Sevgil okuyucularım, bir referandum ile Türkiye Cumhuriyeti'nin yönetim şekli değişti. Artık partili başkanlık sistemi ile yönetileceğiz. Bu sistemin ne getirip, ne götürdüğünü halkımızın anlaması kanımca çok da uzun sürmeyecek. Zaten epeyce bir süredir yönetim bu şekilde sürmekteydi. Bu süreçte ilginç bazı noktaları sizlere aktarmak istedim.

Son Başbakan Sn. Binali Yıldırım, son anayasa değişikliğinden sonra artık başbakan olmayacağını bilerek, anayasa değişikliği için bir kampanya yürüttü. Referandum kampanyasında anayasa değişikliklerinin ne olduğuna değinmeden, polemikler üzerinden yürütülen kampanyanın son günlerinde bir röportajında şöyle demiş: 'Yeni anayasanın maddelerini çok fazla anlatmaya imkan bulamadık, içerik konuşmaya fırsat olmadı. 'Hayır' grubundaki söylemler umut verici söylemler olmadı. Sürekli endişe veren, korku salan söylemlerdi. Kampanyanın asıl konusu olan 18 maddeyi bir bir anlatma imkanını ortadan kaldırdı'. Sonuçta son başbakanın ifadesiyle, evet oyu kullananlar, anayasa değişikliğinin ne getirdiğini anlamadan oy verdi olmuyor mu?

Bu referandumda, genelde seçim sonuçlarını çok etkileyen İstanbul, Ankara, İzmir'de hayır oyları önde olmasına rağmen, Yüksek Seçim Kurulu (YSK) kesin sonuç olmamakla birlikte %51 ile anayasa değişikliklerinin kabul edildiğini açıkladı. YSK kararları, itiraz mercii olmayan kararlar. CHP'nin mühürsüz oyların geçersiz sayılması itirazına rağmen, kanunlarda mühürsüz oyların geçersiz sayılacağı yazılı olmasına, daha önceki seçimlerde bu doğrultudaki uygulamalarına rağmen, maç ortasında kural değiştirilmesi gibi bir karar verdi, mühürsüz oyların geçerli sayılacağını ilan etti. Bu da referandum sonucuna gölge düşürdü.

Anayasalar, milletlerin ortak mutabakat metinleridir. Bu referandum sonucu ile ortak bir mutabakat çıktığını söylemek zor. Özellikle üretimin ve refahın %66'sını elinde tutan bölgelerden yüksek oranda çıkan 'Hayır', bu mutabakatı daha da zora sokuyor. Ancak, tersi bir sonuç olarak bu oranda bir 'Hayır' çıkmaması hayırlı bir sonuç oldu. Ülkemizin içinde bulunduğu kritik ekonomik koşullar, jeopolitik sıkıntılar herkesin malumu. Eğer az bir farkla 'Hayır' çıksaydı, ortaya çıkacak bütün sıkıntıların sebebi olarak gösterilecek, 'Hayır'dan da mağduriyet edebiyatı doğacaktı. Artık %51 ile de olsa bu sistemi kabul etmek durumundayız, sonuçlarına hep birlikte katlanacağız. Ama bu kez 'Hayır' diyenlerin itiraz hakkı doğacak.

Para, devlet imkanları, 25 TV kanalı 'Evet' diyenlerin elindeydi. Dağ taş 'Evet' pankartları ile donatıldı, hiç 'Hayır'lı pankart göremedik. Anayasa değişiklikleri yüksek oranda (%60-70 gibi) kabul görseydi amenna. Artık bir bahane yok, başarmak zorundalar. Ortaya çıkacak sorunlarla yüzleşmek durumundalar. Hayır oyu verenler bir iktidar mücadelesi değil 'Hak ve Hukuk' üzerinden bir demokrasi mücadelesi yürüttüler. Çıkan sonuç demokrasi mücadelesinin sürdürülmesini gerekli kılıyor. Bundan sonrasında farklılıkları ortadan kaldırarak, ülkemizi tüm insanların mutlu olduğu bir sistem için demokrasinin, özgürlüğün, ortak aklın değerini, yaşamımıza katkısını, insanlarımıza anlatmaya çalışmalıyız. Yani sayın Başkanımızın dediği gibi 'Durmak yok', demokrasi ve özgürlükler için 'yola devam'.