Galatasaray, liselilere teslim olmuş durumda. Onlar ne isterse her şeyi yapabiliyorlar. Bunu yaparken de kulübün geleceğini değil, kendi çıkarlarını düşünüyorlar. Bir bakıma krallık kurmuş gibiler ve bu krallıklarını istedikleri gibi kullanıyorlar, kaybetmemek için de ellerinden geleni yapıyorlar.
Kulüpte üyelerin çok büyük bir kısmı liselilerden oluşuyor. Taraftar her ne kadar Galatasaray'ın halkın takımı olduğunu savunsa da, hiç de öyle değil. Sıradan bir kişinin üye olabilmesi için liselilerin onayı gerekiyor. Bu da yetmiyor, sınırlı sayıda üye alınıyor. Kısaca Galatasaray halkın takımı değil, liselilerin takımı.
Söylentilere göre kulüp başkanı Mustafa Cengiz üyelerce pek sevilmeyen bir başkan. Başkanlığının sebebi de, önceki başkanı indirebilecek tek kişi olması. Üyelerin kafalarında başka bir kişiyi o makama getirmek varmış. Mustafa Cengiz'in kurallar dışında bir yakınını üye yapması, bardağı taşıran son damla olmuş. Yapılan kongrede de mali yönden suçlanmasa da, idari yönden ibra edilmedi, istifasının önü açıldı ve 1 ay içinde seçim kararı alması sağlandı. Fakat şampiyonluk için son viraja girilmişken, birlik beraberlik mesajı verilmesi gerekirken, bu kararın alınması tam bir karışıklık yarattı. Şampiyonluk ikinci plana itildi. Kararı alanlar hem kulübün ayağına kurşun sıktı hem de kendi ayaklarına.
Taraflı tarafsız herkes, yapılanın yanlış olduğunu söyledi, yazdı. Liselilere çok büyük bir tepki oluştu. Aklıma Fransız İhtilali geldi. Halk ayaklandı, din adamlarına ve krala karşı geldi, laikliği getirdi. Galatasaray'da da böyle bir durum olur mu diye düşündüm. Taraftar ayaklandı fakat taraftarların oluşturduğu Ultraaslan Grubu tepkisini ileri boyuta taşımadı, liselileri koltuklarından indirmek için herhangi bir adım atmadı, atmayacaklarını söyledi. Atsalar, bir kurşunda onlar sıkmış olacaktı sarı kırmızılı kulübe. Liselilerin yaptığı yanlışın bir benzerini yapmaktan hiç bir farkı olmazdı yani.
Ya gelecek? Fırsat ayağa gelmişken, liglerin bitmesi beklenmeli, Beşiktaş ve Fenerbahçeli taraftarlarla aynı olanaklar istenmeli, kulübün halkın takımı yapılması için adım atılmalı.

Galatasaray'ın yanlışları

Galatasaray, sezon arası 2 hücum ve 2 defans oyuncusu aldı. Ben hücumun fazla gerekli olmadığını, defansın güçlenmesi gerektiğini savunmuştum. Hücum oyuncuları şimdiye kadar beklenen ağırlıklarını koyamadı. Çünkü orta sahada yetenekli oyuncular var. Skor yükünü orta saha çekebiliyor. Zaten kısıtlı olan parayı buraya yatırmak zarar etmekti. Bir de Diagne'nin çok yüksek fiyata mal olması, zararı kat kat arttırdı. Yapılması gereken hücuma değil de defansa pahalı bir oyuncu alınmasıydı.
Alınan 2 oyuncu da birbirinin kopyası. Üstelik geri dönen Semih de bu iki yeni oyuncu ile aynı özelliklere sahip. Sarı kırmızılıların, defansta bir beyine ihtiyacı var. Defansı yönlendirecek, aklıyla açıkları tespit edip, oraya yama olabilecek bir beyin... Bunun en iyi örneği Popescu. UEFA Kupası kazanıldığında, üst üste şampiyonluklar alındığında, süratiyle değil aklıyla takımın en iyilerinden oldu. Yanında hızlı savaşçı olan Bülent ile mükemmel bir ikili oluşturdular. Galatasaray'ın göbeğinde bu uyum gözlemlenmiyor ve bu nedenle hala basit goller yeniyor.