Eğitim çöktü... Diyeceğim, ama Türkiye'de zaten bunu herkes biliyor. Her seviyede çöktü. Ancak dünyada eğitim kurumlarının en onurlularının, en öncülerinin bulunduğu Amerikan eğitim sisteminde de çatırtılar var dersem, Dünya'nın neden artık hiçbir sorununun çözülemediği daha iyi anlaşılır.
Eğitimde sahtekârlık dünyanın konusu... ABD hiç olmazsa kendi skandallarını bir şekilde ortaya çıkaran, sorumluluğunu bulup cezalandıran ve sistemini onaran bir ülke.
Yakın süre içerisinde ABD'nin en saygın üniversitelerinde yeni sahtekârlıklar yaşandı. Orta zekâ yetenek ve eğitim seviyesindeki çocuklarını bu okullara sokmak için birçok ünlü ya da zengin önce bu konuda başarılı (!) eğitim danışmanlarına büyük paralar (Genellikle 25- 150 bin dolar. Çinli, zengin, saf bir aile ise 500 bin dolar ödemiş) veriyorlar. Danışman önce adaya bazı takviye dersleri verdiriyor, kurslara devam ettiriyor ki başı yasalarla derde girmesin ve aldığı parayı meşrulaştırabilsin.
Sonra okula kabul için oyun ve sahtekârlıklar başlıyor. Başarılı (!) danışman üniversitedeki suç ortağı kayıt kabul bölümü yöneticileri ve çeşitli spor-sanat bölümleri yöneticileri ile parayı paylaşıyor ve strateji tayin ediyor.  
Hayatında hiçbir müzik enstrümanını eline almamış öğrenci keman dehası, havuzda serinlemekten öteye yüzme deneyimi olmayan öğrenci olimpiyatlar seviyesinde yüzücü, annesinin tenis hocasıyla flört eden genç kız tenis şampiyonu diye istedikleri okullara özel yetenek kategorilerinden sokuluyor. Hatta bazen okulda olmayan bir spor branşı 'açılacak' şeklinde kullanılıyor.
ABD'de bu davalar devam ediyor. Amerikan üniversiteleri kendilerine çekidüzen veriyor.
'Legacy acceptance' denilen kabul sitemi de arızalı. Harvard ya da Yale Üniversitesi, babası, annesi ya da yakın aileden birisi daha önce o okulda okumuşsa, şartlar eşit olduğunda o öğrenciye öncelik tanıyor. Bu da güçlü ve zengin ailelerin dar imkânlı, yetenekli çocukların önüne geçmesine sebep oluyor.
Ünlü ünsüz yüzlerce okul bunu kaldırdı. Harvard halen direniyor, çünkü en büyük bağışlar zengin olmuş eski bir öğrencinin çocuğunun okula kaydı sırasında kazanılıyor.  
Gelelim okulların bir türlü çözemedikleri akademik sahtekârlıklara...
Bunun için Kenya'ya uzanalım. The New York Times'in haber ve inceleme dosyasına göre Kenya'nın Nyeri kentindeki bir üniversitede okuyan fakir genç kız Mary Bguguna artık fakir değil, çünkü Amerikan üniversite öğrencilerinden ayda en az 2000 dolar kazanıyor ki onun tüm yaşamı boyunca kazandığına eşit.
Eskiden beri yapılan, gizli tutulan ancak boyutları kontrol dışına çıkan bir sahtekârlığın istemese de parçası artık Mary.
Mary o ay kirasını nasıl ödeyeceğini, annesinin sağlık masraflarını nasıl karşılayacağını düşünürken Essay Shark adlı bir şirketin web sitesindeki açıklamayı okuyor:
Üniversite öğrencileri, ödevlerinizde, raporlarınızda artık yalnız değilsiniz. Verilen ödev, yazılacak akademik rapor mu sizi düşündürüyor? Hiç düşünmeyin. Uzman yazarlarımız size istediğiniz akademik konuda yaratıcılık, gramer ve imla düzgünlüğü, hatta yazım tarzı garantili akademik çalışma hazırlıyor. Asla sahtekârlık sayılamayacak ve hiçbir akademik sistemde sizi sıkıntıya sokmayacak bu raporları iki haftalık bir sürede sayfası 15 dolardan, 3 saatlik acil sürede ise sayfası 42 dolardan hazırlıyoruz.
