Darbe teşebbüsünün ardından başlatılan soruşturmalar kapsamında 2745 hakim ve savcı hakkında gözaltı kararı alındı. Gözaltı kararı alınan hakim ve savcı sayısının bu kadar yüksek olması ise hukukçularda tedirginliğe neden olup yargıya darbe mi yapılıyor sorusunu gündeme getirdi.

İzmir Barosu Başkanı Av. Aydın Özcan rakamın Türkiye'de bulunan hakim ve savcıların yüzde 25'ini kapsadığını belirterek, 'Darbe girişimi fırsat bilinerek yargı ele geçirilmek isteniyorsa bunu kabul etmemiz mümkün değil' dedi.
Çağdaş Hukukçular Derneği Başkanı Serdar Gültekin ise AKP'nin krizi fırsata çevirdiğini ve gözaltı kararı alınan iktidar gibi düşünmeyen birçok masum insanın varlığından söz ederek, kendisi için de gelinebileceğini söyledi, 'Muhtemelen gözaltılar daha da genişleyecektir. Kendimizi hiçbir zaman güvende hissetmiyoruz. Toplumda iktidara muhalif hiçbir kesimin güvenliği yok. Herkese gelebilir. Bekleyeceğiz' diye konuştu.

Yaşam hakları savunucusu Avukat Arif Cangı da, 'Darbe girişimine katıldıklarına dair ciddi delil varsa hakim ve savcıların yakalanması, gözaltına alınmaları anlaşılabilir bir durumdur, aksi halde darbe girişimini fırsat bilip, 'hakimlik teminatı' ilkesini, yasal soruşturma usullerini yok sayan hukuka aykırı bir tasfiye ile karşı karşıyayız demektir' diye konuştu.

Kabul etmemiz mümkün değil

İzmir Barosu Başkanı Aydın Özcan, gözaltı kararı alınan hakim ve savcıların toplamının Türkiye'de bulunan hakim ve savcıların yüzde 25'inden fazlasını oluşturduğunu belirtti. Daha önce de yargıya müdahale ettiği gerekçesiyle defalarca iktidarı eleştirdiklerini vurgulayan Özcan, bu yüzden de gözaltı kararı verilen hakim ve savcıların sayısındaki anormal durumu endişeyle izlediklerini söyledi. Özcan, 'Türkiye'de toplam hakim sayısı sayısı 5046, savcı sayısı ise 4173, gözaltı kararı alınan ise 2745. Bu da gözaltı kararı alınan hakim ve savcıların toplamda bulunan hakim ve savcıların yüzde 25'inden fazla olduğu gerçeğini ortaya koyuyor. Bu çok anormal bir rakam. Siyasi iktidarın öteden beri yargıya müdahalesi var. Türkiye'deki parlamenter sistemin fiilen ortadan kalktığı durumlar da söz konusu. Daha önce de yürütmeyi yargı üzerinde baskı yaptığı konusunda eleştiriler yöneltiyorduk. Biz İzmir Barosu ve Türkiye'deki tüm barolar olarak demokrasinin, parlamenter sistemin ve kuvvetler ayrılığının korunmasından yanayız. Kişilerin özellikle bu hakim ve savcıysa direkt gözaltına alınması için delilerin çok kuvvetli olması gerekir. Delilleri bilmediğimizi önceden belirterek, ilk önce hakim ve avcıların açığa ve gözaltı kararı alınması eğer darbe girişimi fırsat bilinerek yargı üzerinde baskı kurulmak, ele geçirmek isteniyorsa bu yanlış bir şey, bunu kabul etmemiz mümkün değil' dedi.

Listeler daha önce hazırdı

Gözaltı kararlarının hemen listeler halinde alınıp, uygulanmaya başlanmasının hakim ve savcıların daha önceden bilindiği anlamına geldiğini de belirten Başkan Özcan, alınan kararın kendi içerisinde birçok çelişkiyi barındırdığını söyledi. Özcan, 'Saat 5 sıralarında hakim ve savcıların gözaltı kararının alınması bunların daha önce bilindiği anlamına geliyor. O zaman da niye daha önce bu tür bir kararın alınmadığı sorusu gündeme geliyor. Bilgiler o kadar sürekli ve hızlı geliyor ki şu anda neyin ne olduğu tam anlaşılabilir değil. İçerisinde suça bulaşmış hakimler olabilir ama bu hakimler açığa çıkartılırken çok titiz davranılmalı. Bu kadar ciddi bir rakam ile bütün hakimlerin bu kadar ciddi bir suç ile suçlanması herkes gibi bizi de düşündürüyor' diye konuştu.

