Bu sezon izlediğim hiçbir maçında üstün oynayamayan Yukatel Denizlispor, evinde ağırladığı Atakaş Hatayspor karşısında ilki başardı. Oyunun tamamen hakimi oldu ancak gol atamayıp, yiyince sahadan 2-0 mağlubiyetle ayrılmak zorunda kaldı.
***
Yeşil siyahlı takım sahaya bir çok as oyuncusundan yoksun çıktı. Buna karşın dizginleri eline aldı, sürekli pas yapıp, gol aradı. Pozisyonlar buldu, değerlendirmeyi başaramadı. İlk yarı rakibine kalesini hiç göstermedi dersek yeridir. Pantilimon oynamasa bile olurdu. Fakat 2. yarı farklı bir senaryo vardı. Hatayspor bu yarıya çok hızlı giriş yaptı. Direkten dönen top, kale önündeki Muhammet'e çarpıp, ağlara gitti. Şans golüydü. Oyuna pek olmasa da pozisyonlara denge gelmişti. İkinci golde de Sacko'nun çekilen şutta kendisini korumak için ellerini kaldırması, penaltıya neden oldu. Bu gol için de şans denebilir.
Horozların üstün oynamasının en büyük sebebi, rakibinin bu tür oyun sistemini benimsemesinde yatıyor aslında. Topu rakibine bırakır, hızlı ve yetenekli oyuncularla hızlı çıkıp, gol arar, başarılı da olur genellikle. Aynı sistemi uyguladı, yine başarılı oldu.
***
Hafif kar yağışı vardı. Bu biraz sahayı kayganlaştırdı. Oyuncular alışana kadar çok basit top kayıpları yaptılar.
***
Muhammet bende soru işaretleri bıraktı. 90+5. dakikada, topu rahatça uzaklaştırabilecekken, rakibinin üzerine doğru vurdu. Son adamdı. Hataysporlu oyuncuya çarpan meşin yuvarlak, önünde kaldı. İlerledi, kaleciyle karşı karşıya, çaprazdan vurdu ve golü atmayı başardı. Hakem elle oynama kararı verip, golü iptal etti. Eline çarpmadan da aynı pozisyonu bulabilirdi. Muhammet neden rakibinin üzerine doğru vurdu, anlayamadım. 
***
Diouf penaltıyı öyle sert kullandı ki, arada ağlar olmasına rağmen, kale arkasındaki top toplayıcı korkup, kendini koruma pozisyonu aldı.

Transfer hatası

Transfer dönemi açıldı. Kulüplerimiz yine birçok oyuncuyu kadrosuna katmak için uğraşıyor. Ancak aldıkları oyuncuların çoğunu 1 sene geçmeden ellerinden çıkarmanın yollarını arıyorlar. Peki neden?
Avrupa’nın büyük kulüpleri genç yaşta yetenekli oyuncuları alıyorlar, yetiştiriyorlar. Ama bazılarına bir türlü akıllarını kullanmayı öğretemiyorlar. Bunları üzerine para vererek bile olsa, ellerinden çıkarmayı istiyorlar ancak bazı yetenekli menajerler hemen devreye giriyor, ülke kulüplerimize yağlayıp ballayarak pazarlamaya çalışıyorlar. Eeeee ne de olsa dünyanın en büyük kulüplerinin formasını giymiş, 1 kere bile dahi olsa. 

***
Bizim kulüplerimiz birbirleriyle yarışa giriyorlar, üzerine para verilecek oyuncuya, paraları döküp, birbirlerinin elinden kapmaya uğraşıyorlar. Ülke yazarlarımızda oyuncuyu çok izlemişler gibi, geldiği kulübün büyüklüğüne güvenip, neredeyse futbol dahisi olarak lanse ediyorlar. Taraftar bunları duyunca havaalanlarına akın ediyor. Kulübünün istenmeyen adamı, transfer olduğu takım taraftarınca krallar gibi karşılaşınca şaşıp, kalıyor bu işe. Gazetelerimiz televizyonlarımız da bu şaşkınlığı manşetlere taşıyor, taraftarı övüyor, yere göğe sığdıramıyor.
Aradan geçiyor 3-4 ay. Taraftar isyan ediyor, kulüp yöneticileri oyuncuyu elden çıkarıp, yerine başka oyuncu almanın çaresini arıyor. Hayatı boyunca kazanamayacağı parayı, 3 senede Türkiye’den kazanacak bir futbolcu, kulübünü bırakıp gider mi hiç?

***
Futbolda akıl çok önemlidir. Sadece ayakların iyi olması yetmez, ayakları yönlendirecek beyinin de olması şart. Eğer olmazsa, yetenek sadece bir yere kadar götürür, üst seviyeye çıkılamaz, takımına da yeterince katkısı olamaz.