Ben "Talkın" olarak yazdım ama doğrusu "Telkin" olmalıdır. Neylersiniz? Pek sevmem "Galat-ı meşhur lügatı fasihten evladır-Yerleşmiş hatalı kullanım doğru olana göre daha iyidir" tekerlemesine istemeyerek de olsa biz de katılıyoruz. Ne demiştim? "Ele verir talkını kendi yutar salkımı" toplum böylesini benimsemiş böylesini kullanıyor. Telkin olmuş talkın; kimi sorumlu tutacağız?

Aslında benim söylemek, yazmak istediklerim başka. Cumhuriyet Gazetesinde "TRAFİKTEN DE TASARRUF ÇIKTI!" başlıklı bir haber gözüme çarpmıştı. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından hazırlanan "Ulusal Enerji Verimliliği Eylem Plan"ında bazı yeni tasarruf önlemleri gündeme getirilecekmiş. İster istemez gülümsedim ve yalnızca kişisel merakıma bağlı olarak yaptığım bir saptama aklıma geldi. Bu merakımın nereden kaynaklandığını tam hatırlayamıyorum. Şu bizim vilayet binamızın duvarlarına bağlanmış klimaları sayasım geldi. Üstünkörü bile olsa başladım saymaya 285 rakamı aklımda kalmış, bıraktım saymayı yarısını bile tamamlayamamıştım, onu gayet iyi hatırlamaktayım. Varın gerçek sayısının ne olabileceğini siz düşünün.

Bunca klimanın parasal değerini, bağlama giderlerini bir kenara bırakalım çektikleri elektrik enerjisinin değerinin nerelere ulaşabileceğini gözünüzün önüne getiriniz. Sonuçta burası bir devlet kurumu ne devlet kurumu yanlış tanımladım devletin ta kendisidir. Tasarruf düşüncesinden böylesine uzak kalan bir uygulama; Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı'nın "Ulusal Enerji Verimliliği Eylem Planı"nın hangi satırına uyum sağlayabilir?

Demem o ki; önce devlet, kendisi vatandaşa örnek olacak tasarruf uygulamalarına girecek ki vatandaş da onu görüp ders alsın ve ona göre adımlarını atsın.
Hoş; özellikle son dönemlerde tam tersine bir uygulama görmekteyiz. Bunu herkes biliyor ve izliyor. Devletin resmi araba saltanatı; vatandaşın sürekli olarak konu ettiği, dilinden düşürmediği bir israf kalemidir. Ne kadar ilginçtir ki; Devletin hem de Maliye Bakanı resmi araba saltanatının bedelini "Çerez Parası" olarak görebilmektedir. Öyle olmalı. Eskiler ne demiş: "Elden gelen düğün bayram".
İbn-i Haldun; 1332-1406 yılları arasında yaşamış bir İslam düşünürüdür. MUKADDİME adlı kapsamlı eseri batı dünyasında sosyolojik ve politik alanlarda kaynak kitap olarak değerlendirilmektedir. Montesqieu, J.J. Rousseau ve Auguste Comte;  İbn-i Haldun'dan etkilenen düşünürler arasında sayılabilirler.

Bakınız; isterseniz, 600 yılı aşkın bir süre önce yazılmış adı geçen eserde devletin çöküş safhasını anlatan bölümleri kısaca gözden geçirelim. "Siyasi iktidar, atalarından kalan mirası arzu ve heveslerine göre israf etmeye ve savurganlık yapmaya başlar. Devlet yönetimine ehliyetsiz kişiler geçirilir. Sonuçta; devletin çözülme ve yıkılma süreci başlar. Çözülme sürecinde devlet; bütün vatandaşlarına karşı adil değildir. Halk bireyselleşmiş, gayrimeşru ilişkiler yaygınlaşmış ve ahlak duyguları zayıflamıştır"

Geçen haftanın gazeteleri arasında bir başka haber ve resim daha vardı. Avusturya Başbakanı bir elinde valizi metroya binmek için tek başına peronda yürümekteydi. Bir de bizim ülkemizdeki saltanatı gözlemleyiniz. Sanırım Başbakan'ımız için en azından dört motosikletli polis, en azından dört tane de eskortluk ve izleyicilik yapan zırhlı otolar, sürücüler ve korumalar ordusu. Biz bu kadar zengin miyiz?
Ne kadar zengin olduğumuzu pek kestiremiyorum ama İbn-i Haldun'un MUKADDİME'sinde anlatılan çöküş safhasına benzer günler yaşamakta olduğumuzu sanmaktayım. Hayırlısı!
Esenlikle kalınız.
        
Yazıma ek Not: Sn. Başbakan Yardımcımız Bülent Arınç'ın Melih Gökçek'le ilgili olarak sekiz haziranda yapacağı açıklamaları bekliyorum.