Bana öyle geliyor ki bu ülkenin başına kötü bir şey gelecekse ( Allah göstermesin) bu kendi veya grupsal çıkarları uğruna yalan söylemekten çekinmeyen kendini bilmezlerin yüzünden gelecektir.
Kaldı ki tarih boyunca kurulan on altı Türk Devletinin yıkılışının ardındaki en büyük nedenlerden biri daha doğrusu başat sorun budur.
Ülkemiz bir deprem bölgesi; oldukça sık olarak güçlü depremlerle  yüz yüze geliyoruz. Doğal olarak da değişen zaman ve mekana göre her deprem olayında eksikler, hatalar, art niyetler oluyor.
Hata ve eksiklik olacaktır bu doğal ama önemli olan iyi niyetle bunları en aza indirmeye çaba göstermektir. Nitekim afetle ilgili kurumlarımızın son yirmi yılda kat ettikleri yol hiç de azımsanamaz.
İzmir depremi sonrası ortalık yine fitneciler ve onlara alet olanlarla doldu taştı. Her kafadan bir ses çıktı. Sosyal Medya kalemşorları her zamanki gibi zırhlarını kuşandı ama anlayamadığım anlı şanı yetkililerimizin de bu koroya bir şekilde dahil olması.
Sosyal Medyada bir çadır muhabbeti başladı çok geçmedi İzmirli vekilimiz, CHP Genel Sekreteri Sayın Selin Sayek Böke açıklama yaptı.
“AFAD çadırlarını kullanabilmeniz için evinizin hasarlı olduğunu belgelemeniz gerekiyor. Belediyelerimizin çadırları ise ihtiyaç sahibi olduğunu belirten herkes kullanabilir.”
Benzer bir açıklama da IYI partili Durmuş Yılmaz’dan geldi.
“Geçmişi başarılarla dolu Türk Kızılayı İzmir depreminin neresinde; gören, duyan, bilen var mı?” ( Kızılay’ın geçmişine girmek istemiyorum bu yazıda)
Böyle bir açıklamaya sadece pes denebilir.
Yanıt hemen geldi.
İçişleri Bakan Yardımcısı İsmail Çataklı,“Yalan söylüyor demeyelim yanlış biliyor diyelim. AFAD 1040 çadır kurdu. 268’i boş, ihtiyacı olan istediği gibi gelip kalır. Lütfen sessiz olun, arkadaşlarımız enkazın altında canları pahasına çalışıyor.”
 (AFAD) Başkanı Mehmet Güllüoğlu da, sosyal medya hesabından açıkladı:
“Aaah ah enkazlarla mı uğraşalım, bu tür haberlerle mi bilmiyorum. Ne olur yük olmayın, yardımcı olun. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin de dahil olduğu koordinasyon ile ve eşit şartlarda yardım ulaştırıyoruz. Hiçbir binaya hasarlı olduğuna dair henüz belge verilmedi.”
Gerçi Elazığ depreminde bölgeye giden Sayın Kılıçdaroğlu da Kızılay çadırı giriş ve çıkışında fotoğrafları olduğu halde ‘Elazığ’a gittim, tek bir Kızılay çadırı görmedim’ dememiş miydi?

Üstelik AFAD Başkanı Güllüoğlu ne diyordu? İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin de dahil olduğu koordinasyon ile ve eşit şartlarda yardım ulaştırıyoruz

Sayın Gürsel Tekin açıklama yapmadan durur mu?
 “Bayraklı’da Kaymakamlık binası ve Kızılay Kan Merkezi yıkıldı, Adalet Sarayı duvarları çatladığı için boşaltıldı. Kendi binalarının güvenliğini sağlayamayan devlet, vatandaşın canını nasıl koruyacak?”
Kızılay Kan Merkezi Başkanı; “Yeterli Kan stokumuz var, binamız sapasağlam” diye açıklama yaptı. Kaymakamlık binası zaten herkesin gözü önünde sapasağlam ayakta duruyordu.
Sosyal Medyadan Meltem 99 isimli bir hesaptan deprem şiddeti ile ilgili bir açıklama yapıldı.
“7.0 üstü depremde olağanüstü hal ilan edileceği için e OHAL ilan etmemek için depremi 6,6 olarak ilan eden bir ülke düşünün”
Aman Allahım sarılmayan kalmadı bu mesaja. İYİ partiden Aytun Çıray  soru olarak yöneltti.
Değerli Köşe yazarımız Y.Özdil ‘66 ya bağladılar, belli ki talimat var’ diye alay etti. Sosyal Medya adeta yıkıldı.Oysa Sosyal Medyada gezen veya en azından milletin temsilcisi veya görevli olan okumuş, ilim, bilim erbabı kişiler bu konuda Anayasamız ne diyor diye baksalar yeterdi.
T. C Anayasası 119 ve 120. Maddelerde ‘Olağanüsü Hal yönetimi’ başlığıyla çok açık olarak meseleyi otaya koymuş. Depremim 7.0 olması diye bir tanım olmadığı gibi, sayılan koşular dışında Afet bölgesi diye bir tanım da yok.
AFAD Başkanı Güllüoğlu’nun yanıtı ile bitirelim., "Yılmaz bey, Allah rızası için insanların duyguları ile oynamayın. İnsanları yalanlarla, yanlışlarla tahrik etmeye çalışmayın. Bizim için depremin büyüklüğünün yapacağımız yardım faaliyetlerine hiçbir etkisi bulunmamaktadır. 7 büyüklüğünün hiçbir özel anlamı yok. Neyi ölçüyor isek onu söylüyoruz! Biz bir kişiye, bir çocuğumuza daha canlı ulaşmaya çalıştığımız şu saatlerde bir taraftan da bu dezenformasyonlarla uğraşıyoruz. Ne olur yapmayın, ne olur..."
Tarihte 16 Türk Devletinin yıkılmasına neden olan yalan ve fitne depremden inanın çok daha büyük bir felakettir.