Halil Özcan - İnci Holding Yönetim Kurulu Üyesi ve TÜSİAD SD2 Programı Görev Gücü Başkanı Perihan İnci, Türkiye'nin eğitim sistemini değiştirerek Sanayi 4.0 yarışına katılabileceğini söyledi. Türkiye'nin Sanayi 4.0'ı kaçırmaması için bazı noktalara dikkat çeken İnci, "Ülke olarak insan kaynağı açısından herhangi bir problemimiz yok, şu andaki dönüşüm çalışmaları için teknolojik altyapımız yeterli ancak ilerideki teknolojik gereksinimler için daha fazla yatırıma ihtiyacımız var. Sanayinin öncü ülkeleri, bu konuda liderliği ele alarak kendilerine yeni pazarlar yaratıyorlar. Biz hem onların yarattığı teknolojiden faydalanıp hem de kendi teknolojilerimizi yaratarak hızlı yol alabiliriz. Eğer doğru planlamayı yaparsak, Endüstri 4.0'ın getirdiklerinden en doğru şekilde faydalanırız. Önümüzdeki 3-5 yıl çok önemli. Bu sürede gerekli hamleyi yapamazsak geri kalırız" uyarısı yapıyor.

Sanayi 4.0 ya da dijital dönüşüm olarak bilinen akıllı fabrikalara geçilirse Türkiye'deki işsizlik sorunu iyice artar mı? 4 milyona yakın işsiz sanayide iş bulamazken insansız çalışan fabrikalar faaliyete geçerse ne yapacak? Eğitim sistemimiz dijital dönüşüme elverişli mi? gibi konuları ve daha fazlasını İnci Holding Yönetim Kurulu Üyesi Perihan İnci'yle konuştuk. Dijital dönüşümde eğitim sisteminin önemine dikkat çeken İnci'ye göre, meslek liselerinden motor görmeden mezun olan öğrenciler iş bulamıyorsa teknolojik alet görmeyen öğrencilerle de Sanayi 4.0'a ayak uydurulamaz. Sonuç olarak, yeni sisteme göre toplumu dönüştürmezsek 4 milyon seviyelerinde olan işsizlik rakamımız böyle devam eder.

Sanayi 4.0'la ilgilenmeye nasıl başladınız?
 
İzmir, trendlerin takibinde biraz arkadan geliyor. Fuarlara, uluslararası organizasyonlara katılıp, oradaki trendleri özellikle takip ediyorum. Türkiye, bu trendlerin neresinde diye düşünüyorum ve daha sonra oradan şirkete iniyorum. Biz şirket olarak bunun neresindeyiz, kendimize nasıl katabiliriz diye düşünüyorum. Benim kafamda böyle bir döngü var. Dolayısıyla Endüstri 4.0 ya da dijitalleşme devrimi radarımıza böyle girdi. Türkiye'nin de radarına böyle girdi. Son 2 senedir bu farkındalık yaratılmaya başlandı.

Trene son vagonda binmedik değil mi?

Bu işi Almanya başlattı ama Almanya'nın da nerede olduğu tartışılır. Her ülke kendine göre o trenin başında, sonunda, ortasında. Ama bir gerçek var ki o tren gidiyor. Ben şu aşamada Türkiye'nin son vagonda olduğunu düşünmüyorum ama önümüzdeki özellikle 1-2 seneyi ya da en fazla 5 seneyi çok iyi değerlendiremezsek sonuncu vagonda da olabiliriz. Çünkü bu dijital dönüşüm bir süreç. Çok hızlıca hayata geçirebileceğiniz bir şeyler var. Siz istediğiniz kadar hızlı gidin, regülasyonlar ve devlet eliyle yapılması gereken birtakım yatırımlar var. Büyük yatırımlar bunlar. Verilerin yönetilmesi, 5G gibi. Bunların yapılmasıyla da orantılı bizim gidiş hızımız. Bu konuda acayip yetenekli gençlerimiz var. Girişimcilerimiz var. Bunu, TÜSİAD Dijital Dönüşüm Projesi'nde çok net görüyorum. Girişimciler hızla çoğalıyorlar ama onların önce teknolojiyi kullanacak sanayi şirketleriyle bir araya gelme problemleri var. Karşılıklı tünelde teğet geçiyorlar, biz bu noktalarda elimizi taşın altına koymaya çalışıyoruz.

BAŞLANGIÇ NOKTASI

Şirketler dönüşüme nerden başlamalı?

