Yılın sonuna yaklaştık.
Bu yıl yine her zaman oluğu gibi en iyi dilek ve temennilerle yeni yıla adım atmıştık ama o güzel dilek ve temennilerimiz yerini adeta hüsran ve zorluklara bıraktı.
Çok acılar yaşadık ülke çapında, yaşamaya devam ediyoruz.
Pandemi hız kesmeden devam ediyor. Tek umut Almanyalı bir Türk  araştırmacı çiftin bulduğu aşı şimdilik. O da en azından daha altı ay beklemeyi gerektiriyor.                     Umarım Fırat Üniversitemizde bulunan aşı da mutlu sona ulaşır, ülke olarak biraz daha rahatlarız.
Bu yıl bizi kahreden olaylardan biri de milyonlarca hektar ormanımızın yanması, daha doğrusu yakılmasıydı.
Her olayda olduğu gibi yangınlar için de ne inciler döktürüldü hem sosyal medyada hem de bazı resmi ağızlarda.
Bu felaketler de iktidara darbe vurmak için kullanıldı malum çevrelerde.
Oysa hepimiz çok iyi biliyoruz ki PKK, 26 yıldır yerel ve ulusal ekonomiyi hedef alma gibi nedenlerle orman yakıyor bu ülkede.1994 den başlayarak turizm bölgelerinde başlatılan sabotajlar, 1995 yılında 950 hektar orman alanını yakan PKK'lıların yakalanması ve
Yunanistan'daki kampta bu konuda eğitim aldıklarını itiraflarıyla sonuçlandı.
 Ege ve Akdeniz Bölgesinde birçok yerde PKK'ya bağlı “Halkların Birleşik İntikam Milisleri” geçen yılın yangınlarını üstlendi. Yayınladıkları bildiri ANF'de yayınlandı…
HDP Hatay yangınında en sevimli yüzünü takınarak "Yanan alanlar maden sahası için ruhsatlandırılan alanlar. Ormanları sermayeye teslim etmek için binlerce orman canlısı ve ağaç yok ediliyor. Halkın ekmeği, gençlerin geleceği yakılıyor. Hatay yanıyor" dedi.
Ama yangın sonrası 'Ateşin Çocukları İnisiyatifi' Hatay’daki yangınları;“Hatay Belen'deki faşist sürüleri, askeri alanı ve bütün şehri ateş, kül ve korku içerisinde bırakan kutsal ateşi yakan inisiyatifimizin doğal üyelerine bin selam olsun" diyerek üstlenince HDP bildirisini kaldırmak zorunda kaldı.
Elbette bu ‘ormanlar sermayeye peşkeş çekilecek’ korosu sadece HDP ile kalmadı. Tüm muhalefet parti temsilcileri aynı koroya katıldı.
İşin garip tarafı PKK’lı ‘Ateşin Çocukları’ yangını kendilerinin çıkardığını söyledikleri halde iktidarı yaylım ateşine tutan hiçbir muhalefet yetkilisi geri dönüp özür dilemedikleri gibi PKK’ya laf söyleme gereğini duymadı.( Elbette PKK dışında da ormanları yakanlar var ne yazık ki.)

İzmir depremi de farklı ama benzer sonuçlara ulaşan amaçlı saldırılara neden oldu.
Depremin şiddeti ile başlayan yalan fırtınası, yıkılan binalara ait sorumluluğun kimde olduğu meselesiyle devam etti. Anlı şanlı yetkililer ‘Kızılay ortada yok, deprem paraları nereye gidiyor, Belediye yetkilileri toplantılara alınmıyor’ a kadar uzanan laflar ettiler.
Örneğin Bayraklı eski Belediye başkanı Sayın Hasan Karabağ başlangıçta, ‘hasarlı binaları tespit ettik Bakanlığa bildirdik’ derken sonra çark etti ‘bakanlığa bildirmedik apartman yöneticilerine söyledik’ dedi.                                                                                             B.Şehir Belediyemiz bizim yıkma, yapma yetkimiz yok diyerek  hem ruhsat veren belediyeyi, hem kendini temize çıkarmaya çalışırken eski Başkan Kocaoğlu açıklamalarıyla adeta  hem Bayraklı hem B.Şehir Belediye başkanlarını yalanladı.
5216 Sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu'nun 7 maddesinin Z fıkrasının devamında sayılan ilçe belediyelerinin görevleri arasında "Afet riski taşıyan veya can ve mal güvenliği açısından tehlike oluşturan binaları tahliye etmek ve yıkmak" ifadesi yer alıyor ama herkes bu gerçeği saklamaya çalışıyordu. (5393 ve 6306 yasalarda zorlayıcı yetkiler var)
Yalanlardan kimsenin yüzü kızarmadı, ‘yanlıştan dönmek erdemdir’ lafı sadece sözde kaldı.
Umarım Çevre Bakanı Sayın Kurum tarafından açıklanan ‘Acil yıkılacak ağır hasarlı yıkık bina 413, orta hasarlı 434, az hasarlı 4 bin 412, hasarsız 92 bin 316 olarak bildirildi. Ayrıca bağımsız bölüm olarak değerlendirilen toplam bina sayısının ise 513 bin 978’ bina için en kısa zamanda yaralar sarılır.
Acılarımızın daha da katlanmaması için daha vicdanlı daha insani daha birlik bütünlük ruhu taşıyan duygularımızın öne çıkması gerek.
Depremsiz, afetsiz  güzel günler dileğiyle.