Göztepe ve Altay, bir gün arayla İstanbul deplasmanında sahaya çıktılar. Göztepe Kasımpaşa'ya, Altay ise Fatih Karagümrük'e konuk oldu. İki takımı da aynı paragrafa dahil ettim çünkü oynadıkları oyun birbirinin kopyası gibi idi. Gerçi siyah beyazlı takım, 2. yarı biraz kıpırdanmış ve son saniyelerde 1 puan almayı başarmış olsa da sarı kırmızılı takım ile benzer eksiklikleri vardı. 
Her iki takım da daha maç yeni başlamışken geriye düştüler. Göztepe 2. dakikada kalesinde golü görüverdi, Altay ise 6. dakikada. Yine her iki takım da çok fazla topa sahip oldular, pas yapıp durdular. O kadar pasa rağmen (Altay'ın maçın son bölümü hariç) kaleye gitmekte zorlandılar, neredeyse pozisyona dahi giremediler. Buna karşın da kalelerinde çok tehlikeler yaşadılar. 
İkinci yarı Altay 48'de farkı 1'e indirdi, yavaş yavaş pozisyonlara girmeye başladı. Son saniyelerde mucizeye imza attı, beraberliği yakalayarak, evine 1 puanla dönmesini bildi.

Göztepe tatile çok erken girmiş

Medipol Başakşehir karşısında defansının arkasına çok adam kaçıran Göz Gözlü defans oyuncuları, 2. dakikadaki golü de aynı sebepten yediler. Deplasman takımının ilk dakikalarda bu hataya düşmesi karar kara düşündüren bir durum. Hataları sadece bu olsa keşke. Hücum oyuncularına yaklaşmıyorlar, başıboş bırakıyorlar ve rahat hareket ettiriyorlar. 
Ceza alanı önünde rakip oyuncu pas alıyor. Sırtı kaleye dönük. Burada ne yapmak gerekir? Elbette ki arkadan baskı yapıp, topu geriye doğru oynatılması sağlanır. Peki, ne yapıldı? Uzağında duruldu, kaleye doğru dönüp, arkadaşına, defans arkasına top atması izlendi. Bırakın Süper Ligi, hatta tüm profesyonel alt ligleri, hiç mi hiç abartmadan ileriye gideceğim amatörü de geçin, halı sahada bile böyle defans yapan kişileri bir daha maça çağırmazlar. Sadece skoru önemsemeyen, hayatlarında pek futbol oynamamışlar arasında ancak tutunabilirler.
Bahsettiğim konuda sadece defansın suçu yok. Orta saha oyuncuları da hücum oyuncuları da rakiplerine hiç bir baskı yapmıyor. Zaten rakip oyuncular bu sayede kale önüne kadar rahat gidebiliyorlar, defansa çok yük bindirtmiş oluyorlar. Saha içerisinde adeta ruh gibiler. Varlıkları ile yoklukları bir.
***
Hücum olarak da içler acısıydı. Yan pas, yan pas, yan pas... Pozisyon yok. 90 dakika boyunca aynı senaryo. Bir kişi de yeter artık desin, alsın topu ceza alanı içerisine uzun oynasın. O da yok.
Kasımpaşa cephesinden bakacak olursak, futbolun o basit yönünü oynadılar sadece. Rakibe yakındılar ve hiç rahat oynatmadılar. 
***
İlk golün hemen öncesi yandan içeriye çıkarılan topa Titi ayak koymuş, kaleye giden topu Beto güçlükle çıkarmıştı. 40. dakikada da yine Titi'nin ayak koyduğu top kaleye yöneldi, Beto bir kez daha güçlükle çıkardı. Kalesini 2 kez yoklayan Titi, takımının kazandığı kornerde boş kaleye vurduğu kafa, auta gitmişti.  Kendi kalesine zor pozisyonda isabet oranı başarısını rakip kalede de yapsa, takımına puan kazandırabilirdi.   
Karşılaşmada 3 tane penaltı ve bunun dışında da tartışmaya açık penaltılık pozisyonlar vardı. Oyun 1-0 iken ceza alanı içerisinde Meriah, Berkan'ın üzerine çıktı adeta ve topa müdahalesini engelledi. 2. penaltıda da yine Meriah sahnedeydi. Bu sefer Wilzcek'in kafasına dirseğiyle girdi. Penaltı yaptırmak için elinden geleni yaptı, hakemler ise gözlerini kapattı ve inat edip penaltı vermemek için direndi. Titi kullanılan köşe vuruşunda Sarlija'nın omuzlarını çekiştirdi. Bu da Göztepe aleyhine penaltı idi.
Kaleci Ramazan sağ ayağından sakatlandı. Tedavisi yapıldı. Ayağa kalktı. Sekiyordu. Sekmesine rağmen o sakat sağ ayağıyla faul atışı kullandı, top orta sahayı bile geçti.

