Göztepe, deplasmanda Trabzon'u 2-1'lik skorla devirdi, evine 3 puanla döndü.

Maç öncesi birçok kişi Trabzon'u favori görüyor, Göztepe'ye şans vermiyorlardı. Bunda 4-0'lık Galatasaray zaferinin etkisi büyüktü. Ancak renktaş olsalar da Göztepe ile Galatasaray arasında bir fark vardı. Bordo mavililer, 2016 Şubat'ında 7 kişi kaldıkları Galatasaray maçında, taraftarların aleyhlerinde oley çekmeleri unutulmamış, adeta kan davası haline getirilmişti. O tarihten sonra Galatasaray maçlarında yüksek konsantrasyonla, şampiyonluk maçı gibi oynamaya başlamışlardı. Bu maçta aynı etkili futbolu beklemiyordum.

***

Karşılaşmada bambaşka iki yarı izledik. İlk yarı penaltı dışında kalesine bir tek şut bile çektirmeyen Göztepe, ikinci yarıda sahasına hapsolan bir Göztepe.
Sarı kırmızılı oyuncular ilk yarıda birbirlerine yakın ve koordineli oynadılar. Topu kaptırdıkları anda pres yapıp, rakiplerinin hem hızlı hücuma çıkmalarını hem de defans arkasına iyi koşular yapan Burak'a pas atmalarını engellediler. Yavaş yavaş da geri çekilip, alan daralttılar. Trabzonsporlu oyuncular pas yapacak alan bulamayınca, kaleye gidemediler.
Hücum anlamında kapılan toplar ile sağda Halil, solda Yasin başta olmak üzere rakip oyunculara çok zorluk çıkardılar. Onların üstün gayretine orta saha oyuncuları da eşlik edince gol geliverdi. Castro kalabalıktan sıyrılık, Yasin'e bomboş kaleye gol attırdı.
2. golde de Halil, önce ofsayta girmemek için çok güzel konumladı kendini. Sonrasında da kendisine oynanan topla çizgiye inip orta yapmak yerine, kafasını kaldırdı, boşta olan Yasin'i gördü ve havadan bir pas attı. Yasin'in gelişine vuruşuna, Karşıyaka'dan yetişen Onur'un büyük hatası eklenince fark 2'ye çıktı.
Beto yine penaltı arsızlığı(!) yaptı, Süper Lig'de oynadığı 2 sene içerisinde 5. penaltısını kurtardı. Bunda yaşının verdiği deneyim de çok etkiliydi. Burak topa dura dura geldi. Kaleciyi önceden yatırmaya ve topu farklı köşeye göndermeye niyetlenmişti. Beto, bu tuzağa düşmedi, tam tersini yapıp, Burak'ı tuzağa düşürdü. Önce soluna yatarmış gibi yapıp, sağına gitti. Tekrardan birden bire yön değiştirip, soluna atladı. Burak sağına yatacağına aldanıp, sola vurdu, Beto uzanıp çıkardı.

***

İkinci yarı Trabzon forveti ikiledi. Orta saha hakimiyetinin daha çok Göztepe'ye geçeceği düşünülürken, hiç de öyle olmadı. Maçın seyrinin bu kadar değişmesi anlaşılır gibi değildi. Trabzon'un neredeyse her atağı tehlikeli olmaya başladı. Penaltı dışında ilk kaleyi bulan şutu 50. dakikada geldi, arkası da bolca geldi.
Göztepe defansı iyice çöktü. İleride pres yaptılar, hiç bir işe yaramadı. Buna rağmen maç bitene kadar prese devam edildi. Bazen 2, bazen 3 kişi ileride kaldı, geriye gelmekte zorlandı. Defans çok geriye çekildi, orta alan boş kaldı. Adam adama oyun da oynayamayınca ev sahibi takım oyuncuları çok rahat pas yapıp kaleye gittiier.
Top Göztepe'ye geçtiğinde defans oyuncuları pas verecek bir arkadaşını bulamadı. İleriye doğru vurmak zorunda kaldılar. Tüm bu toplar Trabzon defansı tarafından teker teker toplandı. Sarı kırmızılılar, ayaklarındaki topu kaptırdılar ve sürekli pas hatası yaptılar. Tamamen güçten düşmüş gibiydiler.
66. dakikada Trabzon'un golü geldi. Hakem ofsayt vermişti ama VAR iptal ettirdi. Çok ince bir pozisyondu ve karar verilmesi uzun sürdü. Fark 1'e düşmüştü.
90+3'te beraberlik golü geldi. Bunu incelemek de uzun sürdü ve VAR tarafından iptal edildi. Burak elle oynamıştı ama bana ofsayt da varmış gibi geldi.

