Sevgili okuyucularım, yaşadığımız bu günler içinde üzülüp kahrolmaktan başka elimizden bir şey gelmiyor. Lakin kabul etmediğim, edemediğim cumhuriyetimizin ve bizim düşürüldüğümüz bu tabloda, durum değerlendirmesine katkıda bulunmaya çalışan çok sayıda uluslararası ilişkiler uzmanları, avukatlar, gazeteciler ve siyasetçilerin yer aldığı TV kanallarına çakılmış durumdayım. Bu açıklamalar yeterli olmamalı, bir şeyler bir şeyler yapılmalı diye düşünürken fark ettim ki, çok kırgınım. Kime? Amerika Birleşik Devletleri'ne.

***

Beni, sizi, Türkiye'yi kandırmışlar. Bir de özür diliyorlar. ABD başkan yardımcısı Biden'in ağzından diyorlar ki "Biz olan biteni bir internet oyunu sandık, anlayamadık, çok üzgünüz". Özrü kabahatinden büyük. Yüz yıla yakın bir zamandır algı yönetimi ile en büyük, en doğru, en dost masalları ile büyüdüğümüz, arabalarına, yaşamlarına, müziklerine hayran kaldığımız, hep oralara gidebilmeyi, oralarda yaşayabilmeyi arzu ettiğimiz USA (ABD) neymiş? Oturdum, sordum, soruşturdum, okudum, okudum... Tüm bilgileri bir köşe yazıma sığdırmam zor. Bu günkü yazımı girizgah kabul edin.

***

Uluslararası ilişkiler, dostluk ilişkileri değildir. İlişkiler içerisinde her ülkenin kendi çıkarlarını koruyup, kolladığı bir durumdur. Uluslararası ilişkiler, yere, şartlara, zamana göre değişkenlikler gösterir. 200 yıllık bir tarihi olan ABD ile Osmanlı İmparatorluğu son dönemlerinde başlayan ilişkiler tek düze olmayıp, inişli çıkışlıdır. Bu gün küresel bir güç olup, ekonomik, askeri, siyasi tek güç olma çabasında olan ABD'nin bizim bölgemizdeki çıkarları ve planları ile bizim bölgedeki kendi çıkarlarımız örtüşmemektedir. O nedenle, bizi istedikleri doğrultuda yönetmek için ambargolar, (12 Mart, 12 Eylül gibi) darbe destekleri, komplolar ile istedikleri yöne çekme eğilimindedirler. Açıkçası, dost görünüp, çok da dostça ilişkiler içinde de değiliz. ABD ile dostluk ilişkilerini biliyoruz da, biraz da sıkıntılı ilişkilerimizi bilmekte yarar var.

***
1783 yılında, Avrupa standartlarına göre mütevazı da olsa, yeni bir denizci devlet olan ABD, denizlerde tek başına bayrak gezdirmeye başladı... Daha 25 Temmuz 1785'te, Atlantik'te Cadiz açıklarında, bu yeni bayrağı taşıyan ilk gemi Cezayir açıklarında Osmanlı gemileri tarafından ele geçirildi. Bu gemi, Boston limanına bağlı, Kaptan Isaak Stevens'in idaresindeki Maria idi. Arkasından, Philadelphia limanına bağlı, Kaptan O'Brien'in Dauphin'i de aynı akıbete uğradı. 1793 Ekim ve Kasım aylarında 11 ABD gemisi daha Osmanlıların eline geçti...
Kongre, 27 Mart 1794 yılında, Osmanlı denizcilerine karşı koyacak güçte savaş gemileri inşa edilmesi veya satın alınması için, Başkan George Washington'a 700.000 altına yakın harcama yetkisi verdi. Osmanlıların oluşturduğu deniz tehdidi sayesinde, ABD donanmasının temelleri atılıyordu. 5 Eylül 1795'te ABD bu tehdide karşı bir antlaşma yapmayı kabul etti. Bu antlaşmaya göre ABD, Cezayir'deki esirlerin iadesi ve gerek Atlantik'te, gerekse Akdeniz'de ABD sancağı taşıyan hiçbir tekneye dokunulmaması karşılığında, 642.000 altın ve yılda 12.000 Osmanlı altını (216.000 dolar) ödeyecekti. Dili Türkçe olan ve 22 maddeden oluşan antlaşmaya, Başkan George Washington ve Cezayir Beylerbeyi Hasan Dayı imza koydular...
Böylece ABD yıllık vergiye bağlanmış oldu.

***

Bu, ABD'nin iki asrı aşkın tarihinde, yabancı bir dille imzalanan tek antlaşma olduğu gibi, yabancı bir devlete vergi ödemeyi kabul eden tek Amerikan belgesidir...
İşte; ABD tarihinde kendi dilinde olmayan tek uluslararası antlaşma Türkçedir ve ABD tarihinde vergi vermeyi kabul ettiği tek ülke Osmanlı İmparatorluğudur. ABD başkanı George Washington'ı Osmanlı imparatoru tarafından muhatap görülmemiş ve anlaşma Cezayir beylerbeyi tarafından imzalanmıştır.

***

Bir hafta sabır gösterirseniz, önümüzdeki hafta daha da ilginç bilgiler paylaşacağım. ABD bize savaş ilan etti mi? Aramızda bir barış antlaşması var mı? Cumhuriyet döneminde ilişkiler nasıl başladı? Bugün durumumuz ne?