Altay 2. yarı açıldı

Erhan topa yakındı kaydı, Ndao'ya kaptırdı. Abdülkerim kademeye girdi, alamadı, Özgür girdi müdahale edemedi, gol geldi. Talihsiz bir gol yendi. Ama Özgür'ün hamlesi kaleci Cihan'ı olumsuz etkilemiş olabilir. Aslında açıyı kapatmıştı ve ona çarparak girdi.
Altay'ın paslaşması güzeldi. Yavaş değildi ama yeterince de hızlı değildi. Defans arkasına koşu yapıldı, top ayağında olanlar onları göremediler, yan pas atmayı tercih ettiler. Pozisyon bulamadılar, aksine verdiler ve soyunma odasına 2-0 yenik gittiler.   
İkinci yarıya oyun olarak değilse de, gol olarak hızlı başladılar. İlk kez kaleye şut çekilebildi ve 48. dakikada farkı 1'e düştü. Zaman geçtikçe siyah beyazlı takım baskısını arttırmaya ve ceza alanına girip, tehlike yaratmaya başladı. Bunda rakibin skoru koruma derdine düşmüş olmasının da etkisi vardı. Çok telaş yaptılar ve ara sıra topu gelişigüzel vurarak uzaklaştırma yoluna gittiler. Çok tehlikeli denecek gol pozisyonu azdı. Putsila'nın şut vuruyormuş gibi yapıp, önünü açması ve yakın mesafeden koskoca kale varken üstten auta göndermesi en çok akılda kalan oldu. Taraftarı kesin saç baş yolmuştur. 
***
Beraberlik için bastırırken, gereksiz yapılan fauller yüzünden çok fazla zaman kaybı oldu. Yazılarımda bundan sürekli bahsediyorum. Faul yapılması, önde olan takımın işine gelir. Buna hiç dikkat edilmiyor.
Uzatma dakikalarında Kerim sakatlandı. Bu da rakip takımın işine geldi. Kalkıp, seke seke oyun dışına çıkmasını ve takımının hızını kesmemesini beklerdim. 
Kerim'in sakatlığı, bazı tartışmalara da neden oldu. 6 dakikalık uzatma bitmişti. Kalesi yakınından Cihan ceza alanı içine uzun oynadı. Kafalardan seken topa en son vuran Paixao oldu son saniye golüne imza attı. 2-2 beraberlik gelmişti. Karagümrük kulübesi karıştı. İtiraz ettiler, sanırım maçın golden önce bitmesi gerektiğini savunuyorlardı. Ama Kerim'in sakatlığından dolayı biraz daha eklenmişti o 6 dakikanın üzerine.
85'te Altay hızlı çıkarken hakem Caner ak düdüğü çalıp oyunu durdurdu. İtiraz eden Sabo'ya sarı kart gösterdi. Burada oyunu devam ettirmesi, oyun durunca kartını göstermesi gerekirdi. Bundan eksi not alsa da, her yere düşene faul düdüğü çalmaması da artı olarak hanesine yazıldı, benim tarafımdan. Sürekli hakemi kandırmaya ve faul almaya çalıştı oyuncular.