Yazdığım gibi; elbette yüzeceğiz. Azmin elinden ne kurtulur ki? Biliyorsunuz, yerel seçimlerin üzerinden üç haftayı aşkın bir süre geçti. Şu önümüzdeki Pazar günü dördüncü haftayı bitirmiş olacağız. Ülke genelini düşünecek olursak özellikle Ankara ve İstanbul seçimlerinin sonuçları iktidar partisi AKP için sürprizlerle dolu geçti denilebilir. Aslında seçim öncesi yapılan tarafsız anketlerin söz konusu şehirlerdeki seçimler için verdikleri tahminler AKP'yi ürkütmüyor değildi. Neylersiniz, özellikle İstanbul için alınan sonuçların onaylanması bayağı zor oldu biliyorsunuz. Ama; biliniz ki bizim ne İstanbul'la ne de Ankara'yla işimiz vardır. Her yer kendi dünyasında kalmalı, öyle değil midir? Zaten biri ülkenin tüm gelir dünyasında her zaman baş rolde. Ta.. eski zamanlardan bu yana önceleri imparatorluğun başkenti olmanın avantajıyla ülkenin tüm nimetlerinden yararlanmış; üretmeden, birikimin merkezi olmayı başarmıştı. İstanbul'dan söz ediyorum.
O İstanbul ki; Bizans'tan başlayıp Osmanlı'yla sürdükten sonra bu günlere kadar sayılamayacak kadar yığılmış entrikanın merkezi olmuştur. Doğanın verdiği nimetleri yiyip bitiren yönetimler bu kentte her zaman etkili olmuşlardır. Nedense, ülkemizin iktidarları da İstanbul'un albenisinin bir ölçüde kurbanı olmuşlardır. Yüce Atatürk; İstanbul'un bu özelliklerini sezmiş, küskünlüğünü dışa vurmuş ancak çevresi allem etmişler kallem etmişler on senelik bir ayrılıktan sonra İstanbul'u yeniden gündeme getirmeyi başarmışlardır. Sonrasını elbette bilirsiniz, Rahmetli Adnan Menderes'in hayranlığı İstanbul'a neler kazandırmış ya da neler kaybettirmiştir? Anıt-Mezarları İstanbul'dadır. Devletin ve ülkenin en değerli ekonomik kurumları teker teker, üstelik yangından mal kaçırırcasına İstanbul'a taşınmaya başlamışlardır. Rahmetli Turgut Özal'ı nasıl unuturuz? Özal'ın Anıt-Mezarı da oradadır. Ama; bu son 17 yıllık AKP iktidarının İstanbul hayranlığı o güzelim kente neler kaybettirdi? Hangisini sıralayıp yazabilirim? İstanbul'a ihanet ettiğini itiraf edip ihanetin şeddelisini sürdürebilmek nasıl bir beceridir? Bunları anlamak zordur, üstelik inanın akıl ve izanın ötesindedir.
***
Biz gönlümüzün güzeli İzmir'imize dönelim. Geçen hafta içinde Büyükşehir Belediye Başkanımız Tunç Soyer'in bir açıklaması gazetelerimizin baş sayfalarında yer almıştı, anımsarsınız. "Yakında Körfez'de Yüzeceğiz"; bu isteğin İzmirlilerin ortak duygusu olduğunu ve son 50-60 yılın en büyük hayali olduğunu bilmem yinelemeye gerek olacak mıdır?
Günümüzün teknolojileri elbette Körfezimizin bu sorununu önünde sonunda çözebilecektir. Ama, unutulmasın bana kalırsa bizim Körfezimizin sorunu süreğen(kronik)dir. Çok değil bir 10-20 yıl sonra sorun yeniden depreşecektir. Bafa Gölü'nün bir zamanlar Antik Herakleia Kentinin körfezi olduğunu, Ephesos'un denize kıyısının bulunduğunu akıldan çıkaramayız. Bu olgu; bizim Ege Bölgesi olarak kaderimizdir, alüvyonlu nehirlerimizle birlikte sürüp gidecektir.
Çözüm elbette bulunacaktır. Hasbelkader ta eskilerden beri aklıma geldikçe gündeme getirdiğim bir "Kanal İzmir" projem vardır. Bakınız; gazetemizde 15.02.2015'de "Biraz da İzmir", 13.09.2017'de "Kanal İzmir" ve 12.10.2017'de "İzmir'e Selam Olsun" başlıklı yazılarımla bu projenin yararından söz etmiş olmalıyım. O yazılardan bir bölümünü aktarayım sizlere. Kimse bana hayalcisin filan demesin. Yineleyeceğim; İzmir'imizin asıl gereksinimi Çeşme Yarımadası'nı Güzelbahçe-Seferihisar ekseninde kesecek KANAL İZMİR Projesidir.
Böyle bir kanala olumlu yönde yaklaşılırsa bakınız İzmir ve yöremiz neler kazanacaktır.
1- Güney Yönünden İzmir'e gelecek her türlü deniz araçları için yol kısalacaktır.
2- Kuzey'den gelip Güney'e gidecek ya da ters yönde hareket edecek gemiler için kolaylık sağlanacaktır.
3- Kanalda oluşacak akıntı dönüşümü, İzmir Körfezi'nin sonsuza dek kurtuluşu olacaktır.
Benim şimdilik aklıma gelenler bunlar. Kim bilir benim bu hayalim gerçekleşirse daha ne gibi kazançlarımız olacaktır?
O halde; başta İzmir milletvekilimiz ve Büyükşehir Belediye Başkanımıza sesleniyorum. Yönünüzü/gücünüzü "KANAL İZMİR"e çevirin. Başarırsak; inanın adınız tarihe altın harflerle kazınacaktır. Haydi; İzmir'imizin tüm baskı grupları, tüm hemşerilerim sizler de bu heyecanın ortağı olunuz.
Unutmayın; 1860'larda kazma kürekle Gediz'in yatağını değiştiren bizler, günümüzün bunca teknik olanaklarından yararlanarak "KANAL İZMİR"i yapamayacak mıyız? Üstelik İstanbul'un "Kanal İstanbul"u en az 80-90 km.; bizim kanalımız ise 30-35 km. Varın gerisini siz düşününüz.
Esenlikle kalınız...