FATİH ÖZKILINÇ- Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB)’nda yaşanan başkan değişikliğinin ardından yükselen ve geçen hafta 8 liranın altında tutunamayarak haftayı 8,09'tan tamamlayan dolar, yeni haftaya 8,05 düzeyinde Euro ise 9,55-9,56 düzeyinde başladı. Naci Ağbal’ın görevden alınmasının ardından yerine atanan Şahap Kavcıoğlu ise hafta başında verdiği özel bir röportajda Nisan veya sonrasındaki aylarda faiz indirimi yapılacağı yönündeki önyargıları doğru bulmadığını ve Merkez Bankası'nın yüzde 5 enflasyon hedefine bağlı olduğunu söyledi.

 

Söylem yetmez

Kurdaki yükselişi ve TCMB Başkanı Şahap Kavcıoğlu’nun açıklamalarını Haber Ekspres’e değerlendiren Ekonomist Mehmet Uğur Civelek, piyasalarda sert rüzgarların estiğini belitti.  TCMB Başkanı Şahap Kavcıoğlu’nun söylemesi gerekenleri ifade ettiğini dile getiren Civelek, “Merkez Bankası Başkanı ne söylemesi gerekiyorsa onu söylüyor. Söylemlerinde devamlılığa özen gösteriyor. Piyasada olumsuz fiyat hareketlerinin oluşmaması için ne demesi gerekiyorsa onu dile getiriyor. Siyasi yönetimle ters düşmeyecek şeyler söylemeye çalışıyor. Bu üçünün ortak paydasında aynı şeyler tekrar ediliyor. Piyasa ise Merkez Bankası Başkanı Naci Ağbal’ın görevden alınmasında faiz artırımı kararının etkili olduğunu düşünüyor. Nisan ayında yapılacak Para Kurulu Toplantısı’nda faiz indirimi yapılabileceğini, faizin artırılması gerektiğinde arttırılamayacağını fiyatlamaya başlıyor. Merkez Bankası ancak buna söylemle sınırlı bir tepki verebiliyor. Kamu bankaları üzerinden kısmen döviz satışı yapılabiliyor ama yeterli gelmiyor” dedi.

Faiz yükseltemez

Kavcıoğlu’nun faiz indirimi yapılacağı önyargılarını doğru bulmadığı yönündeki açıklamalarını ise Civelek, “Piyasa beklentisine cevap vermeye çalışıyor ama tepkisel bir yaklaşım olduğu için işe yaramıyor. Olağanüstü Para Kurulu Toplantısı yapıp ‘faiz yükseltiyorum’ diyemez. Bunu diyemediği zamanda bu söylemler hiçbir işe yaramaz. Nasıl futbolda, oyuncular sahada konuşur burada da etkin olmak istiyorsa beklentilere verilecek cevap başka türlüdür. Ama bunu yapamaz” diye yorumladı.

Güvensizlik martta patladı

Gelişen ekonomilerden sermayenin kaçtığını da ifade eden Civelek, “Geçen hafta yerleşiklerden biraz döviz satışı geldi ve kesildi. Yerleşikler bunu yaparken muhtemelen şu etkili oldu: ‘Vergi ayıdır, ihtiyaç kadar bozduralım, ondan sonra duruma göre bakalım.’ Şu anda kimse ihtiyaç olmadan dolar bozdurmuyor, eline nakit geçerse de döviz alıyor. Yabancı desteği yok, çıkış var. Kamu bankalarının elindeki imkânlar da sınırlı. Tek başlarına bu rüzgâra karşı durmazlar. Kur da duramadıklarını gösteriyor. Ekonomi yönetimini elinde bulunduranlarda mücadele edecek güç lazım. Eldeki imkânlarla, bu olumsuz hareketlerle mücadele etmek çok zor. Mart ayı genelinde gelişen ekonomilere sermaye gitmiyor, çıkıyor. Dolar yükseliyor. Gelişen ekonomilere bakış olumsuzlaştı. Bu durum da Türkiye üzerindeki baskıları arttırıyor. Ekonomide imkânlar sınırlı. Dış politikada da geri dönüşü zorlaştıran önemli sınavlar var. Yaptırım gelecek mi, gelemeyecek mi açmazı içinde bunalıyoruz. Dış politikada da köşeye sıkıştık. Hepsini ortaya koyduğumuzda ekonomide sorunlar ağır, küresel koşullar olumsuz, içerde güvensizlik mart ayında patlama yapmış durumda. Bunların sonucunda kur ve faiz yükseliyor. Bir ay önce Ankara’ya methiyeler düzen uluslararası yatırım bankaları şimdi taşa tutuyorlar. Bir ay önce yılsonu 6,50 kur tahmini yapanlar şimdi 9,50 kur tahmini yapıyor. Artık tahminlerin bir önemi yok. Türk lirası ağır baskı altında. Ona ne içerisi ne dışarısı yardım ediyor” ifadelerini kullandı.

Türkiye önceliklerini belirlemeli

Türk lirasının yıpranmasını durdurmak için alınabilecek önlemlerin sınırlı olduğunu dile getiren Ekonomist Mehmet Uğur Civelek şu açıklamalarda bulundu:
“Türkiye’nin çok kapsamlı sorunları var. Kısa vadeli düşünme lüksü yok, ona göre kararlar alması lazım. Bir bu tarafa bir o tarafa mavi boncuk vermek işe yaramaz. Bunlar güvensizliği giderek derinleştiriyor. Bugüne kadar benimsenen yaklaşımlar genelde işe yaramadı. Türkiye’nin iki seçeneği var; ya Batıya teslim olacak, beyaz bayrak sallayıp ne istiyorsanız yapıyorum diyecek. S-400’den vazgeçtim, Ortadoğu’da sizin askeriniz olayım deyip teslim olacak. Yani Cumhurbaşkanı tüm yetkilerini Batı'ya teslim edecek. Siz emredin ben yapayım. 'Yeter ki kur, enflasyon yükselmesin ekonomimizdeki sorunlar ağırlaşmasın' diyecek. Ya da Batı'yla olan çıkar çatışmasını görüp yetkiyi devretmiyorum deyip onların yapacağı olumsuz baskılara karşı dirençli olmak için daha radikal önlemler hayata geçirecek. Kambiyo rejimini değiştirip onların Türk ekonomisine etkilerini azaltacak yaklaşımlar sergileyecek. Bu iki seçenekte uygulanacak politikalar taban tabana zıttır. Her iki seçenekte de erken seçim düşünme imkânınız yoktur. Ama Türkiye erken seçim düşünmekten bu konularda karar verebilecek basireti gösteremiyor. Küçük önlemlerle, kısa vadeli düşünülerek sorun çözülemez. Türkiye'nin önceliklerini orta ve uzun vadeli belirleyip o yörüngede hareket etmesi kendi insanını arkasına alabilmesi lazım. İçerde de paramparça oluyoruz dışarıda da.”