'Drone' sanıldığı kadar yeni bir buluş değil. Birinci Dünya Savaşı sırasında ABD'de Charles Kettering, Kettering Bug  (Kettering Böceği) adını verdiği küçük, pilotsuz bir uçuş aracı tasarlamıştı. Tasarımını başarılı bir şekilde, Wright Kardeşler'in 1903'te kullandığı yöntemle bir ray sistemi üzerinden fırlatmıştı. Uçuş aracını, üzerindeki bir jiroskop (denge çarkı) yardımı ile de hedefine yönlendirmişti. Her ne kadar teknik olarak insansız bir uçak olarak sayılsa da, bu uçuş aracı aslında modern balistik füzenin ilk hali idi.

Bu hızla hareket eden insansız hava aracı (İHA) kavramını, yine yirminci yüzyılın başlarında geliştirilen quadkopter (iki yerine dört motorlu helikopter kavramı ile birleştirin, işte size modern 'drone'un temel planı.

Bu arada drone yerine 'uçangöz' denebilir mi? Çünkü 4 Ekim 2017'de Türk Dil kurumu (TDK), 'drone' kelimesinin Türkçe karşılığı olarak 'arıgözü', 'uçangöz', 'uçankamera', 'uçarçeker', 'uçurgör'  önerileri arasından, vatandaşların internet oyları ile 'uçangöz'ü seçti.  Kurum bu kelimeyi, keşif, gözetleme, sağlık, ilaçlama, spor, seyahat, reklam gibi farklı alanlarda kullanılan insansız hava aracı çeşitleri 'drone' için Türkçe karşılık olarak yerleştirmeye çalışıyor.

'Uçangöz'lerin birçok işlevi var. Belki bu yaz plajların üzerinde yükselişlerini ya da bir düğün eğlencesinde o önemli günü farklı biçimde belgelendiren yöntem ve araç olarak görmüşsünüzdür. Hatta birkaç ay önce 1. Kordon'da kaldığım otelin yakınında benim gördüğüm 'uçangöz', belki masumane hava fotoğrafları çekiyordu ya da pek de masum sayılmayacak şekilde ve niyetle konukların yatak odalarını gözlüyordu.

Yukarıdaki ve aşağıdaki bilgilerden de anlayacağınız gibi bu araç çok masum olmayan amaçlarla da kullanılıyor. 'Uçangöz' ise pek masum bir kelime. Biz ona yine 'drone' diyelim ama tırnaklardan kurtulmak için 'e'yi düşürelim ve 'dron' diyelim olsun bitsin. Zaten konuşma diline 'dron' olarak yerleşti.

Tabii ki hepiniz askeri kullanımına aşinasınızdır. ABD'ye karşı yapılan 11 Eylül saldırılarından bu yana Amerika uyuşmazlık, gerginlik ve çatışmalarda binlerce drondan oluşan korkutucu bir hava ordusu konuşlandırıyor. Bunlar öncelikle keşif ve denetleme aracı olarak kullanılmakta. Ancak aynı zamanda, evlerinin açık pencerelerinden içeri güdümlenen roketlerle şüpheli militanların yok edilmeleri için de kullanılıyor. Hatta patlayıcı yüklü dronlarla tüm binalar havaya uçuruluyor. Edward Snowden'ın sızdırdığı bilgilerden öğrendiğimiz kadarı ile dron saldırılarının önemli sivil halk zayiatlarına sebep olması hiç de şaşırtıcı değil.

Türk Ordusu da dâhil olmak üzere dünyadaki birçok ordunun artık dron programı var. Hatta sivil örgütler bile bunları silah olarak kullanıyorlar. Bu nedenle bir dronu fazla yakınımda fark ettiğimde küçük de olsa içime bir korku çöküyor.
Unutmayalım ki sadece bir ay önce, iddialara göre, Venezuela Başkanı Maduro bir dron saldırısından kurtuldu. Video görüntüleri patlamalar sırasında Maduro'nun havaya baktığını ve eşinin ürktüğünü gösteriyor. O sırada resmigeçitte olan askerlerin yüzlercesinin alandan kaçışı da videoda kayıtlı.

Doğal olarak dünyanın birçok ülkesi özellikle sivillerin dron kullanımını kontrol edici ve sınırlayıcı yasalar düzenliyor. Türk dron pilotlarının kendilerini ve dronlarını Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü'ne de kayıt ettirmeleri gerekiyor.

Gelecek on yılın dron kullanımı konusunda belki de en ilgi çekici alanlar nakliye ve teslimatta olacak. Amazon daha şimdiden ABD'de dron ile teslimat denemeleri yapıyor. Amazon ayrıca yeraltı ve yerüstü depoları için patent başvurularını da yaptı. Böylece ulaşılması güç yerlere ve birçok kişinin kısa bir süre içinde birden toplandığı yerlere, örneğin müzik festivallerine, dron ile teslimat yapmayı planlıyor.

Dronlar konusunda en ilgi çekici patent başvurusu 7 Ağustos 2018 tarihinde IBM tarafından yapıldı. Başvuruda, sensörler kullanarak bir kişinin yorgunluk durumunu tespit eden, kendisine dronla kahve sunan, hatta doğrudan kahveyi bardağına boşaltabilen veya sıcak kahve ile müşteriyi yakmamak için dökülmeyecek şekilde kapalı bir kahve bardağı getiren dron sistemi ayrıntıları yer alıyor. Hatta bu konuyu daha da genişletip, alkollü içkilerin kontrollü teslimatını da eklemeyi düşünüyorlar. Bu kez yine sensörler kişinin alkollülük durumunu ölçüp dron teslimatları ayarlanacak. Kişi sarhoşsa dron sorumlu bir barmen gibi davranacak ve 'Yeter' deyip içki vermeyi kesecek. Tabii ki bir patent başvurusunun yapılması başvurusu sahibinin mutlaka o teknolojiye sahip olduğunu göstermiyor. Ancak benim, olası teknolojiler konusundaki bilgim (yüz tanıma, son derece dengeli dörtlükopter tasarımları, yüksek duyarlıklı kameralar, göz bebeği büyümesini tespit eden kızıl-ötesi saptayıcılar, nabzı gerçek zamanlı olarak ölçen-izleyen akıllı saatler) beni bu konularda teknolojinin çok uzakta olmadığına inandırıyor.

Siz yine de yaklaşan her drona şimdilik şüpheli bakın ve dikkatli olun. Çünkü henüz devletler dronları tam kontrol altında tutamıyorlar ve dronlar kötü hatta öldürücü amaçlarla da kullanılıyorlar.