Davutoğlu'nun açıklamalarından öne çıkan kısımlar şu şekilde:

En temel problem düşünce özgürlüğünün olmayışı. 2017 Nisan'ı öncesinde yeni anayasa paketiyle ilgili düşüncelerimi anlatabilmek ve kaygılarımı anlatmak için TV kanallarına girişimlerde bulundum. Hiçbiri olumlu cevap veremedi. Pelikan çetesinin bildirisi çıktığında muhteris bir grubun elde ettikleri menfaat karşılığında şahsiyet katliamı olarak değerlendirmiş ve biraz da acıyarak bakmıştım. Böylesine zelil yöntemlere başvurulduğu için. Yol ayrımında olduğumuzu hissettiğim için de başbakanlık makamını bırakmayı partinin bölünmemesi devlette kriz çıkmaması için tercih ettim. Muhteris bir grubun çıkarları için yayınladığını düşündüğüm paçavra, daha sonra yaşananlara baktığımızda Türkiye'nin istikrarına, Türkiye'de bir takım heveslerin ortaya çıkmasına zemin hazırladığını düşünüyorum. 1 Kasım sabahı bu ülke yeni bir ümide uyanmıştı. Ekonomide tedbirler alınacaktı. Üç ay içinde bütün sözlerimizi yerine getirmişiz. Asgari ücrete enflasyonun beş misli zam yapmışız, buna rağmen enflasyon düşüş trendine girmiş. ÜFE yılda yüzde 3.2'ydi şimdi aylık o düzeylerde.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile yaşadığı diyaloğu anlatan Davutoğlu'nun ifadeleri şu şekilde:

"Sayın Cumhurbaşkanı siz beni ısrarla siyasete davet ettiniz. Partimize kapatılma davası açıldığında ben size gelip bundan sonra mezara kadar yanınızdayım dediğim için siyasete girdim. Ben bir görevin hakkını veririm. Ben anladım ki siz gücü elinizde toplamak istiyorsunuz. Bunu yadırgamam siyasi liderler bunu isterler. 258 milletvekilimiz var başkanlık sistemini getirmemiz mümkün değil. Dolayısıyla gelin, sayın Bahçeli'yle, Kılıçdaroğlu'yla görüşelim. 1 ay içinde cumhuriyet tarihinin en kapsamlı reformunu yapıp pür parlamenter sistemine geçelim, bütün yetkileri başbakanda toplayalım. Eylül ayında da bizim kongremiz var. Ben sizin bana tevdi ettiğiniz emaneti size vereyim. Genel başkan olun. Başbakan olup bütün yetki sizde olsun. Ben de başdanışmanınız olayım. İstemezseniz de akademik hayata döneyim. Sayın Cumhurbaşkanım kanaatiniz nedir?' dedim. 'Böyle devam edelim' dedi. Sayın Cumhurbaşkanı kırgınmış. Kırgınlığı keşfetmiş olmak güzel bir şey. Önce hepimiz karşı tarafı ne kadar kırdığımızı düşünelim. Ben kendi adıma hiç kırgın değilim.

Düşük profil

Başbakanmış gibi yap ama yetki kullanma, kendi il başkanını bile atayama. Bunu benden sayın cumhurbaşkanı ve MKYK'ye imza atanlar istedi. Benden 'düşük profilli başbakan' gibi bir şey isteniyordu. Ben kendimi bilirim, benden her şey olur da düşük profilli bir şey olmaz. En zor durumda kalsam da yapamam. Ben iki şeyi kabul etmiyorum. Susarak içeride beklemeyi ve susarak partiden kopmayı doğru bulmuyorum. Evet içeriden konuştum. Bir müddet daha konuşmaya devam ederim. Ben manifestoyu açıkladığımdan beri 3 ay geçti. Hiçbir ilerleme yok. Tartışılması bile yasaklandı. Bunu söylemeye devam ederim. Sayın Babacan bir açıklamayla ayrıldı. Belki bir yöntem farkı. Saygı duyarım herkesin kararına. Ben içerideki o hüznü de yaşıyarak hitap etmeye devam edeceğim. Bu saatten sonra parti kurmak bölücülük müdür? Hayır arkadaşlar. Demokrasilerde parti kurmak bölücülük değildir.

Din siyasete alet edildi

Bana gelip nereye gidiyoruz diye soran arkadaşlarla hep istişare içinde oldum. Din siyasete alet edildi. Bunda bizim payımız varsa hepimiz yüzleşmeliyiz. Dini bir ankette en az güven din adamlarına duyuluyorsa hepimizin bunu düşünmesi lazım. Önümüzü kesmeye çalışsalar da ben konuşacağım. Yeni pratik, eğer başka yol kalmazsa parti kurmaktır. Siyaset biliminde bir kural vardır, boşluk kabul etmez. AK Parti kendine çekidüzen verirse ekonomik krizi çözecek yöntemler uygulanırsa kim niye ihtiyaç hissetsin? İhtiyaç halinde yapmak ne ihanettir ne yanlıştır. Çarpık bir parlamenter sistemden çarpık bir başkanlık sistemine geçtik. Bunda benim de payım var. Daha net tavır almalıydık.