Gerçek, üstü örtülemeyecek kadar yalındır. Gün gelir tüm çıplaklığı ile gözünüze çarpar. Covid-19 pandemisinin başlangıcında her gün televizyonlara çıkarak, korona tablosunu açıklayan bir bakan görünce, "ne kadar şeffaf!" diye hayranlık duymuştuk. Ancak baştan beri sürece dahil edilmeyen tabip odaları verilen rakamların düşük gösterildiğini, ölüm sayılarının bildirilenden çok yüksek olduğunu anlatmaya çalışıyor, buna karşılık soğuk savaş döneminin ithamı "komünist" olmakla suçlanıyor, hatta iktidarın küçük ortağınca "kapatılsın" deniyordu.

Ekim ayında ikinci dalga olacağı daha pandeminin başlangıcında söyleniyordu. İkinci dalga değil, adeta tsunami geliverdi üstümüze. "Tükeniyoruz" diye feryat eden Tabip odaları geçen hafta 20 sağlık çalışanını bir günde kaybetti, dün de 7 sağlık çalışanı birden hakkın rahmetine kavuştu. Seslerine kulak tıkanan sağlık çalışanları manen ve maddeten gerçekten tükeniyor.

***

Gerek Dünya Sağlık Örgütü'nün(DSÖ) itirazları, gerekse Tabip odalarının çığlığına kulak tıkayıp, hasta-vaka diye kafa karıştıranlar, İstanbul belediyesinin bir günde sadece İstanbul'da ölen sayısının, günlük turkuaz tabloda bildirilenden fazla olduğunu açıklaması sonrası, bilemiyoruz neden; DSÖ'nün aşı dağıtımında vaka sayısına göre dağıtım yapılacağı açıklaması mı, yoksa dışarıdan gelecek para yardımı mıdır, aniden gerçek vaka sayıları açıklanmaya başladı. Bir anda vaka sayısı olarak Avrupa birincisi olduk, dünyada A.B.D.'den sonra ikinci sıraya oturuverdik. Prof.Dr. Abdullah Sayıner'in TELE1 de yaptığı açıklamalara göre "bizde %0,6 olarak bildirilen Covid-19 ölüm oranlarının, dünya ortalamasının %2,3 olduğu, vaka sayısı gibi, ölüm sayılarının da bulaşıcı hastalık söyleminden çıkıp, gerçeğiyle ifade edilmesi" gerekiyor. Prof. Sayıner'in açıklamalarına göre covid-19 nedenli ölümlerin %50 sinin son üç ayda olduğu anlaşılıyor. Salgın bu şekilde devam edecek olursa Ocak ayı içerisinde hastanelerde hiçbir hastalık için bir tane bile yatak bulunamayacağını ifade ediyor.  

***

Çin, Wuhan'da başlayan pandemiyi ve yayılmasını çok katı sokağa çıkma yasakları ile kontrol altına almıştı. Başlangıçta, bizim sözü dinlenmeyen Tabip odaları da en az bir hafta, doğrusu 15 gün kesin kapanma önermişti. Ekonomik mülahazalarla, bölük pörçük tedbirlerle bir yere kadar. Şimdi getirilen, pazartesi açıklanan kısıtlamalar yine yetersiz. Kesin kapanma olmadan kontrol sağlamak tabip odalarına göre imkânsız. Bu kez en az üç hafta kesin kapanma gerekiyor. Başta alınmayan önlemin de zaten bozuk olan ekonomiye faturası giderek ağırlaşıyor. Eğlence mekanları zaten kapalıyken, gece sokağa çıkma yasağı biraz göstermelik kalıyor (sanki virüs sadece gece bulaşıyor).  Hele 65 yaş üstü ve 20 yaş altı için getirilen yasakların nedenini, bilimsel temelini anlamak mümkün değil. Mülteci Suriyelilere 40 milyar dolar harcayabilen, Somali'ye, Sudan'a para bulan iktidar kendi işsiz kalan vatandaşlarına para yardımını esirgiyor. Ekonomik nedenlerle de tam kapanmaya gidemiyor.

***

Geçtiğimiz pazartesi günü, bilim kurulu toplantısı sonrası, korona salgını ile ilgili alınan önlemleri 5 dakikada açıklayan Sn. Cumhurbaşkanı, yarım saat CHP'yi şikâyet ediyor. Vatan bölünmez, bayrak inmez, ezan susmaz diyerek konuyu gündemden uzaklaştırmaya çalışıyor. Sanki iktidarda 18 yıldır CHP varmış gibi, bütün sorunların temeli o. Tüm bunlar ne ekonominin açmazlarını ne de pandeminin kontrolünün zorlaştığı gerçeğini örtmüyor.  

***

Aslında pandeminin çözümü olarak gösterilen "Aşı" konusunu yazmak niyetindeydim. Bu konuda topladığım epeyce bilgi var. Kafalardaki soru işaretlerini, endişeleri gidermek istiyordum. Ancak bir-iki paragrafa sığmayacak bir konu. Bir sonraki yazımda anlatmaya çalışacağım. Sağlıkla kalın...