Veee futbolseverlerin özlemle beklediği o günler geldi çattı. Diğer bir taraftan bakacak olursak, eşlerinin 7/24 spor programı izlemesinden bıkmış kişilerin, sporsuz geçen o yaklaşık 3 aylık güzel günleri sona erdi.
Süper Lig cuma günü start aldı 2 maç ile. Ben elbette Göztepe ile Trabzonspor arasında oynanan maça odaklandım. Gidip izleyebileceğim bir karşılaşma idi ama TFF sınırlama ve bazı kurallar getirmişti. Basın tribününe 10 kişi alınacaktı. Maça gidecek kişiler 2 gün öncesinden kovid-19 testine girecekti. TFF, maçlara gidecek kişilerin mümkün olduğunca az olmasını istiyor. TV yayını ve haber mutlaka yapılmalı. İnsanlar karşılaşmaları izleyebilmeli ve okuyabilmeli. Bu olmazsa olmaz bir durum. Aksi olsa eminim ki TFF basın mensuplarını da stada almazdı. Haksız da sayılmaz. Ne kadar az insan, o kadar az tehlike. Ben televizyondan izlesem de oluyor. Gitmeme hiç gerek yok. Ne kendimi tehlikeye atayım ne de başkalarını.
Tabii başka bir sorun daha var. O da test şartı. Büyük ihtimalle gazetedeki işlerimin en yoğun olduğu saatte, teste zaman ayırmam gerekebilirdi. Bu da benim için imkansızdı. Olumlu tarafından bakacak olursam, maçları yerinde canlı izlemek çok ama çok daha avantajlı bir şey. Diğer olumlu tarafı, test yaptırmak. İyi olduğunu bilmek, bir sorun varsa erkenden öğrenmek önemli bir konu.

Sosyal mesafe

Bu sosyal mesafe konusu komediye döndü. Oyuncular birlikte kampa giriyorlar, birlikte antrenman yapıyorlar, birlikte stada geliyorlar, birlikte soyunma odasına giriyorlar, maç öncesi birlikte ısınıyorlar... Önce yedekler yerlerine geçiyor. Boş olan tribünde birbirlerinden uzak oturuyorlar. Takımlar ve hakemler sahaya sırayla ayrı ayrı çıkıyor. Hepsi birbirine mesafeliler. Seremonide sosyal mesafeli sıralanıyorlar, hakemler denetimini yapıyor, mesafeleri ayarlıyor. Maç başlıyor, birbirlerine sarılmaya varana kadar her türlü temasta bulunuyorlar. 
Sosyal mesafe mantığı bunun neresinde. Aynı takım oyuncuları zaten içli dışlı, ayrı ayrı oturmaları onları virüsten asla koruyamaz. Sahada mücadele eden oyuncular birbirleriyle sarmaş dolaş. Seremonide mesafeli olsalar ne yazar?
Takımlar sahaya çıktığında hepsi bir yere dağıldı. Seremoni yapılmayacak sandım. Futbolcular da öyle sanmış olabilirler ki, hakemler çağırmak zorunda kaldılar.
İstiklal Marşı okunurken, Trabzonlu oyuncular her zamanki gibi protokole değil, bayrağın olduğu yere döndüler. Bunu zamanında eski teknik direktörü Ünal Karaman istemiş ve herkes tarafından da benimsenmiş. O günden bu güne devam ediyor.

Sıra geldi maça

Hakem düdüğünü çaldı ve çook uzun aradan sonra lig yeniden başladı. Göztepe genellikle kendi yarı alanına çekildi, Trabzonspor ise tam saha presi tercih etti. Ev sahibi takım gücünü tasarruflu kullandı ama rakibinin oyuna hakim olmasına izin verdi. Konuk takım kendini çok zorladı ve oyuna hakim oldu, arka arkaya pozisyonlara girdi.
41. dakikada Guilherme'nin 2. sarı karttan oyun dışı kalmasıyla, oyun şekli tamamen değişti. Göztepe oyunun üstünlüğünü eline aldı, ta ki maç sonuna kadar.
Oyuncuların maç eksiklikleri çok belli oldu. Çok basit pas hataları yaptılar; profesyonel futbolculara yakışmayacak derecede.
28. dakikada Guilherme topa ayak uzattı ama geç kaldı. Rakibi önce davranınca ayağına vurdu, sarı kartı yedi. Ben bunu maç eksikliğine bağladım. Alabileceğini düşündü fakat reflekslerinin zayıflamasının kurbanı oldu. Bu karttan sonra, teknik direktör Hüseyin Çimşir'in onu oyundan alacağını düşündüm. Benzer basit bir hatası, oyundan atılmasına neden olabilirdi. İçime doğmuştu adeta, 41'de o hata geldi, 2. Sarı karttan kırmızıyı yedi.