Bana göre sanayide dijital dönüşümün ilk adımı ERP. Biz şirketlerimizde 2001'de ERP'ye geçişle dijital dönüşüme başladık. Trene ne kadar erken binerseniz, yol alırken de yerinizi koruyorsunuz. Dijital dönüşümün de çeşitli aşamaları var. Otomotivde özellikle paylaşılan araçlar vs. gibi bunların her biri farklı bir dönüşüm gerektiriyor. Sanayide üretimin dijitalleşmesine bakıldığında ister buzdolabı ister araba üretin kaynaklarımız kısıtlı. Kaynaklar kısıtlı olunca yatırımcının ya da işletme sahibinin neye yatırım yapacağına karar vermesi zor bir süreç. Yanlış ata oynuyor olabilirsiniz, zaten elinizde bir atımlık kurşununuz var onu da attınız mı, bir başkası yıkıcı bir teknolojiyle gelir üstünüze basar sizi ezer geçer. Böyle ikilemler var. Bunların ele alınıp tek tek bakılması lazım çünkü dijital dönüşüm alanında pek çok başlık var.

Türkiye dijital dönüşümün neresinde?

İnanın çok güzel firmalar var ama ERP'si olmayan firmalar da var. ERP dediğiniz konu ayrı bir balon ve gerçekten pahalı bir yatırım. Buradaki yazılımların çoğalması, küçük şirketlerin gelişmesi lazım ki gelişiyorlar da. Türkiye sanayi devriminde 2'nci ve 3'üncü sanayi devriminin arasında diyenler işi bilmeyenler. Gelsinler bizim işletmelerimizi dolaşsınlar, neredeyiz diye baksınlar.

ENTEGRE OLMALIYIZ

Almanya'nın dijital dönüşümle birlikte yatırımları kendi ülkesine çekeceği dillendiriliyor. 5 sene sonra fabrikaları kendi ülkesine çekerse burada yabancı şirketlerde çalışan insanlar ne olacak?

Bizim Türkiye olarak dijital dönüşümü gerçekleştirme kapasitemizi yüksek görüyorum. Bizim genç nüfusumuz var. Cep telefonu kullanma oranımıza bakarsak dünyada ilk sıralardayız. 80 milyon nüfusun 50 milyonu akıllı telefon kullanıyor. Zaten bir miktar dijitalleşmişiz. Bu tabi ki yeterli değil, dijital dönüşüm farklı bir süreç ama belirtmek istediğim yani kapasitemiz var. Pırıl pırıl gençlerimiz var ama bizim eğitim sistemimizin bu dönüşüm hızına paralel olarak dijitale evrilmesi lazım. Meslek liseleriyle ilgili daha çok çalışmalara ihtiyacımız var çünkü bu konuda oldukça gerideyiz. Çocuklarımız motor bölümü mezunu ama motoru görmeden mezun oluyor. Bunlar alet edevat. Ama dijital dönüşüm dediğimizde bu konuyla ilgili teknolojik aletlerin bu çocukların elinde olması lazım. Çocuklarımızın çoğu daha İngilizce bilmiyor. Ya bu teknolojinin Türkçelerini yapacağız ya da bu çocuklara İngilizce öğreteceğiz. Global bir dünyada Türkçe üretip kendi kendinize entegre olamazsınız yani artık akıllı evlerden bahsediyoruz. Bunlar olurken biz dünyadan kopuk yaşayamayız. Entegrasyonun olabilmesi için önce çocuklarımızın connected (bağlı) olması lazım. O nedenle, meslek liseleri bu dönüşümde çok önemli. Bugün bakıyoruz çok sayıda data biriktiriyoruz, fakat data analisti bulamıyoruz. Ne yapıyor şimdi herkes, akademi kuruyor. Bizim de İnci Akademi'miz var, diğer birçok şirketin de var. Çünkü kendi yetişmiş elemanımızı yetiştirmek zorundayız.

İnsan kaynağımız ne durumda ya da bu konudaki söylem ve politikalarımız nasıl?

Nüfus kontrol politikamızı belirlerken, nüfus artış hızımıza oranla, bunu besleyecek eğitimi de destekliyor olmamız lazım. Politikanın ne olduğunun önemi yok, bunun gereklerinin yerine getirilmesi gerekiyor. Siz bu memleketin nüfus artış oranını nasıl öngörüyorsanız ona göre kreşler yapacaksınız. Eğitim vereceksiniz, ona göre ilerde istihdam sağlamanız gerekiyor, biz bu konularda biraz zayıfız. Mevcut çocuklar için de geçerli bu, gelecek çocuklar için daha konuşmuyoruz bile. Bizim kısıtlılığımız burada. Dijital dönüşümü yaparız ama bizim insan kaynağımızı da beraberinde hızla yetiştirmemiz gerekiyor. Buna dün başlamamız gerekiyordu. İşte orada treni kaçırdık mı bindik mi bilemiyorum.

