Aylar sonra dışarıda ilk defa spor yaptım. Bisiklet sürdüm akşam saatlerinde. Yaklaşık 14 km’lik kısa bir mesafe… 60 km’ye yakın bir mesafe sürerim genellikle. Ama o gün için en uygunu o idi. Hareketsizlik yüzünden biraz yordu beni. Daha da devam edebilirdim ama vücuda birden bire çok fazla yüklenmek, sağlık açısından hiç de doğru bir şey değil. Her türlü sakatlıkla karşılaşmak olasıdır. Bu sürüşüm esnasında şunu fark ettim ki, geçen seneden bugüne değişen hiçbir şey olmamış.

Yaya yolu

Bisiklet yolu hala yürüyüş yolu olarak da kullanılıyor. Deniz kenarında yürümek varken, biraz uzağındaki bisiklet yolu tercih ediliyor. Dahası, bisiklet yolunun yanında kaldırım var. Orası da yürümek için uygun bir yer oysa. Sanırım maviye boyanmış olması, cezbediyor bazı kişileri. Mavi hayranlığı desem, ne desem bilemiyorum.

Tehlike devam ediyor

Geçen sene de bisiklet yoluna giren arabalardan bahsetmiştim. O günden bugüne her şey aynı. Hep beni mi buluyor bilemeyeceğim. Masmavi yoldan giderken yine karşıma araba çıktı. Bir de sanki bilerek yaptı, önce duraksadı, sonra birden gaza basıp, önümü kesti. Bu konuda çok dikkatliyimdir. Dolayısı ile bunu hesaba kattım ve frene basmak için kendimi hazırladım ve basmak da zorunda kaldım. Sahilde deniz ile bisiklet yolu arasına otopark yapılmış. Arabaların bu otoparklara girerken dikkat etmesini gerektirecek hiç bir uyarıcı yok. Burada sadece yetişkinler bisiklet sürmüyor. Küçük çocuklar da var. Onlardan yetişkinler kadar dikkatli olmasını bekleyemeyiz. Bir gün, birinin başına, bir şey gelebilir. Belki de geldi, benim haberim olmadı. 

İnsan manzaraları

Gördüm ki, ülkemiz tamamen normale geçmiş. İnsanlar havanın da güzel olması nedeniyle kendilerini dışarıya atmışlar. Koca sahil kesimi doluydu. Kimi çimlerde, kimi deniz kenarındaki taşlarda, kimi de yanlarında getirdiği sandalyelerde oturmuştu. Bazıları ailecek, bazıları da arkadaşlarıyla birlikteydi. Bu kadar kalabalık ortamda, ne sosyal mesafeye tam uyuluyordu ne de maske takılıyordu. 
Gördüğüm bu manzara, gelecek günler için beni tedirgin etti. Cuma günü Göztepe, sahasında Trabzonspor'u konuk ediyor. Tam da gazetenin işlerini bitirip, rahat rahat yetişebileceğim bir saatte oynanacak maç. Ama oraya giderken birçok insanla yakın temasa geçmek zorunda kalacağım. Ürkütücü bir durum. Hiç gitmeyip, evde oturup da izlemek, en iyi seçenek benim için.
Ben bu yazımı cuma gününden hazırlamıştım. Hafta sonu sokağa çıkma yasağının kaldırılması, daha dehşet verici görüntüler oluşmasına neden oldu. Geçen seneki yaz aylarına tamamen dönülmüştü. Ben şahit olmadım ama resimlerini gördüm. Kalabalığın fotoğraflandığı bir resmi iyice büyütüp, maske takan kişi olup olmadığına baktım. Bir kişinin çenesinin altındaki beyazlığı fark ettim. Diğerlerinin hiç birinde yoktu. Bu günlerimiz, en iyi günlerimiz diye düşündürttü beni.
***
Bu kadarla da sınırlı değil normalleşmemiz. Ülkede birçok yerde halı sahalar da açıldı. İnsanlar maç yapıyorlar. Futbol temaslı bir oyun, bunda sosyal mesafe diye bir şey olamaz. Ayrıca tek bir tane top kullanılıyor. Herkes buna temas ediyor. Eliyle tutuyor, kafa vuruyor. Bir grup çıkıyor, arkasından başka gruplar oynamaya başlıyor. Aynı soyunma odaları kullanılıyor.  Hem sosyal mesafeye uymayanlara ceza yazılıyor, hem de sosyal mesafenin olamayacağı halı sahalara izin veriliyor. Ben bu işi anlamadım, anlayan varsa da beri gelsin.