Göztepe, İstanbul deplasmanında Fenerbahçe karşısında sezonun en iyi maçlarından birini oynadı ve sahadan 1-0'lık galibiyetle ayrıldı. Adeta savaştı ve bu savaşta zafer elde etti.
***
Fenerbahçe, sezonun en iyi transferlerini yapan takımdı ve şampiyonluğun 1 numaralı adayı olarak lanse edilmişti ancak şimdiye kadar bunu futbola yansıtamamıştı. Güzel futbol oynamadan bir şekilde kazanmayı başarıyordu. Bu da sarı kırmızılı takım oyuncularına galip gelebilme adına ümit veriyordu.
Göztepe'nin bu mücadele için rakibini iyi analiz etmesine ve özel bir taktik yapmasına hiç gerek yoktu. Rakibinin nasıl oynayacağını biliyordu. Kendi elindeki silahları belliydi. Yapacağı tek şey, defansını sağlam tutmak, hızlı oyuncularını kullanarak gole gitmek, puan ya da puanlar almak. Düşünceler sahaya aynen yansıyınca, çark şakır şakır işleyince, hanesine 3 puan yazdırmayı başardı.
***
Fenerbahçe tek kale top oynadı. Sürekli yarı alanda göründü. Adam eksiltmekte hiçbir şekilde başarılı olamadı, genellikle ortaları tercih etti, o da tutmadı. Sebebini açıklayayım. 
Göztepe'de herkes defans oyuncusu gibi oynadı. Sürekli topun arkasında durdular, adam adama savunma yaptılar. Bazen de 1 kişinin başında 3 kişi bittiler. Herkes geriye geldi, kalabalık oluşturdu. Topun olduğu bölgeye koşarak değil, depar atarak gittiler, boş alanları çok kısa sürede kapattılar ve ceza alanına atılacak topları çoğunlukla kesmeyi başardılar. Bu deparlı oyuna pek alışık değiliz. Genellikle takımlar bunu en fazla 15-20 dakika yapabilirler. Göz Gözlü oyuncular 90 dakika boyunca bunu yapmayı başardılar, rakip oyunculara nefes aldırmadılar, rahat oynatmadılar. Defansın göbeğindeki Atınç ve Alpaslan da hatasız oynadılar ne havadan ne de yerden geçit vermediler. Özellikle Atınç mıknatıs gibiydi adeta. Kaleye çekilen şutları kaleci gibi önlemeyi başardı hem de ellerini kullanmadan. Onun sayesinde İrfan'a bile gerek kalmadı neredeyse.
Hızlı hücuma çıkarken bile en az 3-4 oyuncuyla gidildi, rakip eksik yakalandı fakat bunlardan sadece 1 tanesi gole çevrilebildi.
*** 
Geçen haftaki Göztepe analizimde herkesin Halil gibi canla başla oynadığını ve bu sebeple Halil'in ilk kez ön plana çıkamadığını yazmıştım. Bu sefer herkes geçmiş Halil'den bile daha iyi oynadı, buna karşın Halil ise kendi performansını 2'ye katlayarak kendini göstermeyi başardı. Her zaman dediğimi yine tekrarlamak isterim, 'Halil milli takımı sonuna kadar hak ediyor'. Çünkü orada böyle çok koşan, hızlı ve çevik oyuncu eksikliği var. Oyunun gidişatını her an olumlu yönde değiştirebilecek, fark yaratabilecek kapasiteye sahip.
Jahovic diğer oyunculara oranla biraz sönük kaldı. Onlar kadar koşmadı, buna rağmen çok pas hatası yaptı. Daha takıma uyum sağlayabilmiş değil. Eski performansından çok uzak.
Atınç'ın ayağına çarpan top, kaleciye gitti, Fenerbahçeliler buna geri pası diye itiraz ettiler. Geride olmanın ve psikolojik baskı altında kalmaları sebebiyle itiraz edilmiş bir durum. Çünkü tartışmaya bile açık değil. Bariz bir şekilde geri pası olarak değerlendirilemez.
Maçın stresi yüksekti. Sert futbol oynamanın, çok koşmanın ve varını yoğunu ortaya koymanın bir tehlikesi vardır, o da orantısız güç. Sahadaki oyuncular buna dikkat ediyorken, yerlerine oyuna girenlerin aynı şekilde olacaklarının garantisi olmaz, kendilerini kaptırabilirler. Mihojević, 85. dakikada oyuna girdi, kendini kaptıran isim oldu. Ceza alanı içerisinde son dakikalarda kafa topuna çıkarken kolunu Sinan'ın ensesine koydu. Normalde faul yaptı. Cezası penaltı. Hakemin gözünden kaçtı da bir gol yemekten kurtulmuş oldular.