İŞLER ÇEŞİTLENECEK

Dönüşüm arttıkça işsiz sayısı çoğalır mı?

Tabi ki otomasyon başladıkça, o işin özelindeki istihdam sayısı azalacak. Ben yine aynı sayıda kişiyi istihdam edeceğim ama işsiz sayısı çoğalmayacak. Neden mi? Çünkü benim istihdam gerektiren işlerim farklılaşacak. Daha fazla program yazacağım, daha fazla data analisti çalıştıracağım vs. Burada hem fırsat hem tehdit var. Son 5 yılda daha önce olmayan meslekler ortaya çıktı, oradan yola çıkabilirsiniz. Bizim zaten insan kaynağı potansiyelimiz var, bize bunu doğru değerlendirecek politikalar lazım. Biz İnci Holding olarak kendi içimizde bu konularda ne yapabiliriz diye kafa yoruyoruz.

30 YILLIK PLAN

Türkiye'de şu anda 4 milyondan fazla işsiz var. Hızla dijitalleşmeye geçilirse bu insanlar oraya entegre edilebilir mi? Ya da Türkiye'ye dışardan beyin göçü mü olur?

Bu şekilde dijital dönüşemezsiniz işte o zaman treni kaçırırsınız. Sizin işsiziniz orada işsiz olarak kalır. İşsiz kesimi nitelik olarak dönüştürme politikasına başlamamız lazım. Dijital dönüşüm bugünden yarına olacak bir şey değil. Öyle bir paniğe gerek yok. İnci Holding olarak biz bu konuda planlı çalışmaya 2001'de başladık 2030'a kadar grup şirketlerimizde akıllı fabrikalara geçiş planlarımız var. Öyle kolay bir şey değil bakın planlı şekilde 30 yıl. Dönüşmeniz gereken yerde dönüşeceksiniz.

İşçi yerine akıllı fabrikalar olunca Türkiye'den yabancı yatırımcı gider mi? Öyle bir tehlike var mı?

Yok ben böyle bir tehlike öngörmüyorum. Türkiye bugün regülasyonlarla ilgili, hukuki alt yapısıyla ilgili, politikalarıyla ilgili gerekli düzenlemeleri yapsın, payımızı almaya devam ederiz hem de bugünün üstüne bile çıkabiliriz. Çünkü yabancı yatırımcı fabrikasını alıp evine falan gitmeyecek. Biz eskiden ucuz iş gücüyle yapıyorduk, o ucuz iş gücü isteyenler gitti şimdi Fas'ta falan iş yapıyorlar. Ama bence orda da hayat yok onlara. Burada ya da ülkesinde otomasyona geçebilenlerin ucuz iş gücü için bir yere gitmesine gerek kalmayacak. Başka sektörler için konuşmuyoruz ama Türkiye'nin otomotiv sanayisi, üretim kalitesi, mühendislik kalitesi çok üst düzeyde. Dolayısıyla bu şimdilik vazgeçilmez bir rekabet unsuru olarak devam ediyor. Burada yapılması gereken güvenlik ortamı ve politikalar. Yabancı yatırımcının gelip rahat rahat aklına bir şey takılmadan yaşamasına bağlı. Ekonomik durumun stabil olması gibi. Gerisi çok basit. Sanayici üzerine düşeni yapar, bizim üretim yapabilecek cin gibi gençlerimiz var.
Devlet eliyle yetkinlikleri çevirecek koordinasyonları hızla sağlarsak başarılı oluruz. Çok büyük bir fırsat var. Eğer bu bakış açısına ve vizyona sahip olmazsak 3'üncü dünya ülkelerinden bir farkımız kalmaz. Becerilerimizi geliştirmemiz lazım. 4 milyondan fazla işsizin en azından gönüllü gelişmeye açık kesimini dönüştürmeye yönelik programlar yapılması lazım. Huawei'nin en büyük teknolojilerinden birini geliştiren bir Türk Erdal Arıkan. Bunun gibi dünyada gerçekten ileri düzeyde Türk bilim adamı var. Hükümet de bunları getirmek üzere çalışma başlatmıştı, bizim bu değerleri ülkemize çekmemiz lazım. ama sonucu bilmiyorum. Gelen olsaydı herhalde haberimiz olurdu.

Dünyada öncülerden Almanya, Danimarka sorunlarını nasıl çözdü?

