Gamze Geçer- Çocukluğu Niğde ve Ankara'daki bahçelerde geçen Duygu Özerson Elakdar, kelimenin tam anlamıyla doğaya dokunarak büyüdü. Uzun yıllar tabiatla iç içe yaşayınca, bir süre sonra 'ağaç, toprak, güneş' olmadan yaşayamaz hale geldi. Paris'te pazarlama üzerine yüksek lisans yaptığı yıllarda Elakdar, bu tutkusuyla evinin balkonunu bitkilerle donattı. Bu sırada evlendi, doğa tutkusunun peşinden koştu, işini bıraktı, mimar olan eşinin ülkesi Libya'ya yerleşti. Ülkede iç savaş çıkınca ailece Türkiye'ye geldiler ve İzmir'in Urla ilçesine yerleşerek tarımla uğraşmaya başladılar.

 

İtalya'da eğitim

4 yıl İtalya'da zeytinyağı tadımı ve zeytinyağı teknolojileri uzmanlığı alanında eğitim aldığını söyleyen Elakdar, 'Orman ve Su İşleri Bakanlığı'na ait zeytin ormanını kiraladık. 60 bin ağaç var içinde. Çitle çevrili 2400 dönümlük bir doğal orman içerisinde tesis edilmiş 1 500 dönümlük bir tarım arazisi burası. Bu doğallığı bozmak katliam olurdu. Zirai mücadelede kimyasal kullanmadık. Ağaçlar alan içindeki barajda toplanan yağmur sularıyla sulanıyor. Alandaki elektrik ihtiyacı için güneşten faydalanıyoruz. 'Organik' sertifikası almak bir süreç, bu süreç devam ediyor. 60 bin ağaç ile Amerika'ya ihracat yapar hale geldik. Zamanla daha da artacak olan ihracatımız ile 'Hiç'i Made In Urla etiketi ile tüm dünyaya duyuracağız' diye konuştu.

Zeytinyağı öyle saftır ki, aslında 'Hiç'tir

2 yıl önce kendi markaları 'Hiç'i oluşturduklarını, özel el yapımı üçgen cam ve seramik şişelerinin ambalajlarında Urla ve tarihi hakkında bilgilere yer verdiklerini vurgulayan Elakdar, neden 'Hiç' ismini verdiklerini şu şekilde açıklıyor, 'Zeytinyağı öyle saftır ki, aslında 'Hiç'tir. Hiç bir ek istemez. Süsleme kabul etmez, olduğu gibi tüm doğanın gerçekliğini yansıtır. Bizim işimiz Toprak Ana'ya duyduğumuz saygı ile ona hakettiği değeri vererek zeytinyağın tüm mucizesini ulaşılabilir kılmak.'

Potansiyeli yıllık 40 ton kadar zeytinyağı

Elakdar, tarihte en eski zeytinyağı üretim tesisinin Urla'da bulunduğuna dikkati çekti. Urla'nın bu gücünden elde ettikleri zeytinyağlarıyla bu serveti biraz daha ön plana çıkarmayı hedeflediklerini söyleyen Elakdar, iki yıl önce kendi markalarını oluşturduklarını, ambalajlarda Urla ve tarihi hakkında bilgiler yer aldığını dile getirdi. Elakdar oluşturdukları markayla geçen yıl ABD'ye ihracat yapmaya başladıklarını belirtirken, 'Orada çeşitli gurme şarküteri noktalarına girdik. Tezgahın arkasında ürünü anlatabilecek, üründen anlayan, ona değer veren insanlar olsun istedik ve o satış noktalarında satıcıları eğittik. Geçen sene çok kısa bir sürede ürünlerimiz satıldı. Bu sene gönderdiğimiz parti geçen senenin 4 katı. İhracatımız büyüyor. Arazimin potansiyeli yıllık 40 ton kadar zeytinyağı. Ağaçlarımız serpildikçe ihracatımız da büyüyecek. Türkiye'de internet üzerinden ve İstanbul'da bazı satış noktalarında tüketiciye ulaşıyoruz' dedi.


Organik süreci

Elakdar çiftinin Orman ve Su İşleri Bakanlığı'ndan kiraladığı zeytin ormanındaki ağaçlar arazideki barajda toplanan yağmur sularıyla sulanıyor. Zirai mücadelede asla kimyasal kullanılmıyor. Elektrik ihtiyacı için de güneşten faydalanılıyor. Zeytinyağını en iyi şekilde tanımak ve bilgilerini geliştirmek için her gün okuduklarını, araştırdıklarını, eğitimlere devam ettiklerini belirten Elakdar şu şekilde devam ediyor, 'İtalya İmperia'da bulunan ve alanında dünyada en yetkin eğitim kurumlarından olan Organizzazione Nazionale Assaggiatori Olio di Oliva'da zeytinyağı tadım panelisti eğitiminden sonra şimdi uluslararası düzeyde tadımcı sertifikası almak için yine İtalya'da devam eden kurslara katılım sağlıyoruz. Zeytinyağının sırrını çözmek ve modern dünyadaki tüm yenilikleri yakından takip edip, bunu yerel bilgi birikimiyle harmanlayarak kaliteyi yakalamanın şartı olan ince ipuçlarını özenle uygulamak için tutkuyla çalışıyoruz.'