Gamze Geçer- İzmir Ticaret Borsası (İTB) Meclis Başkanı ve Ulusal Pamuk Konseyi (UPK) Yönetim Kurulu Başkanı Barış Kocagöz, tarımda kalkınma adına destekleme planlarının en az 5 yıllık olması gerektiğini vurgulayarak, 'Destekler ne kadar çıkartılacaksa 5 sene boyunca şu destekleri vereceğiz diye ilan ederseniz, üretici 5 yıllık planını yapar ve önünü görür. Önünü gördüğü zaman da Türkiye yatırımda planlama yapabilir. Bunu yaparsak en önemlisi tarımda istediğimiz hedeflere ulaşırız' dedi. Barış Kocagöz ile pamuk üretimini, yaşanan sıkıntıları, yapılan çalışmaları ve hedefleri konuştuk.

-GMO Free Cotton Projesi Türkiye için önem arz ediyor. Gelişimi ne durumda? Hangi kurumlar destek veriyor?

GMO Free Cotton projesini çok önemsiyoruz. Dünyada pamuk ekim alanlarının yüzde 85'inde GDO'lu pamuk üretimi yapılıyor. Türkiye dışında Avrupa Birliği'nin diğer iki ülkesinde Yunanistan ve İspanya'da da GDO'suz tohumlarla üretim yapılıyor. Bu 3 ülkenin içinde en önemli yeri Türkiye kaplıyor. Hem Türkiye bitkisel üretim anlamında çok daha büyük hem de tekstil sektöründe Avrupa'da lider ülke konumunda. Tekstilde  28 milyar dolara yakın bitmiş ürün ihracatımız var. Dolayısıyla umut ettiğimiz bu 1 milyon ton pamuk üretimini GDO'suz yapacağız ve yaptığımız bu projeyle pamuk ürünlerini gömleğe, pantolana, cekete ve yüzde yüz pamuklu ürünlere marka olarak taşıma şansına sahibiz. Türk tekstil sanayinin Türk pamuğundan elde ettiği bu markayı, ürünlerine taşımasını arzuluyoruz. Alt yapısını hazırladık. Detaylarını verecek olursak standartlarını yazdık. Ayrıca bu yıl hem kütlü pamuk tarafından hem balyalı pamuk tarafından hem de bitmiş tekstil ürünleri tarafından standartları güncelliyoruz. Yıldan yıla ilgi artıyor. Tabii burada dünya pazarının bu markaya ilgi duyması projeye ivme verecektir. Türkiye'ye GMO Free Cotton projesiyle ürün yapmakla ilgili, geçtiğimiz sezon çok önemli yansımalar aldık. Yurtdışından ciddi istekler geldi. Tabii yıllardır bu projeyi takip ediyoruz. Bir türlü hız almamıştı. Hızlanmaya başladığı için mutluyuz. Hızlanmamasının sebeplerinden birincisi tüketici bilinci, ikincisi tüketici bilgi dağarcığıdır. Tüketicinin ilk önce bilgilenmesi lazım. Kendisine, 'Ben bu giydiğim ürünün GDO'lu pamuktan yapıldığını biliyor muyum bilmiyor muyum? Yani tüketici böyle bir şeyin farkında mı yoksa değil mi? Çevreye duyarlı ve GDO'suz ürün giymek isteyen tüketici kesimine, ürünlerimizi Türkiye olarak satmaya hazırız.
Diğer yandan hızlanamamasının sebebi, Türkiye'deki tekstil sanayinin bu işe tam anlamıyla girmemesiydi. Ama şimdi Türkiye İhracatçılar Meclisi, Tekstil Sektör Kurulu ve Tekstil İhracatçıları Birliği hepsi bu projeye ilgi gösterdiler ve desteklemeye başladılar. Son aldığımız haberlere göre bu proje Türk Tanıtım Grubuna dahil ediliyor. Tanıtım aşamasında da çok iyi gelişmeler gerçekleşiyor.

-Çırçır fabrikalarının  kalitesiz ve denetimsiz oluşuyla ilgili neler söylemek istersiniz?

