Adalet Bakanlığı, çocuklara ve kadınlara yönelik cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçlara karşı, 19 Kasım tarihli ve Bakan Abdülhamit Gül imzalı 7 maddelik bir genelge yayımladı. Adli soruşturma işlemlerinin titizlik ve hızlılıkla yerine getirilmesi gerektiği vurgulanan genelgede cinsel istismar mağduru çocukların birden fazla kez dinlenmesinin, çocuğun istismar anlarını tekrar hatırlayıp örselenmesini önlemek adına sakıncalı olduğu ve mağdur çocukların zorunlu haller dışında bir kez dinlenmeleri gerektiği belirtildi. Ayrıca çocukların ifadelerinin Çocuk İzlem Merkezleri'nde (ÇİM), bizzat cumhuriyet savcısı tarafından alınmasının önemine dikkat çekildi.

'YAĞMUR, İSTİSMARCISINI GÖRÜNCE KALP KRİZİ GEÇİRMİŞTİ'

Çocuk İstismarı ile Mücadele Derneği (UCİM) Başkanı Saadet Özkan, 17 Mayıs 2014 tarihinde kendisinin de öğretmen olarak çalıştığı Ahmetçik İlkokulu'nda meydana gelen, okul müdürü Adil Ş.'nin pornografik içerikli filmler izlettiği 6 kız öğrencisine cinsel istismarda bulunduğu olayı hatırlatarak, "Benim öğrencilerim mahkeme salonunda istismarcı şahsı gördüklerinde, kürsülerin, sandalyelerin arkasına atlamışlardı. O çığlık seslerini hiçbir zaman unutmayacağım. O dönem sanık olan kişi, salonda, 'Ben onları torunum gibi çocuğum gibi seviyorum' demişti, mahkeme başkanı da, 'O yüzden mi bu çocuklar bu şekilde atladı' diye cevap vermişti. Dolayısıyla, çocukların o olayları tekrar hatırlaması ve istismarcılarla bir araya gelmesi çok kötü durumlarla sonuçlanabiliyor. Örneğin, İzmir'de yakın bir zamanda karar duruşmasının olacağı bir dava var. Bu davada, istismara uğramış olan kızımız, canımız Yağmur, kendisine istismarda bulunan kişiyi gördüğünde kalp krizi geçirerek hayatını kaybetti ve yaşam hakkı elinden gitti. İşte 20 Kasım'da bunları konuşmalıyız. Yağmur'un ölümüne neden olan kişi hala tutuksuz. Bu genelgenin bunların önüne geçmesi için fayda sağlamasını umuyoruz" dedi.

GEÇEN YIL 18 BİN 623 ÇOCUK İSTİSMAR EDİLDİ

Sadece çocuk istismarında değil, aynı zamanda ihmalde de Türkiye'nin karnesinin zayıf olduğunu hatırlatan Özkan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"TÜİK'in 2017 verilerine baktığımızda, geçen yıl 18 bin 623 çocuk bu konudan dolayı mağdur edilmiş. Bunların 2 bin 405'i erkek ve 16 bin 218'i de kız çocuğu. Bunlar sadece tespit edilip, yargıda sonuçlanan vakalar. Bizim, bu karneyi daha iyileştirmek için ihbar kültürünü yukarı çekmemiz lazım. Alo 183, 155, Çocuk İzlem Merkezleri, bulunan illerdeki baroların çocuk hakları komisyonları ve bizim gibi sivil toplum kuruluşları bilgilendirilmeli ve vakalar üzerine adli soruşturma açılması sağlanmalı. Bununla birlikte, savcılar ve hakimler de titizlikle davranmalı. Çocuğun psikolojisi her zaman ön planda tutulmalı. Aslında, Adalet Bakanlığımızın tebliği de bunu söylüyor, 'Olayları tespit edin, hemen soruşturun ve hukuksal olarak takibini yapıp meseleleri uzatmadan çözün' diyor."

'MEB DESTEK VERMELİ'

Özkan, 20 Kasım Çocuk Hakları Günü'nün, çocuklara karşı işlenen suçlarda farkındalık oluşturması açısından çok önemli bir fırsat olduğunu belirterek, "Aslında çocuklar kendilerine kötü dokunan elleri hissediyorlar ama bunu nasıl ifade edeceklerini bilmiyorlar. Bizim çocuklarımıza önce bu eğitimi vermemiz lazım, çocuklarımıza 'Ne yemek yedin?' diye sormak yerine onlara günlerinin nasıl geçtiğini sormalı, kendilerini ifade etmelerini, özgüvenli olmalarını sağlamalıyız. Bu, ailelerin tek başına yapabileceği bir şey değil. Milli Eğitim Bakanlığı'nın da bu konuda destek vermesi lazım" dedi. 

'GENELGEYLE ÇOCUKLARIN KARAKOLLARDAN UZAK TUTULMASI AMAÇLANMIŞ'

UCİM Hukuk Sorumlusu Avukat Betül Agen de yayımlanan genelgenin aslında yeni bir şey söylemediğini belirterek, "Çocukların ifadelerinin Çocuk İzlem Merkezleri'nde, zorunlu haller dışında bir defa olacak şekilde alınması önemli. Çünkü burada psikologlar, pedagoglar, çocuğun kendisini evinde hissedebileceği bir ortam ve oyunlar oynayabileceği oyuncaklar var. Buralar, çocuklar göz önünde bulundurularak dizayn edilmiş, onların kendilerini baskı altında hissetmediği yerler. Bu ÇİM'lerden 32 ilde 35 tane var, bunların tüm illerimizde kurulmasını umuyoruz. Bakanlık, çocuğu polis merkezlerinden uzak tutmayı amaçlamış. Mahkemelerde de zorunlu hallerde, sanıkla yüz yüze gelmeden, adli görüşme odalarında ifadelerin alınması hatırlatılmış. Bunlar güzel hassasiyetler, umarız uygulamada da aynı hassasiyet gösterilir" dedi.

İSTİSMAR ALANLARININ GÖRÜNTÜLERİNİN YAYINLANMASI TERS SONUÇLAR VERİYOR

Çocuk Hakları eğitmeni ve Sosyolog Burcu Karacaağaç da, genelgenin, çocukların istismar edildiği anların görüntüsünün medyada yayınlanmasında pay sahibi olanlara yaptırım uygulanacağına ilişkin maddesine destek vererek, “Kararı, çocukların geleceği açısından çok doğru buluyorum. Kimi zaman, bu görüntüler istismarı lanetlemek için bile paylaşılabiliyor ama bu, tam tersi sonuçlar veriyor. Bu tarz görüntülerin televizyonda ya da sosyal medyada paylaşılması, hem çocukların hem de onların ailelerin ruh durumlarına iyi etkilerde bulunmuyor” dedi.