Ekonomi Eski Bakan Yardımcısı Adnan Yıldırım, son dönemde döviz kurlarındaki yükselişle birlikte çarşıda, pazarda yükselen fiyatların Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamaları sonrası kurdaki sert düşüşle birlikte gerilemesi gerektiğini söyledi. Ekonomideki kötü gidişata yönelik açıklanan önlemlerin doğrudan enflasyonu hedefleyen bir önlem olarak tasarlanmadığını da belirten Yıldırım, “Bizim doğrudan enflasyonu düşürmeyi hedefleyen bir önlemler paketine ihtiyacımız var” dedi.

FATİH ÖZKILINÇ- Ekonomi Eski Bakan Yardımcısı ve 2016-2019 yılları arasında ise Türk Eximbank Genel Müdürlüğü görevinde bulunan Adnan Yıldırım, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın önceki gün gerçekleşen Kabine Toplantısı sonrası ülke ekonomisine yönelik yaptığı açıklamaları değerlendirdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ekonomiye ilişkin mesajları sonrasında son dönemde hızla yükselen döviz kurlarında sert düşüş yaşanmıştı.

Yangının alevi alındı

Ekonomideki kötü gidişata yönelik açıklanan önlemleri değerlendiren Yıldırım, “İçinde bulunduğumuz dönem; istikrar ve güvenin kaybolduğu, belirsizliklerin arttığı bir durum. Bu durumda da enflasyon rakamları TÜİK’e göre TÜFE yüzde 21,3. Bazı özel kuruluşlarca yapılan araştırmalara göre ise tüketici fiyatları yüzde 50’nin altında hesaplanan bir duruma geldi. Enflasyon rakamları bu noktaya gelince faiz ve kurda bir belirsizlik ortamı oluştu. Özellikle kurda bir yangın havası oluştu. 2021 yılına 7,36 döviz kuruyla girmiştik. Dolar/TL 18 rakamını aşınca yüzde 150’ye varan vahim bir artış oldu. CDS’nin de 600’ü aşması hem dışarda hem de içerde belirsizlik ortamı yarattı. Dövizin arttığı bir ekonomide işlem yapmak veya milli para cinsinden güven oluşturmak neredeyse imkânsız hale gelmişti. Şimdi bu duruma keskin bir çözüm bulunmak istendi. Yangın söndürülmek istendi. Yangını söndürmeye çalışırken de yangının alevi alındı. Ama ekonomideki durum bu açıklamalarla bir gecede normalleşmedi. Atılan adımın kalıcı hale gelebilmesi için açıklanan enstrümanların ve bundan sonra açıklanacak olanların doğru kullanılması lazım” dedi.

Enflasyonu düşürmeliyiz

Döviz kurlarındaki yükselişle birlikte çarşıda, pazarda yükselen fiyatların kurdaki sert düşüşle gerilemesi gerektiğini de belirten Yıldırım, “Cumhurbaşkanı’nın açıklamaları sonrası akaryakıta gelecek zam geri alındı. Kurun düştüğü seviyelere uygun fiyat düşüşleri doğal olarak olacaktır. Kur yükseldiğinde fiyatlar nasıl yükseliyorsa kur düştüğünde artan fiyatların düşmesi gerekir. Ama şunu unutmayalım ki dolar kuru yılbaşındaki fiyatının yüzde 80 üzerinde. Bu oran TÜFE ve ÜFE’ye ilişkin özel kuruluşlar tarafından yapılan enflasyon tahminlerinin üzerindedir. Bu nedenle bu kur seviyesinin ekonomiye maliyetlerinin önemli ölçüde olacağını ve bunun kalıcı hale geleceğini kurdan enflasyona geçirgenliğin de bu aşamalarda olacağını kabul etmek ve 2022 yılında daha yüksek yüzde 30 gibi bir enflasyon sorunumuz olacak. Bütün bu önlemlerin tamamına baktığımızda doğrudan enflasyonu hedefleyen bir önlem olarak tasarlanmış olarak görülmüyor. Aslında bizim doğrudan enflasyonu düşürmeyi hedefleyen bir önlemler paketine ihtiyacımız var. Son günlerde çok farklı çözümler öne sürüldü. Sayın Cumhurbaşkanı tarafından açıklanan çözüm önerileri de  farklı bir enstrüman seti oldu. Önümüzdeki dönemde daha beklentilere uygun, kısa sürelerde değişmeyen, kısa süreli çözümler ve fikirler yerine daha kalıcı çözümlerin istikrarlı olarak uygulanması gerekir. Yoksa kısa süreli tedbirler de anlamını yitirmeye, tedbirlerden beklentiler de düşmeye başlayacaktır” diye konuştu.

