Bu satırlar, her bayram öncesi sonrası yazımda tekrarladığım ilk satırlarım oldu, 2004 yılından bu yana. Öte yandan büyüdüğüm yılların en güzel anılarını içeren bayramı bu hale getirenleri ben de affetmeyeceğim, tarih te affetmeyecek. Türkiye'yi, dinimizi, bizi.. geçmişi asla unutmadım, gelecek için hayallerim var, çocuklarımız, torunlarımız ,ülkemiz müreffeh, mutlu, çağdaş. Bu hayallerimizi kaybetmemeliyiz. Mevlana'nın dediği gibi; 'Birleşirsek tok oluruz, ayrışırsak yok oluruz'
***
Bu güne gelirsek, perşembenin gelişi, çarşambadan belli. 16 Haziran 2015 de attığı twitlerde internet fenomeni, kimliği belirlenemeyen, her zaman olacakları bilebilen Fuat Avni aynen şöyle yazmış:
"Erken seçim kaosla, kaos da terör eylemleriyle gelecek. Bu ayni zamanda seçim mağlubiyetini unutturmanın formülü". Demek ki hepimizin sorunu siyaset ve siyasiler.
Bayram tatilinin ardından Türkiye'yi yasa boğan manşetler. TV kanallarında Şanlıurfa'nın Suruç İlçesi'nde katliam. Bombalı saldırıda en az 30 kişi ölü, 100 den fazla yaralı. Haberin içeriği hepinizin bildiği gibi. Kobani'nin yeniden inşası için Suruç'ta toplanan Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu üyelerinin basın açıklaması sırasında meydana gelen patlamada, aralarında canlı bombanın da olduğu sanılan 10'u kadın 20'si erkek, 30 kişinin yaşamını yitirdiği... Bu olayın aklı başında, ülkesini, insanlarını seven hiç bir siyasetçiyi sevindirmeyeceği açık. O zaman biz niye bu acıları yaşıyoruz, kimlerin verdiği veya veremediği kararların sonucu. Biz bunun hesabını kime soracağız? Bakkala, çakkala mı, partisi ne olursa olsun politika yapmak için TBMM çatısı altında aldıkları karar ve kanunlarla hayatımızı yönetenlere mi? 
***
Futbol takımı taraftarı gibi partili olmak, hepimizi geri dönülemeyecek noktalara götürüyor. Geçtiğimiz yıllarda 30 bin şehit cenazesi kaldırdık. Trafik teröründe de hayatını kaybeden yüzlerle, binlerle insanımızı toprağa verdik. Gerçek bir savaş içinde olsak bu kadar insan kaybedermiydik bilemiyorum. Öyle bir noktaya geldik ki, hiç kimse bana bir şey olmaz diyemez. Geçmiş, bu gün, gelecek. Sistemden beslenenler, sistemi değiştiremezler. Bu durumda çare "Biz"iz ama toparlanamıyoruz. Dışarıda kendi kendimize veya arkadaşlarımıza ahkam kesmek, büyük laflar etmek, rahatlayıp, kendi hayatımıza dönmek. Çoğunlukla yaptığımız bu. Her şeyi bir bilenden, kurtarıcıdan beklemek ama aklımızı kullanmamak, vicdanımızı dinlememek. Ben, sen, o, önemli değil. Biz olmalıyız, aklın ve vicdanın yönettiği. Biz olmalıyız ki hep birlikte güçlü, egemen olmalıyız, hangi parti, siyah ya da beyaz fark etmez. Gri olduğumuzda ortam puslu, kan, yok oluş, gözyaşı...