***

Burak bu maçta bir penaltı kaçırdı, kaleci ile karşı karşıya üzerine vurdu ve bir tane de kafa şutu direkten döndü. Kafa şutu dedim çünkü şut gibi sert vurmuştu.
Halil takımıyla orantılı olarak sadece ilk yarı iyiydi. Hem ileri hem geri çalıştı. Fakat gözünü karartarak toplara girme sorunu devam ediyor. Geçen hafta bahsettiğim gibi, girilecek mücadele var girilmeyecek mücadele... Orantısız güç, güç değildir. Bir gün büyük bir sakatlık yaşanabilir.
Aut atışlarında top ceza alanını terk etmeden, aynı takım oyuncusu hiçbir şekilde topa dokunamaz. Beto pas atarak kullanmayı tercih etti, ceza alanı içerisinde dokunuldu. Hakem tekrarlattı. Bu sefer de Alpaslan ceza alanı içinde dokundu. 3. defa aut atışı yapıldı. İlk defa bu hatanın üst üste 2 kere yapılmasına şahit oldum.


Altınordu bu olamaz

Her geçen yıl daha iyi bir takım olacağını düşündüğümüz Altınordu, ters istikamette ilerliyor. Kendi sahasında, Adana Demirspor'a tek golle boyun eğdi ve zirveden iyice uzaklaştı, dibe iyice yaklaştı.
Genel olarak sahanın hâkimi Altınordu idi. Rakip alana kadar paslarla gidiyordu ama buradan sonra pas hataları başlıyordu. Pas hatasını defanstan çıkarken yapınca, kalesinde gol gördü. Pote hızla topu sürerken, Sinan hemen kademeye girdi ama çok çok basit geçildi. Kaleciyle karşı karşıya kalan Pote için gol atmak zor olmadı.
İlk yarı her ne kadar kısır bir karşılaşma olsa da, beraberlik şansı buldu lacivert kırmızılılar. Gelen ortaya Alican penaltı noktası civarında bomboşken çok kötü bir kafa vuruşu yaptı.

***

İkinci yarı Adana Demirspor sahasına hapsedildi adeta. Ancak bu seferde topu ceza alanına sokmakta zorlanıldı. Buna rağmen gol pozisyonlarına yeterince girilebildi ancak hiç birinden faydalanılamadı. Antrenmanlarda gol vuruşlarına çok çalışılması gerekiyor. Ve en önemlisi tecrübeli bir golcüye de ihtiyaç var.
Uzatma dakikaları da sona ermek üzereyken, en azından 1 puan dedi kaleci Erce, kullanılacak serbest vuruşta ileri çıkıp gol aradı. Bu son atak oldu ve mücadele Adana Demirspor'un 1-0'lık üstünlüğü ile sona erdi.