Mary 'Kimler yazar olabilir' bölümüne bakıyor. Hemen başvuruyor ve gerisi malum, 'Gelsin dolarlar'. Ancak tabii ki hayalindeki sayfa başı 12 dolar yerine sayfa başına sadece 4 dolar alabiliyor. Gerisi şirketin. Onun için yine de iyi para.
The New York Times, Mary gibi yüzlerce yazar ile konuşmuş. Şirketlerden sadece EssayShark bilgi vermiş. Diğerleri susuyor. Daha onlarca şirket var. Hepsi ABD adaletinin ulaşmakta zorluk çekeceği Singapur, Hong Kong, Malezya, Endonezya gibi ülkelerde şirketleşmiş: EssayShark, Academise, Ace-MyHomework, UvoCorp, vs...
Sadece Kenya'da akademik yazar (!) sayısı 50 bin civarında. Daha Hindistan, Güney Afrika, Ukrayna, Rusya var. İngilizce eğitim görmüş, İngilizceyi anadiline yakın seviyede bilen herkes bu işe koşuyor. Anadilleri İngilizce olan daha donanımlı editörler son düzeltmeleri yapıyor.  
Son derece yerel konularda bile denemeler, yazılar, raporlar rahatlıkla yazılıyor. Mary, film izlerken, kitap okurken, bir konuşma dinlerken sürekli not alıyor ve bunları kullanıyor. Bilmediği, örneğin Arizona'nın yolları gibi, bir konu gelirse de internette her bilgi var. Sadece biraz yazı stili ile her konunun üstesinden geliyor.
Araştırmalara göre bu hizmet(!)lerden yararlanan öğrenci oranı 2005'te % 3-7 iken şimdi % 10-15. Yani üniversitedeki akademik raporların en az onda biri bir başkası tarafından yazılmış.
Başta sadece Amerikan üniversite öğrencileri müşteri iken şimdi bunlara Kanada, İngiltere, Yeni Zelanda üniversite öğrencileri de katılmış. Sadece Avustralya çok sert yasalar ve cezalar ile bu endüstriyi dalında kurutmuş.
Artık milyar dolarlık bir iş ve sahtekârlık. Üniversiteler bunlarla baş edebilmek için yeni stratejiler arıyor ve uyguluyorlar.
*
Bu bilgileri edinir edinmez hemen EssayShark'ın sitesine girdim. Kendimi anadili İngilizce, kısa sürede rapor hazırlayabilecek, 24 saat iletişime hazır olarak kaydettirdim. Kısa süre içerisinde bir soru listesi geldi. Sorulardan sonra diplomamın kopyasını istediler. Hemen sonra da bir İngilizce gramer testi geldi. 20 soruyu 20 dakikada cevaplandırmam istendi. 8 dakikada rahatlıkla bitirdim ve hepsinin doğru olduğuna eminim. 'Sınavı geçtiniz. Yakında yazarlığınızın kabul ya da reddi konusunda temasa geçeceğiz' dediler. Singapur'dan, Harare'den, Kuala Lumpur'dan gece yarısı telefonları yağmaya başladı. Onların da beni test ettiklerine eminim. Açmadım bile. Sadece varlığını anlamak istemiştim. Var ve gerçek...
*
Türkiye'de bunun her seviyede yapıldığına eminim. Hatta bu konu da bizim köşe yazıları arşivine de baktım. 38 yıl önce yazılmış bir yazı vardı.  
Konu o zaman bakanlık yapan İzmir Milletvekili Işın Çelebi'nin doktorası ile ilgili idi. (Işın Çelebi hala Galatasaray camiasında Dr. Işın Çelebi olarak saygı gördüğüne göre sahte değilmiş!)  
A. Bilgin'in arşivinden 14 Mart 1991'de yayınlanmış Doktor Civanım adlı yazıdan bölümler aktarıyorum:
Devlet Bakanı Işın Çelebi'nin doktora tezinin başka uzmanların raporlarından çalıntı olduğu iddia ediliyor ve hem Işın Çelebi hem de doktora tezini değerlendiren kurul suçlanıyor. Bu iş yine karakolda biter.
