Elbette yapacağız! Nasıl ki terörün kökünü kuruttuysak, nasıl ki enflasyonu tek hanelere indirdiysek, nasıl ki Suriye'de barışı hakim kıldıysak ve bunların benzerlerini nasıl sonuçlandırdıysak; o halde isteseler de, istemeseler de "Kanal İstanbul" da öyle gerçekleştirilecektir.
Evet; unutmayın ne diyorduk? Bizler ki; daha fabrikasını bile kurmadan yerli otomobilimizi üretebilmiş bir ülkeyiz.
Biz; ülkemizde profesörü bile olmayan üniversiteler açıp eğitim verebilme becerisine sahip bir ülkeyiz.
Biz kendi ülkemizdeki sorunları çözememiş olsak bile,  komşularımızın huzur içinde yaşamalarını amaçlayan, gerektiğinde denizaşırı ülkelerdeki iç sorunlara dahi karşı koyabilen bir ülkeyiz.
Bize karşı çıkanlar bu ülkeyi sevmeyen ve kafaları taa 80-90 yıl öncesinin zihniyetinde kalan cahillerdir.

Göz boyama ve gerçek

Bilirsiniz şimdi moda, yasaklanmak isteniyor ama kimsenin dinlediği yok. Uygulamada, maket yapıp ikametgah ya da işyeri satışı yapılıyor. Dışından bakıldığı zaman her şey gayet güzel, gayet fiyakalı.
Bizim "Kanal İstanbul" için de hareketli klipler ve maketler yapılıyor. TV'lerde izlemiş olmalısınız. Manzaralar gayet güzel, "Kanal İstanbul" kıyılarında dinlenme tesislerini, yat limanlarını, köprüleri görebiliyorsunuz. Öylesine güzel görüntüler ki hayran olmamak elde değil, her tür araçlar köprülerden gelip geçmekteler. Ama, şöyle dikkatle bir bakayım dedim, o köprüler ki bizim Meles Çayı üzerindekilerden farksız. "Kanal İstanbul", İstanbul Boğazına alternatif bir deniz yolu olacağına göre, o koca koca gemiler, tankerler o köprülerin altından nasıl geçecekler? Göz boyamaya yönelik manzara resimleri güzel ama; ya gerçek!

Bu da benim önerim

O halde; "Kanal İstanbul" için seçilen resimler dikkatle izlenmeli. Yapılacağı söylenen "altı" köprü, altından gemiler geçecek kadar yüksel ayaklı olmalı ki bir işe yarayabilsinler. Köprüleri kullanacak yolların da belirli bir mesafeden yükseltilmesi gerekmez mi? İstanbul'un doğal yapısına aykırı bir yeni doğa yapısı  yaratılmasının sonuçları nasıl değerlendirilebilir? Kazımlardan kaynaklanan atıkların bu işte kullanılabileceğini düşünmek belki bir çözüm olabilir.
Biliyorsunuz o atıkların Karadeniz ya da Marmara'daki  yapay adaların oluşturulmasında kullanılacağı söyleniyordu. Oysa benim başka bir önerim (!) var.
"Kanal İstanbul'un" yapımında ortaya çıkacak atıklar ada yapımı yerine İstanbul Boğazı'nın doldurulmasında kullanılmalıdır. Bu yöndeki çalışmalar sonucu Boğaz, gemi geçişleri için kullanılamaz duruma dönüşecek böylelikle tüm gemiler "Kanal İstanbul'u" kullanmak zorunda kalacaklardır.
Genel değerlendirmeyi yapacak olursak ülkemiz gemi geçişlerinden para alacak ve ekonomik kazanç sağlanacaktır. Üstelik bu çalışmalar sonucu; elimizi kolumuzu bağlayan "Montreux Boğazlar Sözleşmesi'nin" hükümlerinden kurtulmuş olmaz mıyız,  ne dersiniz?
Esenlikle kalınız...