***

Erce Kardeşler'i her zaman bir defans oyuncusu gibi sağa sola mesafe fark etmeksizin top dağıtan bir kimlikte görmeye alışığız. Ama bu karşılaşmada geri paslarda ya ileriye doğru gelişigüzel vurdu ya da topu taca attı. Gerçi rakipler de Altınordu'nun bu pas sistemini artık iyi biliyorlar. Zaman zaman önlem de alıyorlar. Bir değişime gitmek şart.
İlk yarıda Adana Demirsporlu Kosecki, bir pozisyonda ceza alanı içerisinde bomboş bırakıldı. Soldan bir atak geliştirdi konuk takım. 1 dakikaya yakın bir süre top bu tarafta kaldı. Bu süre zarfında, arka tarafta bekleyen Kosecki'yi görmelerine rağmen hiç kimse gidip marke etmedi. Oraya orta yapılsa, kaleciyle karşı karşıya kalacaktı.
Altınordulu oyuncularda gerginlik hat safhadaydı. Çok tartışmaya girdiler. Bunlardan birinde Ali Şansalan Hasan'ı uyardı. Bu uyarıya sert karşılık verince sarı kartı gördü. Maçın son saniyesinde Oğulcan, Kosecki'ye sert bir omuz attı. Hatasını hemen fark etti ve hemen gidip sarıldı, özür diledi. Kırmızı kart bile görebilirdi.
Mücadelenin ilginç anı ise, beraberlik arayan Altınordu'da sakatlanan Kerim'i, zaman kaybı olmasın diye Oğulcan'ın kucaklayıp dışarıya çıkarması idi.  

Denizlispor yükseliyor

Denizlispor, pek zorlanmadığı maçta, deplasmanda Osmanlıspor'u 2-0 yenmeyi başardı.
Yeşil siyahlı ekip, mücadeleye adeta kendi sahasında oynarmışçasına başladı. Osmanlısporlu oyuncular tam saha pres yapmak istediler ama Denizlisporlu oyuncular da kendi ceza alanı önünde üçgenler, dörtgenler kurarak, antrenmandaymışçasına paslaşmalar yaptılar. Rakip oyuncular sadece topun peşinden koştular. Her ne kadar burada kaptırılacak bir top gole sebebiyet verebilecek olsa da, oldukça sakindiler. Buna Osmanlıspor'un taç atışlarını geç kullanması eklenince, maçın çok kolay geçeceğini gösterdi.

***

15. dakikada Recep Niyaz'la gelen gol maçın seyrini biraz değiştirdi. Osmanlısporlu oyuncular da güzel paslaşmaya başladı. Kısa mesafe, uzun mesafe, dar alan... Zaman zaman oyunun yönünü de güzel değiştirdiler. Ama bal yapmayan bir arı gibiydi. Gollük pozisyonlar bulmasına rağmen, yenebilecek bir havaları yoktu. Çünkü Denizlispor daha ağır basıyordu, yetenekli ve tecrübeli oyuncuları sayesinde. Ki Mehmet Akyüz'ün farkı 2'ye çıkaran golü de bunun bir kanıtı oldu. Kaleci dahil 2 oyuncuyu geçişi, topu ağalara gönderişi ve bunu yaparkenki o sakinliği görülmeye değerdi. Tam bir derslik gol...
Her iki takımın da iyi paslaşmalarında en büyük pay, birbirlerine izin vermeleriydi. Adam paylaşımlarını iyi yapamadılar. Buna yetenek de eklenince bol paslaşmalı bir mücadele izledik.

***

Tribünlerde az sayıda seyirci vardı. Onların sesi pek çıkmayınca, seyircisiz bir maça döndü adeta.
Bir korner vuruşunda 1.76 metre boyundaki Denizlili oyuncu Ziya Alkurt, 1.88 metre boyundaki Tugay ile eşleşti. Doğal olarak Tugay rahat bir kafa vuruşu yaptı, kaleci Stachowiak çıkarırken zorlandı. Hemen ardından kullanılan kornerde de yine ikisi eşleşti. Bu sefer bir tehlike yaşanmadı. Bu tür şeylere dikkat edilmesi gerekiyor.   
Çok ilginç bir detay da köşe vuruşlarından çıktı. Denizlispor üstün olan taraf olsa da, hiç korner atamadı, Osmanlıspor ise tam tamına 9 köşe vuruşu kullandı.
Denizlispor'dan Deniz orta yapmak istedi ama rakibi ayak koydu. Havalanan top, tam da kameramanın üzerine düştü. Her ne kadar sakınsa da, güzel bir kafa vuruşu yapmış oldu, zorunlu olarak...