(...)
Doktora çalışması bilimsel bir çalışmadır. Doktora çalışmaları bütün dünya üniversitelerinde aynı ciddiyetle, aynı bilimsellikle ve aynı doğrulukla değerlendirilmez. Amerika'da Harvard ya da İngiltere'de Oxford üniversitelerinin doktora değerlendirmesi pek tabii sadece futbolu ya da su kayağı alanlarındaki başarıları ile ünlü üniversitelerle aynı olmaz.
Ancak diğer bütün mal ve hizmetler gibi akademik doktorluk ve de diğer unvanların satıldığını söylersem şaşırmayın. International Herald Tribune Gazetesi'nin ilan bölümlerinde adı sanı duyulmamış birçok üniversite hayat tecrübesi ve de belirli ödemeler karşılığında doktora vermeyi teklif ediyor. Bir tanesinin adını da hatırlıyorum. Sadece posta kutusu adres veren Pacific Western Üniversitesi yüklü ücretler karşılığında ve belirli bir süreden sonra doktorluk cüppe ve takkesini vermeye hazır. Alman gazetelerinde de Orta Amerika üniversitelerinden satılık akademik unvanlar var.
Masterler daha ucuz, doktoralar biraz daha pahalı. Almanya'da halen iş yapan bir Türk kaset firması sahibinin ve de halen Almanya'da basım işi yapan bir Türk'ün kartvizitlerine ekledikleri Dr. (Akademik Doktor - PhD - Doctor of Philosophy) unvanı için 50 bin mark ödedikleri ısrarla söylenir.
Amerika'da ayrıca bir de tez piyasası var. Özellikle lisansüstü çalışmalarda ve bazen de doktora çalışmalarında zorlanan kişiler aracılar vasıtasıyla, kendilerine bu işi uzmanlık seçmiş kişilere başvururlar.
Hangi konuda, ne kadar uzun ve ne kadar ayrıntılı bir tez çalışması istediğinizi söylersiniz onlar hazırlarlar. Bu işi ciddi bir iş biçiminde yürüten bu kişiler Amerika'daki beş bin yüksek öğretim kurumuna her yıl verilen binlerce tezden alıntılar ve çalıntılar yaparak, hatta bazen sadece bilgisayarda kelimeleri değiştirilerek tez üretilir. 'A'lık yani en yüksek notluk bir çalışma istiyorsanız, bir yüksek lisans tezi için birkaç bin dolar ödersiniz. Ama doktora tezinin fiyatı en az 10 bin dolardır.
Bu işi bizim süper öğrencilerden yarı profesyonel olarak yapanlar da vardı. Şimdi Boğaziçi Üniversitesi'nde hocalık yapan bir ağabeyimiz bir gün bize araştırmalarını okuturken 'Bu araştırmayı hor görmeyin üç üniversiteden, A, beş üniversiteden B, en az 10 üniversiteden de C aldı' demişti. Meğer o zaman paraya daralınca, istenen konuda araştırma hazırlar diğer üniversite öğrencilerinden gelen istekler doğrultusunda kopyalarını satarmış.
(...)
Akademik unvan sahibi bir kişi için yaşamında en utanılacak suçlama başkasının çalışmasından çalıntı suçlamasıdır.
*
Düşünün ki bu yazı yazıldığında internet yoktu. Şimdi sahtekârlık çok daha kolay... Paranız varsa, internet sayesinde istediğiniz konuda ve düzeyde akademik çalışma istediğiniz sürede hazırlanıyor. Bu şekilde eğitim gören öğrencilerin bu dünyaya katkısı ne olabilir?  
Buna rağmen diploma önem taşıyor ve almak için her sahtekârlık yapılıyor. Ülkemizdeki durum zaten içler acısı. İstisnalar dışında, sahtekâr bir öğrencinin verdiği akademik çalışmayı okuyacak öğretim üyesi /görevlisinin eğitimi bile artık kuşku götürüyor.