Türkiye çok önemli pamuk üreticisi. Kaliteli pamuk segmentinde üretim yapan bir ülke yani Türk pamuğu diğer dünya ülkelerinde bir sıralamaya konulduğunda, uzun elyaflı özel bölge pamuklarının hemen altında en üst sınıf pamuk kalitesinde yer alıyor. Özellikle Türkiye'de Ege Bölgesi'nin önemi ve adı var. Yıllardır dünyada ünlenmiş Ege ve özellikle İzmir pamuğu. Bunun sebebi sadece pamuğun karakterinden değil. Bizim mikroner elyaf dağılımı, mugamet elyaf uzunluğu gibi üretim rakamlarımız tabii ki önemli. Bunlarda Türk pamuğu gayet iyi durumda ama Ege pamuğunda en önemli şey tuşesiz dediğimiz yani yumuşaklığı, boya tutma kabiliyeti gibi özelliklere sahip. Böyle güzel pamuk üretirken, bunu tekstile taşırken iyi kullanmalıyız ki elimizdeki değeri değerlendirelim. Eğer siz iyi kalitede tarlada pamuk ürettiyseniz ama iplik basamağından kalitesiz çıkıyorsa kıymeti yok. Bu yüzden makinalı hasata geçildiği zamanlardan bu yana gerek çırçır fabrikalarının, gerekse yeni kurulan çırçır fabrikalarının standartlara uygun kurulmadığını ve revize edilmediğini görüyoruz. Çünkü Türkiye'de kalitesiz mal üretiliyor. Bu da Türk pamuğuna yazık oluyor demek. Bu anlamda bizim önlem almamız gerekiyor. Diğer taraftan dönüp baktığınızda çırçır fabrikaları için bir standart olmadığını görüyoruz. Zaten mevzuatta böyle bir standart yok. Çırçır fabrikaları şu ekipmanlarla olmalı, şu şekilde temizlik yapılmalı, kuralları şunlardır diye belirli bir kıstas yok. Disipline edilemeyen üretim yapılıyor. Böyle bir mevzuat olmadığı için de ona uygun denetleme de yok. Çırçır işletmeleri başı boş bir sektör şeklinde ilerliyor. Türkiye'nin düzgün mal üretmesi için bu durumu disipline etmemiz gerekiyor.


Ürün İhtisas Borsası çalışmaları devam ediyor


- Vadeli pamuk işlemleri başlayabildi mi? Ürün İhtisas Borsası kurulum aşamasında olan bir oluşum. İzmir Ticaret Borsa'sı bu oluşumda nasıl yer alacak?

Vadeli pamuk işlemlerine daha uzağız, daha yakın olduğumuz durum elektronik pamuk işlemleri ama o elektronik pamuk işlemleri, spot piyasa olarak gerçek teslimatı yapılan fiziki mal üstüne yapılacak. Ürün İhtisas Borsası kurulumu var. Bakanlık bunun kararını çıkardı. Şirket kuruluşu ilanını yaptı. Hatta geçtiğimiz haftalar itibariyle kuruluş ortakları evraklarını istedi. İzmir Ticaret Borsası da bu yeni kurulan ürün ihtisas borsası ortaklarından biri olacak. Kurulumu başladı. Kurulduktan sonra orada işlem görecek ürünler Türkiye'de sadece lisanslı depolarda saklanan ve elektronik ürün sepetine çevrilmiş ürünler olacak. Bu anlamda da pamukta elektronik ürün senedine dönmüş olan pamuklar, sadece o piyasada işlem görecek. Vadeli işlemlere gelince pamukta bir ürünün vadeli işlemi olması için diğer tarafta o vadenin sonunda sizin ürününüzü ya fiziki teslim ya da o vadeyi ters pozisyon almanız lazım. Bu noktada Türkiye'nin eksiği vardı. Ama ne zaman ki Ürün İhtisas Borsa'sı kurulacak ve çalışmaya başlayacak o zaman vadeli işlemlerin alt yapısı hazır olacak. Vadeli işlemlerin sonlarında böylece çok kolay şekilde Ürün İhtisas Borsası da ürün alarak bunu gerçekleştirecek. Yatırımcı vakit olarak önce Ürün İhtisas Borsası elektronik işlemlerine alışacak.
Ardından vadeli işlemler gelişecek, ondan dolayı uzağız kelimesini kullanıyorum.

-Lisanslı depoculukta son durum nedir?

Hem üretici hem piyasalar için birçok faydası ve fonksiyonu var. Öncelikle üreticinin farklı ürün kullanarak kredi teminine imkan tanıyor. Hasat zamanı suni ve düşük fiyatlara ürünü satmamış oluyorsunuz. İstediğinde daha çok değerlendiği zaman satmış oluyoruz. Hasat zamanlarında arz fazla olduğu için, ülkede alıcılar bunun tümünü karşılayamadıklarından suni ve düşük fiyatlarla karşılaşıyoruz. Üreticinin kendi ürününü satma imkanı doğuyor. Kendi ürününü çırçır fabrikalarına devredip ondan sonra o ürünü fiyat vermek üreticinin ürününün riskini kurtarmış ve almış oluyor. Çırçır fabrikalarında zaten bildiğimiz kadarıyla ciddi bir sigortalama problemi de var. Ürünler riskli şekilde depolarda, ama lisanslı depolarda böyle bir durum yok. Bunun yanında, Ürün İhtisas Borsa'sı başladığında üretici kendi ürününü satabilecek. Bu üretici tarafı. Ama diğer yandan yeni bir yatırım aracı ortaya çıkmış oluyor. Bugün birçok ürüne yatırım yapılırken para piyasalarında tarımsal ürünlere yatırım yapılmıyor. Ama siz bile pamuk eğer cazip fiyattaysa lisanslı depoları kullanarak alım hakkı ve imkanına sahip olacaksınız. Bu da çok önemli. Tabii bir de işin sanayici tarafı var. 12 ay boyunca tek balya sisteminde kalitesi belirlenmemiş bir ürünü depodan alma hakkına sahip oluyor. Lisanslı depoculuk, Türkiye'ye çok daha önce gelmesi gereken bir uygulamaydı. Ama yine de bugün çok daha iyi olduğumuz ve hızla gelişen çok önemli bir proje durumunda ve Türk tarımında devrim yaratacak bir proje niteliğini taşıyor.

