Bakanlıktan yapılan açıklamaya göre, Cidde Hilton Otel'de toplam sermayeleri 300 milyar doları bulan 50 işadamı grubuyla bir araya gelen Ergün, burada yaptığı konuşmada Ortadoğu'da yaşayan ulusların sahip oldukları kaynakları en iyi şekilde kullandığını söylemenin mümkün olmadığını, bu kaynaklardan en iyi şekilde yararlanmak için öncelikle ülkeler arasındaki yapay ve faydasız çekişmeleri bir yana bırakmak, işbirliği ve ortaklık kültürünü güçlendirmek gerektiğini belirtti.
Ergün, "Türkiye olarak, başta komşu ve çevre ülkeler olmak üzere tüm dünya ülkeleriyle iyi ilişkiler kurmaya çalışıyoruz. Son 8 yıldır, komşu ülkelerle ilişkilerimizi 'sıfır sorun, maksimum işbirliği' anlayışına göre tesis ediyoruz. Bu anlayışın meyvelerini de siyasi, kültürel ve ekonomik açılardan toplamaya başladık" dedi.
İlişkilere yapıcı yaklaşımlar hakim olursa ülkeler masaya geçmişle hesaplaşmak yerine gelecek tohumları ekmek için oturursa, bundan herkesin karlı çıkacağını, bölgede siyasi ve ekonomik istikrarın sağlanması için tüm ülkelerin bu esasa göre hareket etmesi gerektiğini vurgulayan Ergün, şunları kaydetti:
"Ülkelerarası ilişkilerin en önemli boyutlarından birini ekonomik ilişkiler oluşturmaktadır. Zira ekonomik ilişkiler, sadece ülkelerin daha fazla gelir elde etmelerinde değil, rasyonel olanın keşfedilmesinde ve siyasi istikrarın korunmasında da önemli bir rol oynuyor. Ekonomik ilişkilerin geliştirilmesi için siyasilerin, reel sektörün önündeki engelleri kaldırması büyük önem arz ediyor.
Ancak asıl önemli olan işadamlarının birbirlerini tanımaları, bir araya gelmeleri, birlikte ticaret ve yatırım yapmak için ortaya güçlü bir irade koymalarıdır. İşadamları bu iradeyi ortaya koyarsa siyasiler de yolları açacaktır, zira günümüzde siyasilerin ülkelerini kendi isteklerine göre değil, halkın taleplerine göre yönetmeleri gerekmektedir. İşadamlarımız da kendi aralarında öyle bir yakınlık tesis etmelidirler ki siyasi platformda atılan adımların meyveleri hemen toplansın. Ben Türk ve Suudi işadamlarını bir araya getiren bu yemeğin, bu açıdan son derece önemli ve değerli olduğunu düşünüyorum."

'Hedef; 20 milyar dolarlık dış ticaret hacmi

Türkiye ve Suudi Arabistan gibi büyük ülkelerin diğer ülkelere örnek olacak ilişki kurması gerektiğine işaret eden Ergün, şöyle devam etti:
"Türkiye ile Suudi Arabistan'ın ekonomik ilişkilerine baktığımızda, bu iki büyük ve önemli ülkeye yakışan bir yerde olmadığımızı görüyoruz. 2002 yılında 1,3 milyar dolar olan dış ticaret hacmimizin, 2010 yılında 4,6 milyar dolar olduğunu görüyoruz. G-20 üyesi iki büyük ekonomi arasında bu kadar az ticaret olmasını, ekonomik açıklamalarla izah etmek mümkün değildir.
Türkiye ile Suudi Arabistan arasında orta vadede 20 milyar dolarlık bir dış ticaret hacmini yakalayabileceğimizi düşünüyoruz. Sorun daha çok işadamlarımızı bir araya getirecek ve birbirimizi daha iyi tanıtacak güçlü platformlar kurulmamış olmasından kaynaklanmaktadır."
Suudi Arabistan'ın en çok ithal ettiği ürünlerin makine ve aksamları, gıda ürünleri, bazı kimyasallar, motorlu taşıtlar ve tekstil ürünleri olduğunu, bu ürünlerin Türkiye'nin en önemli ihracat kalemleri arasında olduğunu ifade eden Ergün, şöyle dedi:
"Peki Suudi Arabistan ithalatı ağırlıklı olarak nereden yapıyor? Dünyanın bir ucundaki Çin ve Japonya ile diğer ucundaki ABD'den yapıyor. Suudi Arabistan'ın dünyanın diğer ucundaki ülkelerden ithal ettiği ürünler, bizim en önemli ihracat kalemlerimizi oluşturuyor. Bizim Avrupa'ya ihraç ettiğimiz bazı ürünlerin tekrar Ortadoğu ülkelerine, hem de daha yüksek fiyatlarla satıldığını biliyoruz. Eğer Suudi Arabistan yaptığı ithalatla daha kaliteli veya daha ucuz ürün alıyorsa, bizim buna elbette diyecek bir şey yok. Ancak sorun iletişim yetersizliğinden, bürokratik engellerden veya başka suni nedenlerden kaynaklanıyorsa, bu soruna çözüm üretmeliyiz."
İki ülke arasında karşılıklı ticaret ve yatırımları artıracak fırsatların fazlasıyla mevcut olduğunu söyleyen Ergün, "Özellikle finans, turizm, iletişim, tarım, sağlım gibi alanlarda daha fazla işbirliği geliştirmeliyiz. Dünyanın en fazla cari fazla veren ülkelerinden biri olan Suudi Arabistan'da, iş adamlarının büyük tasarruflarını karlı yatırımlara dönüştürmek istediklerini biliyoruz" diye konuştu.
Türk hükümetinin, gerçek bir ekonomik kalkınmaya ancak küresel standartlarda üretim yaparak ulaşabileceğine inandığını bildiren Ergün, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bizim zengin petrol ve doğalgaz rezervlerimiz yok. Biz ülkemizi zenginleştirmek için, üretmeye ve ürettiğimizi ihracat etmeye mecburuz. Aslında petrol ve doğalgaz zengini ülkelerin de reel ekonomiye ve üretime önem vermeleri gerekiyor. Zira teknolojinin baş döndürücü bir hızla ilerlediği ve dünyanın sürekli olarak değiştiği bu ortamda, geleceğe de hazır olmak gerekir.

