Alman Maliye Bakanı Wolfgang Schauble, İngiliz Guardian gazetesine verdiği demeçte, 1960'larda kalifiye elemanları ülkeye çekmek yerine, Türkiye'den ucuz işgücü almanın büyük bir hata olduğunu söyledi. Avrupa'da geçen yıl başlayan "Çok kültürlülük konusunda başarısız olundu" tartışmasına katılan Schauble "Çok fazla Gastarbeiter'ın (Misafir işçi) ülkeye girmesine izin verdik ve bunun sorunlarını yaşıyoruz" dedi. Financial Times gazetesi tarafından 2010'un en başarılı Maliye Bakanı seçilen Schauble, ülkesinin ekonomik patlama yaşadığı 60'larda göç eden 3.5 milyon Türk'ün topluma entegre olacağının tahmin edildiğini belirterek, "60'ların başında iş gücü almaya karar verdiğimizde, kalifiye eleman yerine ucuz işgücüne, Türkiye'ye yönelmek bir hataydı. Biz, işçilerin çocuklarının topluma doğrudan entegre olmasını bekliyorduk ama sorunlar üçüncü nesille birlikte azalmak bir yana daha da arttı, bu yüzden siyasetimizi değiştirmeliyiz. Yıllardır Almanya'da yaşayan ama Almanca bilmeyen insanlar var" dedi.
Schauble, göçmenlere karşı bakış açılarının değişmediğini belirtirken "Artık kalifiye iş gücüne önem veriyoruz" açıklamasında bulundu.

Bir yıldır tartışılıyor

Almanya'da azınlıklara ve çok kültürlü bir toplum yapısına karşı olan tutum, Alman Merkez Bankası'nın eski başkanı Thilo Sarrazin, ülkede yaşayan Müslümanları ve azınlıkları eleştiren bir kitap yazınca tartışmaya açılmıştı. Tartışmayı başlatan Sarrazin'in ardından Başbakan Angela Merkel'de "Çok kültürlü anlayış başarısızlığa uğradı" demiş, Alman Dışişleri Bakanı ve İçişleri Bakanı, Guido Westerwelle ve Hans Peter Friedrich, "Göçmen çocukları anadillerinden önce Almanca öğrenmeliler" açıklamasında bulunmuş, Friedrich "İslam'ın Almanya'da yeri yoktur" demişti. Almanya'da alevlenen bu tartışmanın ardından 2011'in ilk aylarında Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy ve İngiltere başbakanı David Cameron da ülkelerinde çok kültürlülük siyasetinde başarısız olduklarını açıklamışlardı.


"Almanlar Türkleri asimile etmeye çalışıyor"

Türk-Alman Dayanışma ve Entegrasyon Derneği (Tandem) Başkanı Doç.Dr.Nail Alkan:

"1960'lı yıllarda Almanya'nın işgücü ihtiyacı olduğu dönemde, çok fazla düşünmeden işçi aldılar. O dönemlerde milyonlarca Türk, Yugoslav ve İspanyolu aldılar. Maxsivist'in bir sözü vardır, Max Frisch, 'Biz işçiler çağırdık ama insanlar geldi' demişti. Yani gelenlerin insan boyutunu hiç düşünülmedi. Bu nedenle Almanya'yı sorgulamak gerek. Onlar Türkleri entegre etmek istediler de, Türkler mi entegre olmadılar. Neden birden entegresyon önem kazandı? Çünkü şöyle bir sorun var. Giden Türkler ilk önce misafir işçi olarak görülmüştü. Almanya o dönem benim işim görülsün, nasılsa giderler günü kurtaralım derdindeydi. Günü kurtardı belki ama şimdi başka sorunlarla başbaşa kaldı. Şimdi Almanya'da üçüncü nesil Türklerden den bahsediyoruz. Bir enregre sorunu varsa o zamanlardan başlıyor. O dönem dil kursları açsalardı, entegre çalışmaları yapsalardı böyle olmazdı. Örneğin şimdi Türkler Almanya medyasında sürekli olarak Türkiye hakkında olumsuz haberler görüyor. Bu yüzden Türkler Almanya'da yine Türk medyasını takip ediyor. Bu da bazı Türklerin Almanya ile kaynaşmasını engelliyor. Ayrıca ne yazık ki Almanlar Türkleri daha çok asimile etmeye çalışıyor. Diyorlar ki, kültürünü değiştir, hatta dinini değiştir ve Hristiyan ol. Öyle benim kültürüme dahil olursun diyorlar. Bunun yanında birçok ülkeye tanınan çifte vatandaşlık hakkı da hala Türklere tanınmıyor. Çift kimlikli görmek istemiyorlar Türkleri, Alman olmalarını istiyorlar."

İlk işçi göçü nasıl başladı?

2. Dünya Savaşı'nın sona ermesiyle Batı Avrupa ülkeleri hızla kalkınırken, Almanya daha ucuz olan yabancı işçi çalıştırarak ekonomisini kalkındırma yolunu seçti. 1955 yılından itibaren İtalya, Yunanistan ve Portekiz gibi Akdeniz ülkelerinden işçi almaya başladılar. 31 Ekim 1961'de de Türkiye ile "Türk İşgücü Anlaşması"nı imzaladılar. Böylece ilk resmi Türk işgücü göçü başladı. Giden işçilerin yüzde 60'ı gibi önemli bölümü kalifiye elemandı.