-Pamuğa verilen destek şu anda kilogram başına. Destekler havza başına mı yoksa kilogram başına mı olmalı?

Şu an uygulalanan destek kg başına veriliyor. Ama bazı suistimaller olabiliyor. Kilogram başına destek verilerek üretilmemiş bazı pamukların destek anlamında üretildiği celbleri var. Bu hem bizim üretim rakamlarımızı yanıltıyor hem de devletimizin üreticiye ayırdığı kaynağın bir kısmının üretmeyen birine gitmesine sebep oluyor. Bu durum fazlasıyla kötü. Çok büyük bir haksızlık ve üretene eşit dağıtılmadığı zaman da üretimin aleyhine durum yaratıyor. Onun için biz Tarım Bakanlığına dedik ki kilogram başına verilecekse, 550 kg bir üst limit yapalım ama kilogram başına verilen desteği de ona göre arttıralım. 650 değil 550 kg verelim. Ama desteği 80 kuruş yerine 1 liradan verelim. Ne yazık ki şu an böyle bir şey hayata geçmedi. Önümüzdeki yıllarda kg başı destek devam edecekse, umarım önerimiz hayata geçer. Havza bazına gelince tabii ki destek uygulanabilir. Ama o noktada bizim konsey olarak yaptığımız çalışmalarda suistimallerle ilgili endişemiz var. Geçtiğimiz seneler havza başına destekler verildi. Fakat o noktada da ne yazık ki suistimal yapmak isteyenler pamuk üretim alanı olmayan alanları, pamuk üretim alanı olarak gösterip destekleri aldılar. Bugün gelinen nokta uydu ile takip sistemidir. Ama tüm Türkiye'yi takip etmek kolay değil. Bu anlamda havza başı destek verilirse, verilen destekleme pirim dosyalarına mutlaka en az minimum miktarda müstahzim makbuzları konması gerektiğini hep öneriyoruz. Bu iki alternatifte, desteklerde önlemler alınırsa, daha adaletli destekleme dağıtımı olmuş olacak. Yani ikisi de uygulanabilir. Yeter ki gereken önlemleri alalım.

-Tarımda genel olarak uzun vadeli kalkınma planları yapılabilir mi? Yapılırsa nasıl yapılmalı?

Bunu çok önemsiyoruz ve çok tekrar edip üstüne basıyoruz. Destekleme planlarını bizim yıllık açıklamamız gerekir. En az 5 yıllık planlar yapmalıyız. Örneğin pamukta ne hedefimiz var? 1 milyon 500 ton tüketimimiz var. Biz de o tona ulaşmak istiyoruz. Bugünkü ekimli alan miktarımız 500 bin hektarsa bunu 700 -750 hektara çıkaracak ne desteğin verilmesi lazım? 5 sene boyunca şu destekleri vereceğiz diye ilan ederseniz, üretici 5 yıllık planını yapar. Zeytin üretimi ise zeytin, pamuksa pamuk ve önünü görür. Önünü gördüğü zaman ise Türkiye yatırımda planlama yapabilir. Bunu yaparsak en önemlisi  tarımda istediğimiz hedeflere ulaşırız. Yoksa bu sene ne ekeceğim, seneye ne ekeceğim sorunları ortaya çıkar. En son 5 yıllık planlama yapılması önerisinde bulunulduğunda Tarım Bakanlığı 3 yıllık yapma niyetini ortaya koydu. Ama hala o aşamaya geçemedi. Sabırsızlıkla bunun yapılmasını bekliyoruz. Biz sürekli öneriyoruz. En son geçtiğimiz yıl 3 yıllık yapılır diye bir şey vardı. Ama uygulamaya geçemedi. Yine tekrar edelim. Enflasyon oranında üreticinin maliyet artışını karşılayacak şekilde destekleme miktarlarının korunması gerekiyor. Türk pamuğuyla ilgili bu tip projeler çok önemli, GDO'suz Türk pamuğu vb. projeler yapılmalı. Mazotla ilgili olarak da kesinlikle yarısının ödenmesi konusu üretici için çok önemli bir destek. Çünkü ÖTV, KDV gibi vergi yükü var. Bunlar uygulanırsa, hedeflerimize ülke olarak ulaşabiliriz.


