Yeni yıla girdik. Yeni yılın bize ne getirip, götürdüğünü tabii ki 31 Aralık 2021 de konuşacağız, iyiliklerle inşallah. Geçen yıldan kalan en önemli konumuz aşımızın, bu yıl da “inşallah”, “Allah korusun” olacağı basındaki yazılardan, konuşmalardan anlaşılıyor.  Her şeye rağmen ben bu yılki yılbaşımı yaşadıklarım arasında en iyiler arasına katıyorum. Yeni yıla girerken çocuklarım, torunlarım görüntülü olarak aradı, doğudan, batıdan. Oğlum gitarı ile özlediğim sevdiğim şarkılar ile yeni yıl konserimizi sundu. Sanal da olsa, onları gördüm, onlarla oldum. Yanımda biricik eşim, sohbet, esiri olmadığımız TV. Büyük mutluluktu, telaş yok, stres yok, kalabalıklar yok… Ne kadar yormuş hayat bizi. 

Pandemi nedeniyle neredeyse bir yıldır evimde gönüllü karantinadayım. İlk panik ve şoktan sonra düzenlediğim yaşamım, filozof, iktisatçı, sağlıkçı yaptı. Eskiden  yaşantım 7/24 koşuşturmaca içinde geçerken, sürüklenirken ne çok şeyi kaçırdığımı gördüm. O koşuşturmaların çoğunun havanda su dövmek olduğunu fark ettim. Ama ne yaparsınız, sürü psikolojisi. Bu zamanda birçok arkadaşımla bu mealde telefon sohbetleri yapıyoruz, sanki arınıyoruz. Güven, inanç, sevgi, liyakat çimentomuz. Biz öyle yetiştirildik, yetiştirdik. Ancak, değişen zamanın etkilediği yaşamları düşünemedik. Korona gibi ,mutasyona uğrayan yaşamımızı değerlendiremedik.  Yalnız ben değil, görüştüğüm arkadaşlarım da, bu kendi kendimizle kalış süresinde, daha dingin, daha sağlıklı düşünüp, bardağın dolu tarafını da görme açısından…   

Geçen bir yılın sonunda ne denmeye başlandı? “Ne kadar lüzumsuz, çok şeye sahipmişiz”. Sadeleşelim. Giyecek birkaç kıyafet, yaşamı sağlayacak kadar oturacak yer, karnını doyuracak kadar gıda yetiyormuş insana… Dayatılan tüketim ekonomisinin ne kadar gereksiz şeylere lüzumsuz harcamalar yaptırdığını görmüş olduk. Düşünürken görüyor insan. Atmamız gereken ne kadar çok şey varmış hayatımızda. Hırs, bencillik, kıskançlık, kibir… Bunları atmak için sevgi, samimiyet, hoşgörü, farkındalık gerek, hayatımıza ayna tutmak gerek. Ama itiraf edeyim, sarılmayı, dokunmayı, koklamayı da özledim…