FATİH ÖZKILINÇ- Geçtiğimiz günlerde Türkiye’nin ciğerlerinin yanmasının ardından yanan ormanlık alanlara hâkim olan ağaç türü yerine meyve ağacı dikilmesi gibi çeşitli önerilerde bulunuldu.  Ege ve Akdeniz bölgelerindeki orman yangınlarında yanan kızılçam ağaçlarının yerine başka tür ağaçların dikilmesinin orman ekosistemine zarar vereceğini kaydeden Ziraat Yüksek Mühendisi Ferdan Çiftçi, “Doğanın kendinin kabul ettiği hâkim türlerin dışında özellikle meyve ağaçlarının dikilmemesi gerekiyor. Çünkü; tarım arazisi olduğu zaman oradaki ekosistemi yok ederiz. Toprakta başka bir ekosistem oluşur, orman oluşmaz” dedi.


Gözümüz gibi koruyalım


Türkiye ormanlarında geniş çaplı bir yangına şahit olduğumuzu hatırlatan Çiftçi, “Hepimize geçmiş olsun bu mücadeleyi veren orman emekçilerimize, itfaiye emekçilerine ve gönüllere sonsuz teşekkürler. Hâlâ da ormanlarımız yanmaya devam ediyor. Yangın öncesi alınması gereken önlemler noktasında yangına ne kadar hazırlıksız olduğumuz görüldü. Orman yangınları için bir planımızın bile olmadığı, ne kadar bütçe ayırdığımız Tarım ve Orman Bakanı’nın açıklamalarıyla ortaya kondu. Yangının ilk anlarında ve sonrasında hızla müdahale etmek adına havadan söndürmenin önemi ortadayken karadan müdahaleyle birlikte eksiklerimiz ortaya çıktı. Bu tespitleri yapmamız ve bu eksiklerin giderilmesi gerekiyor. Orman mühendislerinin ve uzmanların bu konudaki önerilerine kulak verilmeli. Yangın esnasında hemen sosyal medyada ‘hemen ağaçlandıralım’ gibi çeşitli öneriler yayıldı. ‘Yanmaz ağaçlar, meyve ağaçları dikelim’ gibi çeşitli önerilerde bulunuldu. Ancak orman dediğimizde sadece ağaçlardan bahsetmiyoruz. Bir ekosistemden bahsediyoruz. Bitki örtüsüyle, ağacıyla, otuyla, yaban hayvanlarıyla birçoklu yaşamdan bahsediyoruz. Ormanlar bizim için çok kıymetli. Küresel iklim değişikliği içersinde en büyük karbon yutak alanlarının başında geliyor. Bu nedenle buraları gözümüz gibi korumamız gerekiyor. Bu öneriler üzerinden gidecek olursak bunlar hızla, iyi niyetle söylenmiş sözler olabilir. Burada yüzyıllardır oluşan bir ekosistem var. Oraya adapte olmuş bir bitki örtüsü var. Bu bitki örtüsünü değiştirmek oradaki ekosisteme zarar verecektir. Ormanlar, tarım alanları değildir. Bir ziraat mühendisi olarak nasıl tarım alanlarını korumaktan bahsediyorsam ormanlarımızı da gözümüz gibi korumamız gerekiyor. Doğanın kendinin kabul ettiği hâkim türlerin dışında özellikle meyve ağaçlarının dikilmemesi gerekiyor. Çünkü; oralar tarım arazisi olduğu zaman oradaki ekosistemi yok ederiz. Toprakta başka bir ekosistem oluşur, orman oluşmaz. Bu nedenle kesinlikle meye ağacı dikimi olmaması gerekiyor. Ancak yerleşim yerlerine yakın yerlerde yangın tehlikesine karşı geniş yapraklı ara zonlar oluşturmak kaydıyla ağaçlandırma yapılabilir. Bu da orman mühendislerine bırakılmalı. Uzmanlar tarafından planlanmalı” dedi.


Kendi haline bırakalım


Ormanlara insan eliyle yapılan her müdahalenin mevcut ekosistemi bozduğunu kaydeden Çiftçi, “Yanan ormanlık alanlarda bir temizlik çalışması yapıldıktan sonra kendi haline bırakıp doğanın kendisini yenilemesini beklememiz gerekiyor. İnsan eliyle her müdahale oradaki ekosistemi bozucu bir etki yaratıyor. Zaten bizim de bu kadar dikecek fidan bulmamız mümkün değil. Bizim asıl yapmamız gereken ormanlarımızı gözümüz gibi korumak. Orman girişlerini kontrol altında bulundurmamız gerekiyor. Orman köylüsüne sahip çıkmak gerekiyor. Ormanı orman köylüsü korur. Bizim ormanın içinden çıkarmaya çalıştığımız koyunlar, keçiler ormanın ekolojik devamlılığını sağlayan unsurlardır. Bizim öncelikle ormanlarımıza sahip çıkıp orman içi alanların kullanım planlarını yapmamız gerekiyor. Yangına karşı da önlemlerin alınması gerekiyor. Bunlar Orman Genel Müdürlüğü tarafından yapılıyor ama yetersiz. Daha fazla kontrol altında tutmamız gerekiyor” diye konuştu.


Ormanların geleceğini etkiledi


Hayvancılık politikalarının da orman ekosistemini etkilediği kaydeden Çiftçi, “Büyükbaşa dayalı hayvancılık küçükbaştan vazgeçiş ormanlarımızı etkiliyor. Bizim hayvan varlığımıza batkımızda küçükbaşa dayalı bir hayvancılığımız varken meralarımızı yok edip kapalı alanlarda büyükbaş endüstriyel hayvancılığa geçiş yaptık. Bu geçişte ormanları geleceğinde etkilidir. Meralarımıza sahip çıkamadık. Bizim coğrafyamız büyükbaş hayvancılığa uygun değil. Aksine küçükbaş hayvancılığa uygun. Meralarımızdaki ot yapısı yüksek çayırlardan oluşmuyor. Kapalı tip hayvancılıkta yem maliyetleri ortada. Bundan üreticiler zarar görüyor. Maliyetler yükseliyor. Biz meralarımıza sahip çıktığımızda küçükbaşa dayalı hayvancılığımızı geliştirdiğimizde bu sorunları aşmış olacağız” şeklinde konuştu.