Ali Budak- Türkiye’nin ekonomik durumuna ve çözüm önerilerine ilişkin değerlendirmelerde bulunmak üzere EGİAD dernek merkezinde ‘2017 Yılına İlişkin Ekonomik Değerlendirmeler, Beklenti ve Öngörüler’ başlıklı bir toplantı düzenlendi. Türkiye’nin lider yatırım bankacılığı hizmetleri ve varlık yönetim grubu ÜNLÜ & Co firması üst düzey yöneticilerinin katıldığı toplantıda 2017 yılı ekonomisi mercek altına alındı.


Büyüme rakamları moral oldu


Toplantının açılışında konuşan EGİAD Başkanı Aydın Buğra İlter, 2016 yılının hemen hemen her sektörü ilgilendirecek konjonktürel etkiler ve dalgalanmalarla geçtiğini vurgulayarak, ‘Geçtiğimiz yıl hem ülke, hem ekonomi açısından oldukça zorlu bir yıldı. Tırmanan terör olayları, darbe girişimi ve jeopolitik gerginlikler yıl boyunca ekonomi üzerinde ciddi bir baskı oluşturdu. Türkiye’de 2017’ye gelindiğinde beklentiler çok da yüksek değildi. Ancak sevindirici haberler ikinci çeyrek ile beraber gelmeye başladı. Türkiye'nin ikinci çeyrek büyüme rakamlarıyla ilgili yükseliş umut verici oldu. Ama iş dünyasının finansal risklerini iyi yönetmesi zorunluluktur’ dedi.


Hükümetin reformlara devam etmesi şart


İstihdam ve yatırım uygulamalarının sürdürülebilir ve kalıcı olması için yapısal reformların uygulanması gerekliliğinin altını çizen İlter, şunları söyledi: Hükümetimizin ara vermeden hızla uygulamaya devam edeceği reformlar, alınan tedbirler, güven ortamı ve dış konjonktürde meydana gelecek olumlu gelişmeler ekonomimizdeki canlanmayı destekleyecektir. Büyümede teknoloji ve üretim bazlı hedefler konması, özel sektör payının artırılması, büyüme, istihdam ve yatırımların sürdürülebilir ve kalıcı olması için yapısal reformlar ve bunları destekleyecek şekilde, iş yapma ve yatırım ortamının iyileştirilmesi konusundaki çabalara devam etmemiz gereklidir.
 

‘Reformlar yerine getirilmediği için yavaşlama oldu’


Türkiye ekonomisinin performansına ilişkin değerlendirmelerde bulunan ÜNLÜ & Co Araştırma Bölümü Yönetici Direktörü Dr. Vedat Mizrahi, gelişmekte olan ülkelerin büyüme beklentilerinin 2013’deki beklentilerin altına düşmeye başladığını belirterek ‘Biz yıllık ekonomik tahminler yaparken Türkiye ekonomisini etkileyebilecek önemli faktörleri göz önüne alıyoruz. Tabi özellikle global faktörlerden petrol fiyatı çok önemli. Önemli bir petrol ithalatçısı olduğumuz için petrolün bize hem cari açık tarafında hem de enflasyon tarafında fiyatın hangi seviyede olduğu bizi çok etkiliyor. Cari açık üzerinden kuru da etkilediği için enflasyona da etki ediyor. 2009 krizinden evvel çok konuşmadığımız kopadent, 2009 krizinden sonra gelişmiş olan ülkeler merkez bankalarının desteği ile ekonomilerini canlandırma çabasına giriştiler ve bu sayede ciddi anlamda faiz oranlarını düşürdüler. Aynı zamanda bilanço genişletmeyi de kullanarak piyasalara inanılmaz bir likidite pompaladılar. Bu likidite 2009-2013 yılları arasında Türkiye'nin içinde bulunduğu gelişmekte olan piyasalarda ciddi bir ralli başlattı. Tabi yine Türkiye’nin içinde bulunduğu bu ülkeler reformları göz ardı ettiler ve likidite konduğunda politik problemler, ekonomik yavaşlık ve benzeri problemler yaşayaraktan gelişmekte olan ülkelerin büyümesi 2013’deki beklentilerin altına düşmeye başladı. Türkiye’de de benzer bir yavaşlamayı gördük’ dedi.
 

Türkiye bütün piyasaları etkileyecek en önemli faktör


Son bir senedir FED’in faizlerde bir normalleşme süreci izlediğini ifade eden Mizrahi, sözlerini şöyle sürdürdü: Son bir senedir FED faizlerde bir normalleşme süreci başlattı. Yavaş yavaş kademeli olarak faizleri artırıyorlar. Çünkü Amerikan ekonomisi istedikleri gibi düşük faiz ortamından fayda sağlayarak ekonomi canlanmaya başladı. İşsizlik oranı düşüyor, enflasyonun yükselmesini bekliyorlar. Ekonomik büyüme de hızlanmaya başladı. Şu anda kaçınılmaz olarak gördüğümüz Türkiye bütün piyasaları etkileyecek en önemli faktörlerden bir tanesi. Doğal denklem faizin yüksek olduğu yerde insanlar daha çok yatırıma değil tasarrufa yöneliyorlar. Tasarrufa yöneldikleri zamanda ekonomi küçülüyor. Ama bizim hükümetimiz ve içinde bulunduğumuz ülke yapısı yani iş gücü yaratma ihtiyacı nedeniyle ekonomik büyümeyi belli bir seviyenin üzerinde tutmamamız gerekiyor.
 