Onlarda da bu sorunlar çeşitli aşamalarda. Endüstri 4.0'ı üreten şirketlerin bunun satışını yapabilmeleri lazım. Bu dönüşümün tohumları Almanya'dan atıldığı için oradaki fabrikalar bizden daha önce otomasyona geçtiler. Bunu kim üretirse bir yere satabilir ve sektörün lideri o olur. Bu konudaki yetenekleri bizden farklı değil emin olun. Onlar da kendi işletmelerinde kendi elemanlarını yetiştirmekle başlamışlar. Estonya'nın bu konuda incelenmesi gerekir. Estonya'yla iş ilişkilerimiz oldu. 2000'lerin başında onlarda hiçbir şey yoktu. Eğitim politikasını ve Wifi sistemini kurdular. Her yere internet sağladılar. Çocukların eline tablet verdiler ve şimdi gidin bambaşka bir ülke. Nüfusu 5 milyon. Elinde defter kitap değil de tabletle okula gönderdi ve eğitim sistemlerinin içine bunu yerleştirdiler. İşte ihtiyacımız olanın da bu dönüşüm olduğunu düşünüyorum.

ARADAKİ FARK AÇILMAMALI

Avrupa'daki fabrikalarla bizim fabrikalar arasında fark var mı?

Almanya'daki fabrikayla bizim buradaki fabrika arasında otomasyon açısından kapatılamayacak bir fark yok. İster satın alırsınız ister yaparsınız bir şekilde farkı kapatırsınız. Teknolojinin değişim hızını yakalayıp anlayabilecek, gelen dünyaya ilişkin bir takım hizmet, makineyi geliştirebilecek yetenekler lazım. Şu anda aradaki fark çok büyük değil ama hızla açılacak. Gelişen teknolojileri kim daha çok kullanır, kim onlar üzerinden yeni bir şeyler yaparsa o aradaki farkı açacak. 5 yılda o farkları çok net görürüz.

İnci Holding'de dönüşüm ne durumda?

Fabrikalarda dönüşüm çeşitli aşamalarda devam ediyor. Trendi yakından takip ediyoruz ve gerekli yatırımları da yapıyoruz. Ama bunun da dikkate alınması, yönetim kurulu seviyesinde bu işin ele alınması gerekiyor. Mühendis değilim ama gelişmeleri kendim takip ediyorum. Şurada şöyle bir şey var, biz bunun neresindeyiz diyorum ve arkadaşlar bu bizde yok araştıralım diyorlar. Yönetici arkadaşlarla bilgi alışverişi yapıyorum. Her yönetim kurulu üyemiz için bu geçerli. Eğer üst düzey yönetim, dijital dönüşümü kabullenmezse olabilecek ya da yapılacak bir şey yok. Yatırım kararı alınabilecek şeyler, dolayısıyla pahalı işler. ERP sistemi oluşturmak ciddi bir karar mesela. Uzun vadeli stratejilerle plan yapıyor ve dönüşüyoruz. Teknolojik yatırım konusunda dikkatliyiz. Aküyle ilgili bir teknolojiye yatırım yapacağımızda tedbirli gidiyoruz. Çünkü başka bir teknolojinin çıkmasıyla o yatırımın çöp olma riski her zaman var.

OTOMOBİLE PİLİ DE YAPARIZ

Elektrikli otomobil pili (lion pil) üretimi yapabilir misiniz?

Sipariş varsa yatırımı hemen yapalım. Bu konuda Türkiye sanayicisi gerçekten becerikli. 6 ay ya da 2 yıl sonra senden şunu istiyorum deyin, üretelim. Otomotiv sanayiinde bunu yapıyoruz. Yatırım yapmak için bazı kurallar var. Rekabetçi olmanız lazım. Normal akü üretiminde kullanılan yatırımın ya da teknolojinin 10 katı daha fazlası gerekebilir ama siz sipariş veriyorsanız ben bunu yaparım. Yatırımcıyla ortak olurum yine yaparım. Yatırımın yapılabilmesi için siparişin sürekliliği önemli. İhtiyaç belirlenir ve arz talep dengesi içerisinde üretim yapılır. Ucunu görelim yaparız. 'Sen yap yatırımı bakalım' denirse yok öyle bir şey. Cebinizdeki parayla öyle bir lüksümüz yok. Sadece yapabiliyorum demek için yatırım yapamayız.

KODLAMA ÖĞRENİYORUM

Eğitim ya da kurs alıyor musunuz?

Mühendis olmadığım ya da üniversitede bunu okumadığım için kendim kodlama öğrenmeye çalışıyorum çünkü bir süre sonra lazım olacak. Eğer bu işi yapacaksam ufak şeyler yapabiliyor olmam lazım ki işin mantığını anlayabileyim.