FATİH ÖZKILINÇ-İzmir Barosu, Taliban’ın yönetimi ele geçirmesiyle birlikte Afganistan’da yaşananlara ve olaylar sonrasında Türkiye’deki sığınmacılara karşı artan nefret söylemlerine karşı basın açıklamasında bulundu. Baro binası önünde gerçekleştirilen basın açıklaması yapan İzmir Barosu Üyeleri, Afganistan halkının temel haklarını kullanabilmesi yolunda gerekli tedbirlerin alınması için ulusal ve uluslararası mercilere seslendi. Basın açıklamasını metnini okuyan İzmir Barosu Yönetim Kurulu Üyesi ve Göç ve İltica Komisyonu Sorumlusu Avukat Ayşe Kaymak, “Afganistan’daki trajik gelişmelere duyarsız kalamayız” dedi.

Nefret söylemleri artıyor
Afganistan’dan kaçan kişiler için başta mülteci hukuku olmak üzere genel insan hakları hukukunun gerektirdiği önlemler gecikmeksizin alınması gerektiğini kaydeden Kaymak, “Taliban kuvvetlerinin yakın zamanda başkent Kabil’in de ele geçirilmesi ile ülke çok büyük oranda Taliban kontrolü altına girmiştir. Bunun üzerine uzun yıllardır süren Afganistan’dan kaçışlar yeni bir evreye ulaşmıştır. Zira, başta kadınlar, çocuklar, lgbti gruplar, devrik Afganistan Hükümetinde görev alan tüm asker ve çalışanlar, ülkedeki yabancı güçlere lojistik hizmet sunduğu düşünülen kişiler ve bazı etnik ve dini gruplar Taliban rejimi altındaki Afganistan’da yeni riskli insan profilleri oluşturmuştur. İçinde İran-Türkiye rotasının da olduğu birçok rota ve komşu sınır devletler üzerinden ülkeden kaçışlar başlamıştır. Henüz kitlesel ve olağanüstü artışta değerlendirilmeyen kaçışların önümüzdeki haftalarda ciddi bir şekilde artacağı tahmin edilmektedir. Bu duruma bağlı olarak ülkemizde ve dünyada başta Afganistan’dan gelenler olmak üzere mülteci, göçmen ve genel olarak yabancı düşmanlığına dayalı nefret söyleminin arttığı ve bunun ciddi ve trajik nefret suçlarına dönüştüğü gözlemlenmektedir” diye konuştu.

Uluslararası mercilere çağrı
İzmir Barosu olarak konuya ilişkin ulusal ve uluslararası mercilere çağrıda bulunduklarını belirten Kaymak, “Afganistan istikrar kazanana ve ülkedeki durumun güvenli ve insan onuruna yaraşır geri dönüşü mümkün kılana kadar Afganistan’a yönelik idari ve yargısal yollar tüketilerek haklarındaki sınır dışı etme kararı kesinleşmiş olsa bile- tüm sınır dışı işlemlerinin menşe, transit ülke, üçüncü ülke olarak durdurulması, iltica talepleri reddedilen kişilerde mülteci ve ikincil koruma statüleri kapsamında yeni durum değerlendirmesine imkan verecek şekilde dosyalarının yeniden ele alınması, yapılacak yeni değerlendirmelerde ‘dahili kaçış’ ve ‘yer değiştirme’ alternatifleri temelinde sığınma olanağından mahrum bırakma kararlarından uzak durulması, Geri göndermeme ilkesinin de bir gereği olarak ülke sınırlarının sığınma prosedürlerine erişime izin verecek şekilde açık olmasının sağlanması; fiziki ve sınır kolluk tedbirlerinin bu anlamda göçün durdurulmasına değil, göçün yönetilmesine yönelik irade ve inisiyatifin alınması, bu kapsamda 1951 Cenevre Sözleşmesi madde 1/F uygulamasında ‘bireysel sorumluluk’ kapsamında dikkatli bir değerlendirme yapılması, sınıra yakın bölgelerde Uluslararası Koruma (UK) başvuru kayıt ve kabul kapasitelerinin arttırılması, mülteci hukukunun idari ve yargısal usul güvencelerinin adil ve etkili bir şekilde işlemesinin sağlanması, sosyal sorunlara neden olmadan dengeli bir şekilde ve hızla uydu kentlere ve gerek görülmesi halinde oluşturulacak geçici barınma merkezlerine sevk işlemlerinin yapılması, uydu kentlerde ve geçici barınma merkezlerinin olacağı şehirlerde olası sosyal sorunların önlenmesine yönelik pro-aktif tedbirlerin alınması için çağrıda bulunuyoruz” açıklamasında bulundu.

Siyasi tercih meselesi değil
Sığınmacılara sınırları açık tutmanın siyasi bir tercih meselesi veya lütuf değil hukuki bir zorunluluk olduğunu kaydeden Kaymak, “Sınırlarına duvar örerek kişilerin hukuka erişimini engellemeye çalışan ülkeler insan hakları ile de aralarına bir duvar örmüş demektir. İzmir Barosu başta 2013 yılından bu yana alanda özel ve aktif olarak çalışan Göç ve Mülteci Hakları Komisyonu olmak üzere İnsan Hakları Merkezi, Kadın Hakları Merkezi, Çocuk Hakları Merkezi ve LGBTİ+ Komisyonu ile bu taleplerin ve işleyişin takipçisi ve gerekli durumlarda hukuki ve yargısal müdahili olmaya devam edecektir” diye konuştu. Basın açıklamasının ardından grup olaysız bir şekilde dağıldı.