Ege Bölgesi takımlarını ve Balıkesirspor'u takip ediyorum, maçlarını izlemeye ve yorumlamaya gayret ediyorum. Takip ettiğim takımlardan 6 tanesi birbirleriyle karşılaştılar bu hafta. 3 maçta aynı gün ve hatta aynı saatte başladı. Üstelik de gece maçı olarak nitelendirebileceğimiz bir saatte, 21:45'te. Erken saatlerde olsa, diğer maçları kaydedip, arka arkaya izleyebilirim. Gece yarısı biten maçtan sonra diğer maçları izlemeye ve yazmaya vakit kalmıyor ne yazık ki.
Bir tanesini seçmem gerekiyordu. Evvelsi hafta Altay maçına gitmiştim, bu hafta Göztepe ile Yukatel Denizlispor maçını tercih ettim. Maç öncesi iki takım taraftarı arasında centilmenlik rüzgârı esiyordu. Birbirlerine tezahürat ettiler, birbirlerini alkışladılar ve birlikte tezahürat yaptılar zaman zaman.
Göztepe için mutlak galip gelinmesi gereken bir müsabaka idi. Denizlispor, iki maçını da kazanmış, 6 puan almıştı. Oldukça rahattı. İçinde bulundukları bu durumu, saha içine de yansıttılar. Göztepe oynamaya çalıştı sadece, Denizli hiç bir şey yapmadı koskoca 90 dakika. Maçın özeti işte bu kadar kısa.
***
Maç dengeli başladı. Ama oyun sistemlerine göre konuk takım biraz daha yakın görünüyordu galibiyete.
25. dakikada Titi, topu hemen arkasındaki kalecisi Beto'ya bıraktı. Rodellega fark ettirmeden koştu, araya girdi topu aldı ve boş kaleye golünü attı. Ama VAR devreye girdi. Bu esnada tüm oyuncular hakemin etrafına toplandı. Hakem VAR hakemleriyle, sarı kırmızılı oyuncular da hakemle konuştuğu için yerde yatan Beto ile ilgilenmediler. Sahaya sağlık ekibi de çağrılmadı o anda. Geç fark edildi, geç çağrıldı. Rodallega'nın topu alırken Beto'nun suratına temas ettiği belirlendi ve gol iptal edildi.
Pozisyonlar genellikle cılızdı. Ama 34'te Recep Niyaz'ın sağdan ceza alanına girip, iki kişiyi geçmesi ve önünü boşaltması heyecanlandırdı herkesi. Tek sorun topa geri pası atar gibi vurması idi, altı pas çizgisi yakınında.
***
Zaman ilerledikçe İzmir ekibi oyuna daha fazla hükmetmeye başladı. 56. dakikada kendi ceza alanı içinde bir Göztepeli yerde kaldı. Dikkatler ona çevrildi ama Beto topu hemen oyuna soktu. Sağdan gelişen atakta 1 pas ile Serdar defans arkasına sarktı, kaleye yöneldi, ceza alanına girdi, biraz çaprazdan şut çekti, uzak direk dibinden auta attı. Maçın en önemli gol pozisyonuydu.
70'te ilginç anlar yaşandı. Soner'in şutu auta gitti. Halil yerde kaldı. Bir süre sonra hakem VAR'a gitti. Ne olduğunu hiç kimse anlamadı tahminen. 73'te penaltı verdi ve 2. sarı kartı gösterdi Lopes'e. Denizli 1 kişi eksik kaldı, üstelik de Göztepe penaltı atacaktı. Ne olduğunu ancak eve gidip, internette özetini izleyince anlayabildim. Top auta giderken, Lopes 'sorun yok, her şey yolunda' dercesine kolunu açıyor. Sol kolu arkasındaki Halil'in suratına geliyor. Bu penaltıyı gerektirecek bir hareket miydi?, internetteki görüntülerden anlayamadım. Kasten mi yaptı, farkında olmadan mı? İşte bunun cevabı kartı belirler. Penaltıyı Soner kaçırdı ya da başka bir deyişle Stachowiak kurtardı.
Göztepe yüklendikçe yüklendi, bir türlü golü bulamadı. Ceza alanı çevresinde oynadılar ama ceza alanı içerisine etkili orta yapamadılar, etkili pas atamadılar, etkili şut çekemediler. Ortaların çoğunda topu, önlerindeki oyunculara çarptırdılar.
80. dakikada Halil ceza alanına topla sokuldu ama Bergdich hızlı davranıp araya girdi. Stachowiak da çıkmıştı. Topa dokundu. Kaleye giden topa yine kendisi koştu ve yatarak çizgiden çıkardı. Penaltıyı saymazsak, maçın en önemli 2. tehlikeli pozisyonuydu.
Bu baskıyı azaltmak için Yücel İldiz, 'en iyi defans hücumdur' dedi, oyuna hızlı oyuncu Mehmet Akyüz'ü aldı 88'de. Amaç rakip defansın hücuma gitmesini engellemekti. Pek de istediği gibi olmadı ama maçı gol yemeden bitirmeyi başardı, en azından 1 puan almasını bildi.
***
Denizlispor'un ne oynadığını, ne oynamaya çalıştığını anlamadım. Hiçbir oyuncusu gününde değildi. Rodallega'yı besleyemediler.
***
Ev sahibi takım 4-3-3 oyun sistemiyle oynadı. Defans topu ileriye taşımak istedi. Yapması gereken şey, topu orta sahaya aktarmak. Orta sahadan Alpaslan defansın içine girdi, yerini kaybetti. Poko da defansa çok yakındı. Bu nedenlerden ötürü hücumlarda bile 6 defansla oynadı diyebilirim. Orta saha bir tek Soner'e kaldı. O da marke edildi. Orta saha düştü. İleriye gidebilmek için sadece 1 seçenek kaldı. Topu hücumculara kazandırmak, yani uzun paslar atmak. Üç hücumcu da markaj altında olduklarından dolayı paslar ya yerini tutmadı ya da rakipleri topla buluşmalarına engel oldu. Halil ve Serdar'ın en önemli özelliği hızlı olmaları ve boş alanları sevmeleri. Defansın içine gönderilince tüm etkinliklerini kaybettiler, istedikleri pozisyonları bulmakta zorlandılar. Yapılması gereken şey, Alpaslan ve Poko'yu orta sahaya çıkması için uyarmak, ileri üçlüyü orta sahaya çekmekti. Bu sayede Denizli defansı orta sahaya kadar çıkacaktı ve Serdar ile Halil arkasında geniş alanlar bulacaktılar.
Denizli'nin zamanla iyice geri çekilmesi bu iki oyuncuyu tamamen etkisizleştirdi. Tamer Tuna da onları çıkarmak zorunda kaldı.