Son 15 yılda Türkiye'de liglerin son haftaları geldiğinde, defalarca mağdur edildi Altay. Devlet şikesi dendi, hatır şikesi dendi, teşvik şikesi dendi ama her seferinde Altay kaybeden taraf oldu. Kimi zaman şampiyonlukları gasp edildi, kimi zaman oyuncularının alın terleri çalınarak liglerden küme düşürüldü. Nedense bu süreçte kazananlar ve kaybedenler genelde aynı kulüpler ve camialar oldu. Nedense Altay hep kolay halka oldu. Üzerine oyun oynanabilen, hakkı gasp edildiğinde sesini çıkartamayan Altay. Belki bunda futbolda FETÖ örgütlenmesinde, kulübün temel değerlerinin ve camia yapısıyla bu yapıya asla izin verilmeyişinin ve bir kale gibi sızmalara karşı direncin payı olmuş olabilir. Ülkede her şeyi bu cemaate mensup kişiler şekillendiriyorken Altay bu yapılanmanın karşısında durduğu için hep kaybeden olmuş olabilir. Bir başka sebep Altay'ın mağduriyetleri için mücadele etmesi gereken kurum ve kişilerin de yetersizliği, cesaretsizliği ve sus dendiğinde susmuş kişiler olmuş olmaları olabilir.

Bu yıl Altay neyse ki son haftalara girilirken bir yarışın içinde değil. Son iki sezonda kendi göbeğini kendi kesmeyi başararak iki şampiyonluk kazanmayı başarırken, bu yıl adeta Altay için bir nefeslenme yılı. Fakat yıllarca bu tabloları yakından takip etmiş bir camianın bir ferdi olarak Türkiye liglerinde gözlemlediklerim yine aynı senaryoların ve rezilliklerin sadece formalar değiştirilerek devam ettirildiğidir.

Cuma akşamı bir Antalyaspor-Bursaspor maçı izledik. Biz aslında bu maçı 13 yıl önce Altay camiası olarak izlemiştik. O dönemde Bursaspor ligde hedeflerine ulaşmış ve 2. Lig şampiyonluğu için gün sayıyordu. Altay ile Antalyaspor arasında ise amansız bir ikinci olarak Süper Lig'e çıkma yarışı vardı. Antalyaspor, Bursa'da oynanan maçta güle oynaya rakibini yenerek lig ikinciliğini kurtarmayı başarmıştı. Aynı maç, bu kez cuma gecesi formalar değiştirilerek oynandı. Bursaspor, deplasmanda Antalyaspor'u, rakibi hiç direnç göstermeden yenerek, ligde kalma yarışında yine bir İzmirli olan Göztepe karşısında, büyük bir avantaj sağladı. Aynı kulüpler yıllardır her zorlu lig maratonunun sonunda mutlu olarak ayrılmayı başaran kulüpler. Maç bağlamanın beceri kabul edildiği bir ülkede, bu kulüplerin yöneticilerini terfi ettirmek gerekir sanırım. Ama bunu içine sindiremeyen İzmirliler olarak bizler üzülerek aynı filmi tekrar izliyoruz.

Cumartesi akşamı ise Göztepe evinde Sivasspor'u ağırlıyordu. Bu maçta yıllar önce Altay'ın İzmir'de 2-2 kalarak, ligde kalma şansını tükettiği Samsunspor maçının bir kopyasıydı. O dönemde tüm hafta otoriteler; ligde iddiasız Samsunspor'un İzmir'de turistik amaçlı bulunacağını iddia ediyordu. Ama Samsunspor o gün adeta şampiyonluk maçına çıkarcasına maça asılmış, 2 defa öne geçtiği maçta, Altay ancak beraberliği kurtarabilmişti. Cumartesi günü de benzer bir tablo Bornova Stadı'nda gerçekleşti. Yurtdışı bahis sitelerinde tüm hafta boyunca Göztepe maçın ağır favorisi gösterilirken, maça saatler kala bir anda oranlar yükselmeye başladı. O anda yanımda bulunan dostuma 'Göztepe'nin bugün işi çok zor olacak' dedim. Belli ki bahis oranlarını düzenleyenler bir duyum aldılar ve Sivasspor'un maça asılacağı düşüncesi oranları yükseltti.

Gerçekten de Sivasspor maç boyunca ölümüne mücadele etti. Gol attıklarında yedek kulübesi dahil şampiyon olmuşçasına sevindi. Önceki maçlarda bu birlikteliği gösterseler belki de şimdi Avrupa kupalarında mücadele etme hakkı kazanmış olabilirlerdi. Ama onlar için bu maç bir şekilde çok önemliydi.

İzmir yıllarca kolay haksızlığa uğradı. Statları elinden alındı, takımları iç saha maçlarını deplasmanlarda yapmak zorunda bırakıldı. Göztepeli dostlarıma bu filmi çok defa izlemiş biri olarak söyleyebilirim ki işiniz çok zor. Senaryo sizi oyun dışında bırakmaya yönelik yazılmış bu sefer de. Belki Bursa belki Erzurum esas oğlan olarak ligin sonunda ortaya çıkacak. Sizin tek şansınız hala kendi göbeğinizi kendiniz kesebilme şansınız. Bakalım bunu başarabilecek misiniz ya da size izin verecekler mi?