'Pamuğa küsen üreticileri kalıcı olarak kazanmalıyız'


-Ege Bölgesi'nde özellikle Bergama'da bulunan Bakırçay havzasında pamuk üretiminde düşüş söz konusu. Artış olacak mı?

Bu yıl çok ekstra rakamlara ulaşmamız pek mümkün değil. Pamuğa küsmüş bölgenin tekrar pamuğa geri dönmesi kolay bir süreç değil. Hatta geri döndüğü zaman o üreticiyi diyelim ki bir yıl geri döndü, uzun yıllar pamukta kalmasını sağlamak önemli olan nokta. Üreticinin kalıcı olarak orada kalması önemli. Pamuk üretiminde de bunun için uzun vadede destekleme programı olmak zorunda. Bu sene söylemiş olduğunuz Bergama bölgesindeki pamuk üretiminde ciddi bir artış bekliyoruz. Ama bu dönen üreticilerin, gelecek yıl da üretimde kalmaları asıl önemli olan noktamız.

-Ulusal Pamuk Konseyi (UPK) ve Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) arasında pamuk verilerine bakıldığında farklar söz konusu. Bu durumun nedeni nedir?

O farklar artık fazlasıyla kapandı. TÜİK verileriyle UPK arasında geçtiğimiz yıllarda farklar vardı. Biz tahminleri ve rekolte çalışmalarını yaparken yönetim kurulu üyelerimizin yaptığı çalışmaları toplayarak onların real sektör ortalamalarını alarak çalışma yapıyorduk. TÜİK haklı olarak resmi beyanatlara dayanarak bir çalışma yapıyor. Fakat geçmişte olan, bahsettiğim suistimaller TÜİK verilerini de yanıltıyordu. Fark gittikçe kapanıyor. Önümüzdeki yıl TÜİK verileriyle buluşağız gibi geliyor. Bu da olumlu gelişme. Uydu ile kontrole geçtik. Denetimler sıklaştırıldı. Bizim önerdiğimiz anlamda uygulama yapılırsa o zaman hiç bu suistimaller kalmayacak.
 

Destekleme prim miktarları en az enflasyon kadar olmalı


-Pamuğa verilen destek şu an yeterli mi?

Bu senenin destekleri geçtiğimiz haftalarda ilan edildi. Tabii ki bizim beklediğimiz destekten aşağı destek ilan edildi. Son 5 yıldır çok doğru adımlar atıldı. Tarım Bakanlığı çok doğru adımlar attı. Bu doğru adımlar sayesinde pamuk üretimini yukarı ivmelendirip, 400 bin tondan başladığımız üretim rakamlarıyla en son bu sene 850 bin tonlara geldik. Demek ki başarılı bir uygulama yapılıyor. Hatta biz konsey olarak da önerdik. Her sene bu destekleme prim miktarları en az enflasyon kadar korunmalı. Yani bu rakamlar en az enflasyon kadar korunmalı ki üreticinin maliyeti de ona göre gözetilsin. Mazot, gübre, makina ekipman, zirai ilaç bunların artış miktarları herhalde 0 değil. Ama destekleme miktarında hiç artış yapılmadı. Ama tüm ürünlerde aynı uygulama yapılmış. Bizim başka derdimiz daha var. Geçtiğimiz yıl 80 kuruş olan pamuk pirim miktarı hiç arttırılmadığı ve 80 kuruş kaldığı için önümüzdeki yılda biz yüzde 20 artış bekliyoruz. Bu durumda ekim alanlarında yüzde 20 değilde yüzde 15 artış olur. Yüzde 5 gibi bir azalış görebiliriz. Ama yine de yüzde 15 artış bizim için gelecek yıl 950 bin tonlarda pamuk üretimidir. Demek ki iyi bir yoldayız. Mazot desteklemelerinde yüzde 10'luk artış var. Ancak onu da hemen  şöyle ifade edeyim. Örneğin pamuk işlenirken en az 30 litre mazot harcanır. 30 lt bugünkü fiyatlarda yaklaşık 15 tl'dir. Bugün verilen destek miktarı mazotta 4 TL'dir. Tarım Bakanlığı bunun olması için 7,5 TL mazot desteği vermesi lazım ama yine de yüzde 10 artış görülmüş, mazotta destek 3,6'dan 4'e çıkarılmış durumda. Bu anlamda o da üreticinin lehine bir durum sergiliyor.