Ergenekon ve Balyoz'dan ders alınmadı


Gözaltı kararı alınan 3000 hakim ve savcının yargılanmasının mümkün olmadığını belirten Çağdaş Hukukçular Derneği Başkanı Serdar Gültekin, kararda adı yazan ama ne darbe ne de cemaatle ilgisi olmayan birçok hakim ve savcının yer aldığını söyleyerek, kararı alanların yargıya darbe yaptıklarını Ergenekon ve Balyoz'dan hiç ders almadıklarını belirtti. Ergenekon ve Balyoz hakim ve savcılarının durumlarının ortada olduğunu da söyleyen Gültekin, '3000 tane hakim ve savcıyı hiçbir şey takmadan gözaltına alırsın, belki tutuklarsın da, yıllarca hapiste de tutarsın ama bir yerden döner öyle ya da böyle' diye konuştu.

İktidara muhalif olan hiçkimse güvende değil

Başkan Gültekin, gözaltı kararının iktidara muhalif birçok kişiyi de içine alacak şekilde genişleme beklentisi içerisinde olduğunu belirterek iktidarın darbeyi fırsata çevirdiğini belirtti. Gültekin, 'Üç bine yakın hakim ve savcıdan söz ediliyor. Bu üç bin kişiyle ilgili hazırlanan liste 1-2 günde yapılacak bir durum değil. Dolayısıyla ellerinde hazır listeler olduğunu anlıyoruz. Burada krizi fırsata çevirme durumu söz konusu gibi gözüküyor. Tamamen karşı darbeyle bence hiç ilgileri olmadığı halde hakimler ve savcılar gözaltına alındı. Muhtemelen daha da genişleyecektir. Kendimizi hiçbir zaman güvende hissetmiyoruz. Toplumda iktidara muhalif hiçbir kesimin güvenliği yok. Herkesi alabilirler.
Listede yer alan benim çok yakından tanıdığım arkadaşlarım var ama bunların cemaatle hiçbir ilgileri yok; yaşam biçimi, aldıkları kararlar bakımından tamamen zıtlar. Gözaltı kararı alınanlardan cemaat dediğimiz insanlar vardır ama onların yanında masum insanlara da zarar verilmesin, bir kural olsun. Kimi yakalarsam içeri atayım diye bir şey söz konusu olamaz.

İktidar tasfiye için fırsatçılık yapıyor

Çağdaş Hukukçular Derneği Avukatlarından Avukat Arif Cangı, gözaltı kararının ciddi delillerin olması durumunda doğru olacağını aksi durumda bir tasfiyeyle karşı karşıya geldiğimiz anlamına geleceğini söyledi. Cangı, 'Darbe girişimine katıldıklarına dair ciddi delil varsa hakim ve savcıların yakalanması, gözaltına alınmaları anlaşılabilir bir durumdur, aksi halde darbe girişimini fırsat bilip, 'hakimlik teminatı' ilkesini, yasal soruşturma usullerini yok sayan hukuka aykırı bir tasfiye ile karşı karşıyayız demektir' diye konuştu.

İktidarla ilgili şüpheleri olduğunu belirten Cangı, '1 Temmuz 2016 tarihinde TBMM'de kabul edilen "Danıştay Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun" ile Danıştay ve Yargıtay'daki daire ve üye sayısının azaltılması, kanunun yürürlüğe girdiği anda Yargıtay ve Danıştay üyelerinin üyeliklerinin düşürülmesi öngörülmüştü. Henüz cumhurbaşkanı tarafından imzalanmayan dolayısıyla henüz yürürlüğe girmeyen kanun; kuvvetler ayrılığına dayanan anayasal düzeni kanunla değiştirmek ve yargıda büyük operasyon olarak yorumlanmıştı. Gazeteler "Yargıtay, Danıştay ve YSK'da Cemaate Büyük Operasyon" olarak vermişti. Tüm bu gelişmeler önceden hazırlanan planın darbe girişimi üzerine uygulamaya konulduğu kuşkusunu güçlendiriyor. Bu hakim ve savcıların darbe girişimi ile ilişkileri somut olarak kanıtlanmaması halinde kuşku hali iktidarın darbe girişimini fırsata çevirdiği kanaatini oluşturacaktır' diye konuştu.

Yargıda bir tasfiyenin demokraside kapanması zor yaralar açacağını da belirten Cangı, 'Bu konu daha çok konuşulacak, ileride maddi gerçeğin ortaya çıkacağını umut etmek istiyorum. Şimdilik şunu söyleyebilirim, bu kadar çok sayıda hakimin savcının terör örgütü üyeliği ile suçlanması, hatta darbe girişimi ile ilişkilendirilmesi iddiasının kendisi çok vahim ve korkunçtur, ama sayısal olarak baktığımız zaman inandırıcılıktan çok uzak. Darbe girişiminin gerekçe yapılarak yargının tasfiye edilmesi hali de çok korkunçtur, hukuk güvenliğini ortadan kaldıran bir durumdur. Demokratik hukuk devletinde geri dönüşü olmayan yaralar açar. Bir an önce hukuka aykırı uygulamalara son verilmeli, normalleşme sağlanmalıdır' dedi.