Kontrolden çıkan duruma bir es

Erdoğan’ın TL mevduatıyla ilgili açıklamalarına yönelik ise Yıldırım, “Türk Lirası mevduat hesapların kura endekslenmesi enstrümanı ile dolarizasyon olduğu anlamına gelir. Zaten sonuç olarak sistem içerisinde yüzde 63’e varan dolarizasyon vardı. Bu durumda kalan mevduatlar da sanal olarak dövize dönmüş gibi bir algı var. Bunun uygulamada nasıl olacağı ve kurun bankaların verdiği faizin üzerinde gerçekleşmesi halinde ise bütçeden hazinece karşılanacağı söyleniyor. Bu da çok tartışma konusu olacaktır. Eğer bankaların verdiği faizin üzerinde bir kur farkı oluşursa hazineden yapılacak bu kur farkı ödemesine de ilave bir faiz diyebiliriz. Adının kur farkı olmuş olması veya başka bir şey olması onun ilave faiz olduğu gerçeğini değiştirmez. Bunu hazineden yapmak hukuki tartışmaları beraberinde getirecek. Şimdilik dövize talebe bir fren yapıldı. Vatandaşın mevcut TL mevduatlarından ne kadarının dövize endeksli hale getirileceği ve dövize endeksli halinde bütçe tarafından oluşacak kur farklarının karşılanıp karşılanamayacağı sorusu akla geliyor. Zaten bugün bütçeden yapılan tarım, ihracat teşviklerinin ödemelerinde bir zorluk bir gecikme olduğunu biliyoruz. Bir de mevduat sahiplerine ödenecek kur farkı eklenirse bunun ödenip ödenemeyeceği veya düzenli ödenip ödenmeyeceği konusunda kuşkular olması normaldir. Şu anda bu yapılanla çok hızlı kontrolden çıkan duruma bir es verilmiştir. Sayın Cumhurbaşkanı’nın açıklamaları değerlendirme fırsatı vermiştir. Bundan sonrasında doğru işler yapmak lazım. Yapılacak işlemelerin içeride ve dışarıda piyasa dostu işlemlerin öngörülebilir, şeffaf olması gerekir. Kamu kaynağı kullanıldığı için de hesap verilebilir olması gerekir” şeklinde konuştu.

İhracatçılar için öngörülebilir kur olması son derece önemli

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın döviz kurundaki dalgalanma sebebiyle fiyat vermekte zorlanan ihracatçı firmalara doğrudan Merkez Bankası aracılığıyla ileri vadeli kur rakamı verileceği ortaya çıkabilecek kur farkının ise Türk Lirası olarak ihracatçıya ödeneceği yönündeki açıklamasına ilişkin ise Yıldırım, “Geçmişte de konuşuldu bu konular. Ama zaten ticari bankalarımız ileriye dönük bu işlemleri yapıyorlar. Merkez Bankası’nın ileri tarihli kur verebilmesi için, ticari bankalar gibi ihracatçılarımızla doğrudan çalışabilmesi, buna uygun örgütlenmesi ile makine gibi uzun vadeli ihracat yapanlara da uygun vadelerde kur verebilmesi gerekir. Çünkü Türk Eximbank'taki görevim sırasında daha önce Exim’ın yapmadığı bu işi Türk Eximbank yapmaya başlamıştı ama ihracatçılarımız çok da rağbet etmedi. Ben her zaman ihracat sigortasının eksiksiz yapılmasına kur riskinin alınmasına çok önem verdim. Ancak ihracatçılarımız kurun daha yukarıya gideceği düşüncesiyle pek yaklaşmadılar. İhracatçıların kur riski almaması lazım. Kur hareketlerinden para kazanmak finansçıların işi, ihracatçıların işi değil. O nedenle ihracatçılar için öngörülebilir kur olması son derece önemli. Merkez Bankası’nın bu çok geçici olarak yapabileceğini düşünüyorum. Zaten kalıcı olarak ticari bankalarda yapıla gelen bir işlem” ifadelerini kullandı.