Trabzon liderliğini sürdürdü

Pozisyona en çok bordo mavili takım girdi. Çok rahat adam geçtiler, rahat oynadılar, eksik kalana kadar. Gol yollarında ise Beto'ya takıldılar, maçı koparamadılar. 3 gol buldular, bunlar da bariz hatalardan kaynaklandı. 
Göztepe, kalabalık Trabzon defansını aşmakta zorlandı. Şut denendi ama hep dışarıya. Oyunun gidişatını değiştirebilecek bir pozisyonu Serdar hercadı. 44. dakika idi, 1-0 gerideydiler ve rakibi 10 kişi kalmıştı. Kendisine doğru gelen topa, bomboşken ve kaleye 2-3 metre yakın noktada iken dönüp vurmak istedi, ıska geçti. Kalenin sağı ya da soluna vurabilse, kesin gol olurdu. Kaleci Uğurcan çıkmamış, kalesinde kalmıştı. Beraberlik şansı yok olup, gitti. Buldukları tek gol ise penaltıdan geldi.
Sarı kırmızılılar sahadan 3-1 yenik ayrıldı ama yenilmelerinin en büyük nedeni yedikleri gollerde yaptıkları basit hatalar oldu.

Hata üstüne hata

1- Göztepe'nin sol tarafı. Aut çizgisi ile taç çizgisi yakınları. 2'ye 2... Top Trabzonlu oyuncularda. Pas yapıldı ve 2 sarı kırmızılı oyuncu aynı adama koştu. Böyle olunca diğer kişi tamamen boşaldı. Bekletmeden yeniden ona atılan topla önü açıldı. Ceza alanını yan çizgisine doğru hareketlendi. Yardım gecikince rahatça orta yaptı, kolayca gol atıldı. O iki Göztepeli oyuncu orada kalakaldı. Böyle durumda asla boşta adam bırakılmaz. Herkes bir kişiye yapışır, topla değil rakiple oynanır. Onları iyi marke edersen pas yapamazlar. Kaleye gidemezler ve tehlike de oluşmaz.

2- Sörloth orta sahada topla buluştu. Kaleye doğru ilerlerken Poko yetişti ve omuzuyla dengesini bozmaya çalıştı. Bir türlü başaramadı. 80 metre civarı top sürdürttü, ceza alanına soktu. Burada hareketine devam edince, yere serdi, hakem penaltı kararı verdi. Oysa yapması gereken, yetiştiği anda omuzunu koyup, hızını kesip, taç çizgisine yönlendirmek, sonra da koşusuna devam edip, önüne geçip, pozisyon almak ve oyalayarak defansının geri koşup, yerini almasını sağlamaktı. Poko'nun böyle bir özelliği yok. Topa odaklanıyor, illa almak için savaşıyor. Bu huyu yüzünden devamlı gereksiz fauller yapıyor, takımını tehlikeye sokuyor.

3- Abdülkadir defans arkasına sarktı ama topu ayağından çok açtı. Beto çok rahat bir şekilde alacakken, kendisine doğru hızla gelen rakibinden çekinmiş olsa gerek, ayağı ile uzaklaştırmak istedi. Abdülkadir'e çarpan top, kaleye yöneldi. Berkan çıkaracak diye düşündüm. Son anda yetişti, yatarak vurdu ama kendi kalesine. Beto orada topu yere eğilerek, oturur vaziyette alsa ve başını eğse, Abdülkadir üzerinden atlar, hiçbir tehlike oluşmaz, gol de yenmezdi.

4- Costa'nın Jerome'u ceza alanı içerisinde tutması da çok ilginçti. Göz göre göre penaltı yaptırdı. Arkası dönük, topu, pozisyonu görmüyor, tehlike var mı yok mu bilmiyor.
***
Göztepe, lige yeterince hazırlanamamış. Oyuncuların çok eksiği var. Trabzonspor’un çok gerisindeydi bu konuda. Özellikle topla oynama, pas yapma, şut çekme konusuna çalışması gerekiyor.