Durduk yerde bu faşizm de nereden çıktı demeyin. Geçen hafta hatırlayınız; Almanya ve Hollanda'daki olaylar dizisinde yöneticilerimiz tarafından anılan ülkelerin tanımları için en çok kullanılan kelimeler Nazi ve faşist kelimeleriydi. O halde bizler de bu kelimeler çevresinde ufak bir gezinti yapalım mı? Ne dersiniz?  
Hemen hepimiz faşizmin İtalya'ya özgü bir politik rejim olduğunu az ya da çok bilmekteyiz. Faşizm; gerçekten adını İtalya'daki uygulamadan almakla birlikte kişisel hakların büyük ölçüde kısıtlandığı devlet yönetimlerinin genel adıdır.
Sosyal bilimciler ve ekonomistler faşizmin, kapitalizmin doğal sonucu olduğunu öne sürerek bu yöndeki çıkmazı gündeme getirmişlerdir. Kapitalizmin tekelci sermayeye dönüşmesi sonucu; emeği temsil eden kesimler bazı sloganlarla, bazı geçici ve aldatmacı uygulamalarla bir ölçüde frenlenebilmekte, baskı rejimi sürdürülerek faşizm yaşatılmaktadır.

Gerçekten tarihsel bir inceleme yapılırsa faşizmin en belirgin şekilde uygulandığı 1920 sonrası İtalya'sında giderek 1930
sonrası Almanya'sında bu kez Nazizm adıyla hükmünü sürdürdüğü görülmektedir. Aynı şekilde 1933'lerde Portekiz'de Salazar tarafından, 1939'lardan sonra da Franko İspanya'sında tanımımıza uygun faşizm uygulamalarını görebilmekteyiz.

Bakın biraz önceki paragraflarımızda ne demiştik? Faşizmde, toplum sloganlarla bir ölçüde uyutulabilmekte, yönlendirilebilmektedir. Kısaca araya girerek Wilhelm Reich'ın 'Dinle Küçük Adam' adlı kitabından kısacık bir alıntı yapayım. Ne diyordu 'Küçük Adamlar'a bakın o kitapta Reich: Bunu bilmiyordun değil mi? Kurtarıcılarının, seni baskı altında tutanların Mussolini, Napoleon, Hitler ve benzerleri olduğunu! Sen kendi kendini köleliğe mahkum ediyorsun.  
Gerçekten öyle değil midir sanıyorsunuz? O halde İtalya'da faşizmin sloganını söyleyeyim sizlere: Credere, Obbedire, Combattere-İnan, İtaat Et, Savaş. Peki; ya Nazi Almanya'sının? Onu da yazalım:Arbeit Macht Frei-Çalışmak Özgürlük Getirir. Portekiz ve İspanya'nınkiler de 3 F olarak az çok bilinir: Futbol, Fado, Fiesta/Festival. Söylediğimiz üzere sıralamış olduğum bu slogan dizileriyle insanlar, o ülkelerin vatandaşları senelerce belirli bir amaca gittiklerini sanarak yönetilmişlerdir.
***
Bakın şimdi de bizim yakın tarihimizden 1930'ların hemen başında yaşanmış bir olayı anlatayım sizlere. CHP Genel Sekreteri Recep Peker 1932 yılında yaptığı İtalya gezisinden sonra faşist partinin statüsünden etkilenerek kendi partisinde de buna benzer bir tüzük değişikliğini düşünür. Bu yöndeki değişikler İnönü'ye de onaylatılarak Atatürk'e sunulur. Bu yeni tüzüğe göre partinin en üst kademesinde bir siyasi komite, üçler komitesi (Yani Atatürk, İnönü ve Recep Peker) mutlak yetkileri ellerinde toplayacaklardır. Değişiklik Atatürk'e sunulur, sonuç mu? O yüce insan eşsiz Atatürk bu öneriyi elinin tersiyle iter, ötesinde bu tür dikta rejiminin ve böylesi dikta komitesinin bire bir karşısında olduğunu açıklar.

Bu ne demektir bilir misiniz? Evet; o günlerdeki  rejim belki tek partili bir şef rejimi idi ama devlet hiçbir zaman parti devleti olmamıştır, hükümet de parti hükümeti olmamıştır. Dikkat ediniz bu anlatmış olduğum olaylar Atatürk'ün ve CHP'nin en kudretli olduğu dönemlerde yaşanmıştır. Atatürk istese o günlerde ne istese onu elde edebilecek konumdadır.

Olayları; gerçek yönleriyle ve onları yaşandıkları ortama göre değerlendirmek zorundayız. Atatürk'e dil uzatmak kolaydır. Ancak; unutulmasın ki o; her zaman demokratik yapıdan ve meclis iktidarından yana olmuştur. Bakınız; ondan başka bir faniye nasip olmamış bir hesap verme abidesi olan NUTUK'unda bizlere neler söylemiş? Aynen aktaracağım, anlayana : Biz , fevkalade ittihaz olunan ve fakat kanuni olan tedbirleri, hiçbir vakit ve hiçbir suretle, kanunun fevkine çıkmak için, vasıta olarak kullanmadık; bilakis, memlekette sükun ve asayiş tesisi için tatbik ettik; devletin hayat ve istiklalini temin için kullandık. Biz, alınan olağanüstü ama yasaya uygun önlemleri hiçbir zaman ve hiçbir biçimde, yasa dışına çıkmak için araç olarak kullanmadık, tersine, yurtta dirlik ve düzenliği kurmak için uyguladık; devletin yaşamasını ve bağımsızlığını sağlamak için kullandık.   
Esenlikle kalınız...
TÜRKÇE İÇİN NOT
Satlık değil SATILIK