Yüksek faizli ortama alışmamız gerekiyor


‘FED’in Aralık ayında bir faiz artırımı yapmasını ve bu artırmayı önümüzdeki yılda da devam ettirmesini bekliyoruz’ diyen Mizrahi, ‘Global olarak faiz oranları artacak bu sadece Amerika’da değil diğer toparlanmaya başlayan bölgelerde de olacak. Örneğin, Avrupa Birliği tarafında da yavaş yavaş faizler yukarı yönde çıkmaya başladı. Tabi ki artan faiz gelişmekte olan ülkelerde de bir faiz baskısı yaratacak. O yüzden de daha yüksek faizli ortama alışmamız gerekiyor’ dedi.


Yılsonunda enflasyon öngörümüz yüzde 9,7


Faizin ikinci belirleyicisi olarak enflasyonu işaret eden Mizrahi, şöyle devam etti: Enflasyon oranınız ne kadar düşükse faiz oranızı da o kadar düşük belirleyebilirsiniz. Maalesef Türkiye global anlamda enflasyon oranının en yüksek olduğu ülkelerden biri. Şu anda 10,7 olan enflasyon yıl içersinde yüzde 12’li seviyeleri gördü. Öngörümüz yılsonunda 9,7’lik enflasyon oranı. Enflasyonu etkileyen bir diğer etken de ekonomik büyüme. Ekonomik büyümeniz ne kadar hızlı olursa enflasyonist baskıda o kadar yüksek oluyor. Çünkü arz ve talep dengesinde talebin arttığı bir ortamda fiyatların yukarı doğru gitmesi çok doğaldır. O yüzden büyümenin hızlanmasına ilişkin bir enflasyon oranıyla karşı karşıya kaldığımızı söyleyebiliriz.
 

En önemli sorun cari açık

‘Türkiye’nin belli zayıf noktaları var. Bunların başında ise on yıllardır konuştuğumuz cari açık geliyor’ diyen Mizrahi, ‘Uzun vadeli yatırımlarla finanse etmek zorunda olduğumuz bir cari açığımız var. Cari açısında ekonomik büyüme ile pozitivist bir ilişkisi var. Şuandaki ekonomik büyümedeki artışa paralel olarak da cari açıkta da bir genişleme görüyoruz. Bu önümüzdeki dönemlerde tekrar karşımıza problem olarak çıkmaya devam edecektir. 2009’dan bu yana ilk defa çeyreksel bazda küçülme yaşadık. Türkiye ekonomisinin 2012 yılından bu yana çeyreksel olarak büyümede tek negatifliği yaşadığımız dönem darbe girişimini yaşadığımız 2016’nın üçüncü çeyreğinde ekonomik küçülme. Reel olarak 2016’da ilk defa 2009’dan bu yana çeyreksel bazda küçülme yaşadık. Bunun temel nedeni temmuz ayında yaşadığımız darbe girişiminin ardından reel sektör ve tüketici güvenin çok ciddi oranda düşmesi, piyasadaki likiditenin ortadan kaybolması, insanların hem harcamayı kesmesi hem de elindeki parayı tutabilmek için tedarik zincirindeki tedarikçisine para ödememesi nedeniyle zincir halinde ortaya çıkan bir likidite problemi’ diye konuştu.

2017’yi yüzde 5’in üzerinde bir büyüme ile kapatırız

Türkiye’nin birinci çeyrekte yüzde 5,2 ikinci çeyrekte ise 5,1 büyüdüğünü söyleyen Mizrahi, ‘Üçüncü çeyrekle ilgili bizim öngörümüz yüzde 6’lık bir büyümedir. Dördüncü çeyrekte ise baz etkisinden dolayı yüzde 4 düşecek ve yılı yüzde 5’in üzerinde bir büyüme ile kapatacağımıza inanıyoruz. Bu yüzde 5’lik büyümeyi ise belirli sektörlerde hissedildi, belirli sektörlerde hissedilmedi. 2018 yılında ise 2017’deki gibi bir ekonomik büyüme sürdürebilir olamaz. Önümüzdeki sene için yüzde 3,5 bir büyüme öngörüyoruz ve hükümetin 2019 seçimlerine kadar ekonomik büyümeyi hızlı tutacak’ dedi.

‘Kurda 2017 itibariyle bir toparlanma gördük’

Türk lirasının 2013’den bu yana yüzde yüz değer kaybettiğinin altını çizen Mizrahi, sözlerini şöyle tamamladı: Türkiye’nin yatırım yapılabilir kredi derecesi aldığı Mayıs 2013’de kurumuz 1,78 civarlarındaydı. İki sene içerisinde kurumuz yüzde yüz değer kaybetti. Bu değer kaybının arkasındaki faktörlere baktığımız zaman her zamanki gibi global likiditenin yönünün değişmesi ve Türkiye ve benzeri politik belirsizlerin olduğu ülkelerden kısa vadeli yatırımın kaçmasıydı. Bu nedenlerle kurda bir değer kaybı yaşadık. Fakat 2017 itibariyle bir toparlanama, normalleşme ve duraksama gördük. Genelde geçmişe de bakarsanız bizde devalüasyonlar çok hızlı olur, ondan sonra belli bir sene yatay seyredip tekrar kademeli olarak devalüasyonla karşılaşabiliriz.