Hezarfen Film Galeri bu hafta, Çin Halk Cumhuriyeti İzmir Başkonsolosluğu ve İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin işbirliğiyle, Hollywood kadar eski olan Çin sinemasından bir seçkiyi içeren Çin Filmleri Haftası’nı düzenledi.

Açılış, İzmir Mimarlık Merkezi’nde, Çinli eğitmen, politikacı ve filozof Konfüçyüs’ün (M.Ö. 551-479) hayatından bir kesit sunan “Konfüçyüs/ Kong Zi” filmiyle yapıldı.

Filmin başlarında Konfüçyüs, bölge temsilcisiyken halkın huzuru ve refahı konusunda sağladığı başarı nedeniyle, kral tarafından devlet yönetiminde giderek daha fazla söz sahibi olduğu konumlara getiriliyor.
 
Savunduğu, öğrettiği ve uğruna mücadele ettiği eşitlik, adâlet gibi değerleri tehdit edici bulan bazı güç sahipleri, Konfüçyüs’ün yetkilerinin elinden alınması için uğraşıyorlar. Sonunda başarılı oluyorlar ve Konfüçyüs yaşadığı yeri yağmurlu bir günde, at arabasıyla sessizce terk ediyor.

Nereye gideceğini ve ne yapacağını bilmez halde dolaşırken, ona sonsuz bir saygı ve sadakatle bağlı olan öğrencileri arkasından gelerek ona katılıyorlar. Böylece tüm ülkeyi dolaşıp onun öğretilerini aktarmaya başlıyorlar ve Konfüçyüs’ün şöhreti giderek yayılıyor. Bu göçebe yaşantı esnasında taşıdıkları en değerli varlıklar ise kitaplar, onlara gözleri gibi bakıyorlar.

Yıllar sonra, kralın yaşamının sonlarına doğru, kendisine karşı yapılan hata fark ediliyor ve Konfüçyüs memleketine yeniden davet ediliyor. O da, artık sadece öğretmenlik yapmak koşuluyla, bu çağrıyı kabul ediyor.

Filmin sonunda Çin kültürünün ve politik anlayışının temelini oluşturduğu belirtilen Konfüçyanizm, kişinin ve devletin ahlâkına, sosyal ilişkilerin doğruluğuna, adâlet ve samimiyete odaklanıyor.

Konfüçyüs, misyonunu “Ben eskiye inanan biriyim; bir kurucu değil bir aktarıcıyım.” sözleri ile tarif etmiş. Bütün eski Çin metinlerini gözden geçirmiş, Çin filozof ve düşünürlerinin yazılarını derleyerek yorumlamış.

Konfüçyüs'ün yazılı ve sözlü ifadelerini toplayan, Çin edebiyatının başlıca klasiklerinden “Lun-Yü” kitabı, dört temel kavramı içeriyor: Ana-babaya saygı, İnsancıllık, Adâlet, Bilgi. Konfüçyüs'e göre, "yüce insan” olmanın ilk şartı, bu dört erdeme erişmek asla mümkün olmasa da, bunun için yılmadan gayret göstermek.

Konfüçyüs diyor ki; "'Büyük ve üstün insan' erdemi, küçük insansa rahatını düşünür. 'Üstün insan' yasalar konusunda kafasını çalıştırır; küçük insansa kendi çıkarını aramaya bakar." "İkiyüzlü konuşmalar, erdemi sarsar.”

Konfüçyüs’ün, psikiyatrinin bir tıbbi uzmanlık alanı haline gelmesinden en az 2 bin 300 yıl önce şekillenen öğretisinin temelinde, insanın yaratılıştan iyi olduğuna güven yatıyor.

Ülkemizin psikiyatri alanında en güçlü isimlerinden olan, Şubat ayında yaşamını yitiren Engin Geçtan ise “İnsan Olmak” kitabında (Metis Yayınları, 2016), insanların birbirinin karşıtı iki ayrı eğilimi doğuştan getirdiğine inandığını belirtiyor. Bir tarafta dostluğu, sevgiyi ve yardımlaşmayı içeren bir eğilim, diğer tarafta bencilliğe ve bozup yıkmaya yatkın bir eğilim. Geçtan’a göre hepimizde bu eğilimlerin ikisi de var; hangisinin egemen olacağını, doğduğumuz andan itibaren yaşadıklarımız belirliyor. Yine de bu, çevrenin birey için kesin bir yazgı oluşturduğu anlamına gelmiyor.

Ayrıca Geçtan, tarihi incelediğimizde, bencil ve yıkıcı eğilimlerin, insanların birbirinden alabilecekleri veya çalabilecekleri şeylere sahip olmalarıyla başladığını gördüğümüzü ifade ediyor. Benzer şekilde, samimiyetsizliğin de ilkel toplumların bilmediği bir davranış biçimi olduğunu, uygarlıkla geliştiğini belirtiyor. Bunu, uygarlıkla birlikte diplomasinin de gelişmiş, çalınacak şeylerin sayısının da artmış olmasına bağlıyor. İlkel insanlarda mülkiyet geliştikçe hırsızlık ve yalanın da başladığını söylüyor.

Bol ödüllü, 2010 yapımı “Konfüçyüs/ Kong Zi” filmi bizlere Çin kültürü ve felsefesine dair önemli bir pencere açtı. Aynı zamanda erdem, saygı, onur, güven gibi kavramların anlamlarını ve bu manaların çağlar boyunca evrenselliklerini koruyup korumadığını da yeniden düşünmemize vesile oldu.