Siyasetin insanlar için olduğu unutuyoruz. Siyasetin "sıradan!" insanların özgürce yaşabilmesini garanti altına almak için var olduğunu görmezden geliyoruz. Pazara gidecek parası olmadığı, ailesine yiyecek dahi alamadığı için intihar eden, canına kıyan insanlarımızı kulak ardı edip, saraya kimin gittiği ile daha fazla ilgileniyoruz.

Takım tutar gibi parti tutuyor, sonra da bu ülke nasıl bu hale geldi diye düşünüyoruz. Yardımlaşma, dayanışma gibi kelimelerden olabildiğince hızlı bir şekilde kaçıyor, dayanışma gösterirsek tepki çekeriz diye endişe ediyoruz.

Komşusu açken tok yatmayan bir toplumdan, daha fazla nasıl zengin olurum, konfor alanımı daha fazla nasıl genişletebilirim diyen bir topluma dönüştüğümüzü görüyor ama üzerinde fazlaca düşünmemeyi tercih ediyoruz.

ınsanları; bizim bölgeden, hemşerim, köylüm diye ayırıp, kendi içimizde bölüyor ve bölünen bir avuç insanı bir araya getirdiğimizde kendimizi güçlü sanıyoruz. Mühür kimdeyse "oncu" oluyor, gurur, onur, haysiyet gibi kavramları hiç duymamış gibi yapıyor, güce tapıyoruz.

Birleştirmek yerine bölerek aidiyet hissini yaşamak istiyoruz. Kadını türbanlı, başı açık, erkeği sakallı, sakalsız diye ayırıveriyoruz.

Ortadaki pastanın büyüklüğünü kabul ediyorum. ınsanları ne kadar ayrıştırırsanız ve ayrıştırdığınız insanların ne kadar çoğuna sahip olursanız iktidar olma şansınızın daha da arttığını biliyorum ama bu yük hepinizi yer bitirir.

AKP'nin yarattığı on sekiz yıllık ayrıştırma politikası bugün bizi komşusuna dahi güvenemeyen bir toplum haline getirdi. Kabul.

AKP ayrıştırdığı kitleyi elinde tutmasını bildi ve on sekiz yıldır iktidarda olmasını bu ayrıştırmaya borçlu. Kabul.

AKP'nin politikaları bitti, ekonomi, eğitim, adalet hepsi yerlerde. Kabul.

Peki "Dur" demek için, "Ben insanları ayrıştırmam" demek ve bunu hayata geçirmek için kimi bekliyoruz? Böyle bir beklentiniz yoksa, bu da kabul.

Görünen o ki AKP'nin iktidarı bitecek ve iktidara en yakın parti CHP. Ona da kabul.

Birleştirmekten geçer!

CHP Genelbaşkanı Kılıçdaroğlu bu ayrıştırmanın bir parçası olmamak için direndi, direniyor.
İlkedeki ayrıştırmanın önüne geçebilmek için öncelikle kendi partisinin içindeki ayrıştırmayı engellemesi gerekiyordu. Bunun için ortaya attığı "uzlaşı adayı" fikri kimilerine göre "tek adamcılık" olarak yorumlandı. Halbuki uzlaşı, en az istediğinden değil, en çok istediğinden vazgeçerek sağlanabilirdi.
Kavgalı, bol gürültülü geçen, haberlere konu olmayı başaran mahalle delege seçimleri, "CHP örgütleri bu fırsatı elinin tersiyle itti" gibi gösteriyor. Belki de iş işten geçmemiştir bilmiyorum ama hiçbir partinin iç işleri bu kadar gündem olmuyorken, CHP örgütlerinin de bu süreci sessiz sedasız halletmesi gerekiyordu. Komşuyu komşuya küstürmeden, insanların birbirinin yüzüne bakabilecek bir pozisyonda kalması gerekiyordu. Şu an görünen, partililerin kendi içlerinde birbirilerine düşmanmış gibi davrandığı. Umarım böyle değildir.

CHP önündeki en büyük engel maalesef ilçe başkanlarını, il başkanlarını seçerken izlediği yol. Sadece ilçe başkanını seçecek diye birbirilerine giren komşuların, partililerin engellenmesi isteniyorsa, ivedi bir şekilde mahalle delege seçimlerinin ortadan kalkması gerekiyor. ılçe başkanını, o ilçede yaşayan tüm üyelerin oy vererek seçmesi çok da zor bir iş olmasa gerek. Böylelikle parti içi kaos bir ay süreceğine bir gün sürer ve partililer ülkenin gerçek gündemine odaklanabilir.

İktidara giden yol bölmekten değil, birleştirmekten geçer.

Kendime atasözü

"Fidan dikmek için en iyi zaman yirmi yıl önceydi. Sonraki en iyi zaman ise şimdi."

Kendime dua

Tanrım! Değiştirilebilecek şeyleri değiştirmem için bana güç ver, değişemeyecek şeyleri kabullenebilmem için sabır ver ve bu ikisini ayırt edebilmem için akıl ver.