne çıktı ve eleştiri oklarına hedef oldu.
Rusya'nın ev sahipliği yaptığı Dünya Kupası'nda önce Ronaldo sahneye çıktı.  İspanya'ya tam 3 gol attı, maçın yıldızı seçildi. Hemen hemen herkesin aklına Messi geldi ve Ronaldo'nun bu performansı karşısında neler yapacağı konuşulmaya başlandı. Messi'nin takımı için sahaya çıkacağını kimse düşünmedi, Ronaldo'yu geçmek için oynayacağı havası yaratıldı, Ronaldo'nun performansı üzerinden değerlendirildi.
Messi'nin rakibi İzlanda idi. Birkaç yıl öncesine kadar esamesi okunmayan bir ülke takımı karşısında ondan ve takımından çok şey beklendi, bekleyenleri hezimete uğrattı. Bir şeyler yapmak için çabaladı. Şut çekti, direği yalayıp auta gitti. Arkadaşlarına güzel paslar attı, değerlendiremediler. Penaltı şansı yakaladı. Golü atsa kolay olacağından onu üstün kılmayacaktı. Kaçırdı. Kaçırması onu yerin dibine soktu adeta. Üstüne de sahadan galibiyetle ayrılamamaları, Ronaldo'yu uzak ara öne çıkardı. Şimdi diğer maçlara odaklanacak Ronaldoseverler ve Messiseverler. Bakalım kupa bitince kazanan kim olacak.