Ali Budak- Hükümet geçtiğimiz günlerde çiftçi ve üreticinin ürettiği tarım ürünlerine karşı vereceği destekleri kalem kalem açıkladı. Desteklemelerle çiftçinin maliyetlerini karşılaması için yüzde  50 destek verdiklerini söyleyen hükümete ilk tepki TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi Başkanı Ferdan Çiftçi'den geldi. Çiftçi, 'Yine standart destekler verildi. Bu destekler yetersiz. Yem bitkilerine verilen destek hayvancılık açısından yeterli olacak ama tarıma verilen destekler yetersizliğini koruyor. Pamukta ve çeltikte arttırılması da önemli. Ancak iktidarın söylediği gibi yüzde 50 destek verilmesi söz konusu değil' dedi.

Tarımda çiftçiye verilen desteklerin aslında çok da fazla olmadığını belirten TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi Başkanı Ferdan Çiftçi, 'Yine standart destekler verildi. Bu destekler yetersiz. Yem bitkilerine verilen destek hayvancılık açısından yeterli olacak ama tarıma verilen destekler yetersizliğini koruyor. Pamukta ve çeltikte arttırılması da önemli. Ancak iktidarın söylediği gibi yüzde 50 destek verilmesi söz konusu değil. Hesaplamalarda çiftçinin masrafları karşılanmıyor. Havza bazlı ödeme sisteminin ne yazık ki ayağı yere basmıyor. Burada ülkedeki bütün ilçeler havza kabul ediliyor ve süreç ona göre işletiliyor. Bu çok yanlış bir uygulama. Ancak destekler ilk kez sezon öncesi açıklandı. Bu çok iyi oldu. Bir de bu destek açıklamalarının en az 3 yıllık açıklanması gerekiyor. Seçim yatırımı olarak da kaç yıl sonra ilk defa Şubat ayında destekler açıklandı. Seçim yatırımı olsa da doğru olan yapıldı' dedi.
 

Destekler yetersiz ve seçim yatırımı


Milli Tarım Projesi'nde de tarımsal üretimde verilecek desteklerin birkaç yıllığına açıklanacağını ancak bu sözün yerine getirilmediğini vurgulayan Çiftçi, şöyle devam etti: Verilen sözler tutulmuyor ama geçen sene Ağustos ayında açıklanan desteklerin bu yıl Şubat ayında açıklanması da iyidir. Yetersiz olmasına ve seçim yatırımı olmasına rağmen açıklanması iyi oldu. Ancak bu desteklerle tarımı sağlıklı bir yapıya kavuşturamayız. Yapılması gereken çok fazla iş var. Destekler kesinlikle yetersiz. Yeterli miktarda bir destekleme yapılmıyor. 154 milyarlık bir destek yapılıyor ama kanunun öngördüğü desteğin çok altında bir destek. Bu rakam binde 6'lar düzeyine denk geliyor. Bu yetersiz.
 

Küçükbaş hayvancılık için politika geliştirilmiyor


Hayvancılık desteklerinin de büyükbaş bazında olduğuna dikkat çeken Çiftçi, 'Küçükbaş konusunda herhangi bir çalışma ya da gelişme yok. Hem 300 koyun verileceği söyleniyor ama verilecek 300 koyunun şartları hala belirsizliğini koruyor. Açıklanan destekleme paketinde de yer almıyor. Bu hayvanların nereden ithal edileceği hala bilinmiyor. Bu ülkenin gerçeği olan küçükbaş hayvana yeterli önem verilmiyor. Ortaya konan bir politika yok' diye konuştu.

Tarımda yeniden kendi kendine yeten ülke konumuna yükselmek için doğru politikaların uygulanması gerektiğine dikkat çeken Çiftçi, şöyle devam etti: Üreticinin üzerindeki girdi maliyetler yükünün azaltılması gerekiyor. Tarımsal desteklemeler yeterli, zamanında ve üretim planlamasına hizmet edecek şekilde yapılmalı. Tarım arazilerine ve meralara sahip çıkılmalı ve amaç dışı kullanımın engellenmesi şart. Çiftçinin ve üreticinin tarımsal üretim konusundan doğru ve detaylı bilgi desteği verilmeli. Bunun içinde ziraat mühendisi, veteriner hekim sayısının daha çok olması ve sahada aktif olması lazım. Bunun dışında tarımda sulama yatırımlarına hız verilmesi, basınçlı sulama sistemlerine geçilmesine hız verilmesi ve bu noktada yapılacak desteklemelerin doğru yapılması gerekiyor.
 

Şeker sanayi, özel sektörün insafına bırakılamaz


Mısırın dünyada GDO temelli üretilen ürünlerin başında geldiğine dikkat çeken Çiftçi, 'Pazarı ulus ötesi tekellerin hakimiyetinde olan nişasta bazlı şeker aynı zamanda bir halk sağlığı meselesidir. Dünyada birçok ülke obezite sorunuyla karşı karşıya. Önümüzdeki yıllarda Türkiye'de aynı sorunla daha fazla mücadele etmek zorunda kalacak. Şeker fabrikalarının özelleştirilmesi için gerekçe olarak diğer özelleştirmelerde olduğu gibi fabrikaların zarar ettiği gösteriliyor. Oysa gerçek öyle değildir. 2002 döneminde 237.4 milyon lira kar eden Türkşeker 2016 yılında76.5 milyon lira zarar açıkladı. Üstelik 2001-2002 döneminde 18 bin 800 olan işçi sayısı, 2016-2017 döneminde 8 bin 100 kişiye gerilemiş yani yüzde 60 azalmıştır. Bugüne kadar yapılan özelleştirmeler ile iddia edildiği gibi ne ekonominin etkinliği arttırılmış, ne sermaye tabana yayılmış ne de serbest piyasa sistemi oluşturulabilmiştir. Yapılan, mülkiyeti halka ait olan kamu kurum ve kuruluşlarının yerli-yabancı sermayeye birkaç yıllık karları karşılığında satılması ve şeker ihtiyacını pancar şekeri yerine nişasta bazlı şekerden karşılamaya yönelik politikalar ile uluslararası tekellere yeni kar alanlarının açılmasıdır. Bu satışlar gerçekleşirse bundan, ülke çiftçisi fabrika işçisi, mühendisi, nakliyecisi, esnafı, toplumun tüm kesimleri olumsuz etkilenecek, üretimden kopan çiftçiler, işsiz kalan işçiler yeni kır ve kent yoksulları olarak nüfusa katılacak emek ucuzlaması ve sömürüsünü getirecek ve sadece yem amaçlı ithal edilebilen GDO'lu mısır kullanımının önünü açacaktır. Bu nedenle ileri ve geri bağlantıları sayesinde yarattığı ekonomik ve sosyal değerle kamu yararı sağlayan şeker sanayi, özelleştirmeler ile özel sektörün insafına bırakılamaz. Yapılması gereken her biri ayrı değer taşıyan bu kuruluşların daha fazla katma değer ve sosyal refah yaratacak şekilde yeniden yapılandırılarak ekonomiye kazandırılmasıdır' ifadelerini kullandı.