Ancak üretime dayanan bir ekonomi, yaşanması muhtemel değişikliklere karşı direnç gösterebilir. Mesela küresel krizden ağır etkilenen Avrupa ülkelerine baktığımızda, bu gerçeği net bir şekilde görebiliyoruz. Bütün ülkeler krizden etkilendi ancak ekonomisi hizmet, ticaret ve finans sektörlerine dayanan ülkeler, krizden daha fazla etkilendi. İşte bu nedenle, son 8 yıldır ekonomi politikamızın temel amacı, ülkemizi daha rekabetçi bir ülke haline getirmek olmuştur."

En doğru adres Türkiye
İtalya ile Çin arasındaki coğrafyanın en rekabetçi ülkelerinden birisi olan Türkiye'nin en önemli özelliğinin dünya standartlarında kaliteye sahip ürünleri gelişmiş ülkelerden daha düşük maliyetle üretmesi olduğunu ifade eden Ergün, "Eğer kaliteden taviz vermeden ekonomik bir alışveriş yapacağım diyorsanız, Türkiye başvurabileceğiniz en doğru adreslerden birisidir. Örneğin, Türkiye'de üretilen ve dünyaya ihraç edilen otomobillerden üretim hatası nedeniyle geri çağrılan olmamıştır. Sadece bu örnek bile reel sektörümüzün ne kadar başarılı olduğunu göstermek için yeterlidir" diye konuştu.
2003 yılında Doğrudan Yabancı Yatırımlar Yasası'nı çıkartarak, yerli ve yabancı yatırımcı ayrımına son verdiklerini, yerli yatırımcılara sağlanan her türlü teşvik ve kolaylıkları yabancı yatırımcılara da sağladıklarını belirten Ergün, hükümet olarak yabancı yatırımlara son derece büyük bir önem verdiklerini, Türkiye Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansı aracılığıyla Türkiye'de yatırım yapmak isteyenlere her konuda yardımcı olduklarını kaydetti.
Türkiye Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansı'nın Arapça da hizmet verdiğini vurgulayan Ergün, "Özellikle İstanbul'un her geçen gün küresel bir finans merkezine dönüşmekte olduğunu, katılım bankacılığına ilgili olan Suudi işadamlarının dikkate almasında fayda vardır. Küresel kriz ortamında, herhangi bir finans kuruluşu iflas etmeyen tek OECD üyesi ülke Türkiye olmuştur" dedi.
Türkiye'nin çok başarılı olduğu sektörlerin başında yurtdışı müteahhitlik hizmetleri geldiğini söyleyen Ergün, bu alanda dünyada Çin'den sonra en çok iş üstlenen ülkenin Türkiye olduğunu, gelecek dönemde Türk firmalarının Suudi Arabistan'da daha fazla sayıda iş üstleneceğine ve çok başarılı işlere imza atacağına inandığını ifade etti.
Ülkeler arasındaki ekonomik ilişkileri kolaylaştırmayı ve geliştirmeyi amaçladıklarını, Türkiye olarak, vize muafiyeti ve serbest ticaret anlaşması imzalanması yönünde istekleri bulunduğunu bildiren Ergün, bu gibi anlaşmaların, ekonomik ilişkilerin gelişmesine büyük ivme kazandırdığına dikkati çekti.