Sevgili okuyucularım. Bu yıl zorlu olaylarla, değişimlerle dolu bir yıl oldu. Benim için, hepimiz için. Bazı olaylar tanrının yazgısı, tevekkülle kabullenmekten, tanrıya sığınmaktan öte yapacak bir şey yok. Bizlerde öyle yapıyoruz. Bazı diğer olaylarda "man made" yani biz insanların yarattığı. Her ne kadar son yazımda yer verdiğim kuşaklar arası değişimin etkileri olsa da, ülkemizde de dünyada da insanların sebep olduğu, cenneti cehenneme döndüren yaşamdan hepimize düşen, her insanın suçlu olduğunu düşünüyorum.

***

Sadede geleyim. Almanya Parlamentosu'nda, Türkiye aleyhine kabul edilen Ermeni soykırımı yasası. Kabullenemiyorum. Belki de rahmetli babamın bana anlattığı, aşıladığı duygular yüzünden, aldığım eğitim, okuduklarım, yaşadıklarım bana şunu öğretti: Uluslararası ilişkileri duygular değil menfaatler belirliyor. İnsanları iki bölümde düşünüyorum. Politikacılar ve halklar. Maalesef politikacıların aldığı her karar da, halklarının yararına değil. En azından büyük çoğunlukla. Ülke insanları politikacıların yanlış kararlarının sonuçlarına katlanıyorlar, bedellerini ödüyorlar, zamanla. Düşündükçe bu Almanlara daha çok kızıyorum. Pardon politikacılarına demem lazım. Ama halklar, insani ilişkiler yara alıyor. İşte bu nedenle insan faktörü çok önemli. Yani politikacıları sarsmak kendine getirmek belki de halklarına düşüyor.

***

Almanya bizler için bir Amerika bir İngiltere değil. İlişkilerimiz tarihte çok farklı. I. Dünya Savaşı'nda o zamanki Almanya'nın yanında yer almışız. Almanya yenik düşünce yedi cephede savaştığımız, kaybetmediğimiz savaşta yenik sayılmışız, çok bedel ödemişiz. II. Dünya savaşı yaklaşırken, Nazi döneminde Almanya'dan kaçan Yahudi bilim insanları Türkiye'ye davet edilerek ülkeye alındı. Rahmetli babam üniversitede okuduğu dönemde Yahudi kökenli Alman muhterem hocaların onlara kattığı değerleri, eğitim dolayısı ile edindiği Almancayı hayatı boyunca da Alman olarak hatırladığı bu güzel insanları hep sevdi, şehirde tanıştığı Alman turistleri bile evimize getirerek, onlara yardımcı olur, ağırlardı.

***

Sanırım 1924 yılında Türkiye ve Almanya arasında imzalanan dostluk, 1929 yılında konsolosluk açılması, 1930 yılında ticaret anlaşması imzalanması ve 1960'larda imzalanan işgücü anlaşması ile çok sayıda Türkün Almanya'ya yerleşmesi, Türk-Alman dostluğuna özel bir güç kazandırdı. Türkiye'de de halen 15 bin Alman vatandaşı yaşamakta (Vikipedia). Varmak istediğim sonuç şu: Ortaya çıkan durum, artık politikacılara bırakılamayacak kadar önemlidir. Türkiye ve Türkler için, hepimiz çözümler üretmeli paylaşmalı ve gereğini yerine getirmeliyiz. Devletimden beklediğim; mehter takımı eşliğinde protesto, tarihi hata gibi demeçler değil, derhal makam Mercedes'lerinin satılığa çıkarılması, Almanya'nın Türkiye'deki her tür yatırım ve ihalelerin durdurulması. Türk halkınca Alman malları alımında boykot çağrısı yapılması. Almanya'daki Türklerin yapabileceği çok şey var, en vurucusu birikimlerini Alman bankalarından çekmeleri ve ötesi...

***

1993'te eşim ve ben Venedik'te Academia İnternational toplantısına katılırken eş olarak vereceğim "Kültürler arasında bir köprü: Anadolu" konferansına, o yıl ülkemizde çeşitli ,etkinliklerle 500. yılı anılan, 1492 de İspanya'dan sürülen Yahudilerin Kanuni Sultan Süleyman'ın daveti ile Osmanlıya gelişi ve özel kanunlar çıkararak koruma altına alınmaları, sahip çıkılışını eklemiştim. En çok soruda bu konuda oldu, "doğru mu?" Kendimizi anlatamamamız bizim en büyük eksikliğimiz. Şimdi de görev hepimizin, uluslararası destek içinde 1992'te bunu dünyaya duyuran Musevi kanaat önderleri yurttaşlarımızın, Osmanlının son döneminde Ermeni patrikliği kaynaklarında toplam 1 milyon iki yüz bin olan Ermeni nüfusunun, nasıl olup da 1.5 milyon Ermeni öldürüldüğü iddiasını, dünyada kabul görmüş bir "Holokost"un yanına adapte etme gayretinin yanlışlığını haykırmalıdırlar. Artık elimizde çeşitli arşivlerden çıkmış çok belge de var. Sadece siyasetçilere değil, sanatçılara, bilim adamlarına, iş adamlarına, holding sahiplerine, hepimize görev düşüyor. Almanya bu yalanı tanıyan 29'uncu ülke. Üstelik yakın tarihte AİHM'in İsviçre'deki Perinçek davasında aldığı karar ve tavsiyelere rağmen. Biz Türkler namusumuz için neler neler yaparız. Namus da gidiyor, vatan da. Herkes görev başına.