Aradan tam 8 sene geçmiş... Uluslararası Olimpiyat Komitesi bir açıklama yaptı ve eski milli atlet Gülcan Mıngır'ı 2012 Londra Olimpiyat Oyunları'nda yaptığı dereceyi iptal etti. Sebebi ise doping yapmasıydı.
Aradan bunca zaman geçtikten sonra doping yapıldığının söylenmesi ve derecesinin iptal edilmesi, tam olarak anlamadığım bir konu. Alman bilim insanları turinabol hakkında araştırma yaptılar ve elde ettikleri sonuçları tüm dünyaya açıkladılar. Bunun üzerine IOC Pekin 2008 ve Londra 2012 örneklerinin tüm sporlar için yeniden analizini başlattı. Detayları hakkında hiçbir bilgim yok maalesef.
Gülcan Mıngır’ın turinabol testi pozitif çıkmış. Bu daha şubat ayının başında basına yansımıştı. Ülkemizde pek duyulmamıştı. Karara yeni bağlandı ve Türk basını da şimdi haberleştirdi. 
***
Doping, sporcunun yarışma sırasında fiziksel ve zihinsel performansını arttırmak amacı ile Uluslararası Olimpiyat Komitesi (IOC) tarafından yasaklanmış madde veya yöntemlerin sporcu tarafından bilinçli veya bilinçsiz olarak kullanımıdır. Bilinçli de kullansan, bilinçsiz de kullansan, yarışmalardan men edilmeyi gerektirir. İkisi arasındaki fark ise verilecek cezanın büyüklüğüdür. Bilinçli kullananlar ömür boyu men cezasına bile çarptırılabilirken, bilinçsizce, rahatsızlığı sebebiyle kullananlar bir kaç sene ile kurtulabiliyorlar.
***
Turinabol, Demokratik Almanya icadı. Seneler öncesinde ilaç olarak üretilmiş. O zamanlar Doğu Alman yetkilileri, milli sporcularına vitamin diye zorla içirmiş ve bu sayede katıldıkları yarışlarda madalyaları toplamışlar. Ama o zamanlar yan etkileri bilinmiyordu. Sonradan bu sporcularda özellikle bayanlarda vücutta kıllanma olmuş, sesler kalınlaşmış. Bu yüzden de gülleci Heidi Krieger, 1998’de cinsiyet değiştirerek erkek olmuş ve adını Andreas olarak değiştirmiş. Bu, ilaç olarak geçiyor ve günümüzde satışının yapıldığı yerler bile var. Dopinge girdiği söylenmeden, zararlarına hiç değinilmeden, spor yapanlar için faydalı bir steroid olarak satılıyor.
*** 
Gülcan Mıngır, Olimpiyat Oyunları 3000 metre engellide 27. olmuştu. Kaybettiği bir madalya yok ama madalyadan daha önemli olan şeyi, itibarını kaybetti. Bu itibar sadece kendinin değil, adına yarıştığı kuruluşu da kapsıyor. Yani Türkiye formasıyla çıktı, 'Türk sporcu doping yaptı' dedirtti tüm dünyaya. İnternette de kısa bir araştırma yaptım. Fenerbahçe'nin lisanslı sporcusu idi. Fenerbahçe'ye de laf atanlar olmuş. Doping ile sarı lacivertli kulübün isminin bir arada anılmasına neden oldu.
Dopingli çıkan Türkler konusunda Gülcan tek değil. Önceki yıllarda da birçok Türk sporcu dopingli çıkmış, dereceleri ellerinden alınmış, spordan men edilmişlerdi. Yaşanmışlıklar varken, milli atletimizin bile bile doping yapması bana hiç mantıklı gelmedi. Kendisini suçlamadan, yerin dibine sokmadan önce detaylı bir araştırma yapmak gerekir. 
İlginç olan bir konu da doping alıp yarışıp, ancak 27. sırayı elde etmesiydi. Oysa bundan bir kaç ay önce Finlandiya'nın başkenti Helsinki'de düzenlenen 2012 Avrupa Atletizm Şampiyonası'nda 3000 metre engelli finalinde 9.32:96 ile şampiyon olmuş, ülkemizde herkesi gururlandırmıştı. Kafalarda deli sorular var şimdi. Ondan men edilebilir mi acaba? İnternette bu konuda kuşku duyan kişi sayısı oldukça fazla. Ancak yabancı bir haber sitesinde Avrupa unvanının etkilenmesinin olası olmadığı yazıyor.

Bazı bilgiler

* Doping hakkında özellikle wikipedia ve aljazeera gibi sitelerde ilgi çekici bazı bilgilere rastladım ve paylaşmak istedim.
* Dopingin tanımı çok eski dönemlere kadar uzanmaktadır. İlk doping izlerine M.Ö. 3. yüzyılda yapılan olimpiyat oyunlarında rastlanmaktadır. Bu dönemde sporcuların hızlı koşabilmek için mantar yedikleri bilinmektedir.
* Romalılar döneminde savaş araba yarışlarında atların daha hızlı koşabilmeleri için atlara su ve bal karışımı hydromel adı verilen bir sıvı içirilirdi. Tarihi kayıtlarda Güney Amerika yerlilerinin koka filizlerini çiğnedikleri görülmektedir.
* 1930'lu yıllarda sentetik hormonlar icat edildi. 50’lerden itibaren kullanımları arttı.
* Dopingin ilk resmi tanımı 1963 yılında yapılmıştır.
* Kasları güçlendirmek için anabolik steroid kullanımı yaygınlaşmaya başladı. Bunları belirleyebilecek testler ancak 1974’te yapılabildi. 1976’da kullanımları yasaklandı.
* 1980'lerde uyarıcılar ve steroidlerle mücadele sonuç vermeye başlamıştı. Sporcular hızla kan dopingine yöneldi. 1970’lerden itibaren, kanlarını vücutlarından dışarı alıp beklettikten sonra yeniden vücutlarına enjekte ederek kaslara daha çok oksijen göndermeyi denediler. Uluslararası Olimpiyat Komitesi (IOC) bunu 1986’da yasakladı.
* 1990'larda dayanıklılığı artırmak için eritropoietin (EPO) hormonu da kullanılıyordu. IOC 1990’da EPO’yu da yasak listesine ekledi. Ama Dünya Dopingle Mücadele Ajansı (WADA)’nın onayladığı bir EPO testi on yıl boyunca geliştirilemedi. Ancak 2000’de kullanılmaya başlayabildi.
* Modern çağdaki ilk dopinglere 19. yüzyılda yüzücü ve bisikletçilere rastlanmaktadır. Modern olimpiyat oyunlarının başlamasıyla beraber sporcular arasında madde kullanımı hızla yaygınlaşmış ve günümüze kadar olimpiyat oyunlarında çok sayıda bu zararlı madde tespit edilmiştir.

Uzak durmalı

Ne kadar doping yaparsanız yapın mutlaka yakalanıyorsunuz. Dereceleriniz elinizden alınıyor. Bu iyi tarafı. Kötü olan tarafı ise, kullananların sağlığını olumsuz etkiliyor hatta ölüme kadar götürebiliyor.