Fikir üreticisi Ünal Tümin bir gün şöyle demişti:

‘Günyüzü hariç, tüm yüzleri gördük vesselam!’
Aslında bu söz tüm üreticilerimiz için geçerlidir, örneğin zeytin üreticisi için..
‘Zeytin’ i seçtim, tam zamanı olduğu için…
Çünkü Zeytin hasadı başladı.
Bu sene biraz daha erken her senekinden…
Tabi , ‘Oooo ben toplamaya çoktan başladım!’ vs diyen olacaktır.
‘9 kiloda bir kilo yağ alma fantezileri!’ vs değil benim bahsettiğim, normal çoğu insanın ‘Vakit tamamdır!’ deyip toplamaya başladığı, fabrikaların tek tük çalışmaya başladığı günler geldi, demek istedim…

Akhisar açık ara önde

11 Mart 2020’den bu yana evde gönüllü karantinadayım.
Birçok kişi gibi…
Önceki yıllarda başta Akhisar olmak üzere bazı zeytin hasadı ile etkinliklere katıldım.
Ve özellikle Ayvalık’la ilgili olumlu konuşamayacağım.
Çünkü orada ne üretici vardı, ne de halk…
‘Ye, iç, yat!’ tabii ‘eğlen’ sistemini benimseyenler vardı…
Tabii geneli söylüyorum…
İzmir ya da İstanbul’dan davetliler sorunları değil, Ayvalık’a yerleşmiş bu kentimizin nimetlerinden yararlananların reklamlarını yapıyor, afiyetle yediklerini anlatıyorlardı…
Ne güzel hayat ama?
Bakın ‘Zeytinci’ Ali Güreli ne diyor?

İşte gerçek

‘Her yeni sene yeni bir macera ve 43 sene de geçse her yeni sene öğreneceğimiz ilave şeylerin olduğu bir yıl. 
Şimdi hasat şenlikleri falan da başlardı pandemi olmasa, her kasabada  (Yönetim kurulu üyeleri daha ziyade buzdolabı bayi, sigortacı vs belki işsiz olan odalar). 
Zeytinyağı işin hikâyesi olurdu yine, eşraf kendini gösterirdi,
Borsalar yarışırlardı adeta ve hepsi, ‘en iyi yağı kendilerinin ürettiğini anlatırlardı’ uzun uzun.
Her sene rekolte tahmini yapıp sonra yüzde 20-30 revize eden resmi kurumlar yine tahmin yaparlar (daha ziyade kafadan atarlar). 
Yine sektördeki marka bağımlığı dolayısı ile oligopolik yapı devam eder…

Gel de gülme…

En komiği;  tayin olduğu o kasabaya gelen kadar hiç zeytinyağı yememiş kaymakamlar bu ürünün faydasını anlatırlar.
Bu işin kaşarı olmuş tıp profesörleri, gurmeler falan dadanır oralara ve insanlara üç bin senedir ürettikleri/ tükettikleri bu ürününün faydalarını vs anlatırlar. 
Bilmezler ki insanlar başka yapacak bir işleri olmadığı için( hobi olarak değil, geçinmek için) bunu zaten üretmek ve alıştığı ve de kendi ürettiği için bunu zaten tüketmektedir. 
Ama zeytinyağı moda oldu bu aralar (şarap gibi) ve zeytinyağını karısının salata tabağında görmüş bir sürü tip çıkar. 
‘Hap yap, para kap!’ yapmak isterler. 
Aklınca güzel bir hikaye uydurup (Size Thales in / Heredot un  yağını yediği ağaçların yağını getirdim gibi) 
18liralık yağı 48 liraya kakalama projeleri ( inovasyon ) gırla gider sezonbaşı. 

Son durum

Her sezon yeni bir oyun konulur sahneye, yeni bir heyecan vs. 
Bu sene heyecan yok ama pek!
Yine de sadece bu işten geçinen on binlerce insanın rızkı bahtı açık olsun, sezonları bereketli olsun. 
Geri kalanı Canan hocalar, Mehmet Yaşinler, kaymakamlar vs vs yi keyifler müsait değil dinlemeye. 
Onlar aralarında konuşsunlar en süzme, en organik, en erken hasat, en aroma falan, paydaşları yabancı sermaye adı ulusal olan konseyler.’
Bu arada sözü yine bir başka, ‘aykırı’ zeytinci Mustafa Alhat’a vereyim:
O da bir soru soruyor?

Önemli bir soru

Zeytinci Ziraat Mühendisi Mustafa Alhat, ‘Zeytinyağı Türkiye’de lüks bir ürün mü olmalı, yoksa  zengin fakir herkesin ulaşabildiği temel tüketim maddesi mi?’ diye bir soru ortaya atıyor.
Biliyorsunuz bir gurme bir zamanlar, ‘Menemen soğanlı mı olmalı, soğansız mı?’ diye bir soru ortaya atmış, herkes işini gücünü bırakmış bu konuya kafa yormaya başlamıştı.
‘Yemek kültürü’ dediğimiz olgu, halkın kolayca ulaşabildiği malzemeleri kullanarak nesiller boyunca yapıp yendiği yemeklerdir. 
Suşi Türk için lüks,  Japon için hayatının parçasıdır. 
Zeytinyağı bir Yunanlı için ‘günlük bir yağ!’ iken, zengin Çinli için hava atma objesidir. 
Bugün ABD de bile market fiyatları Türkiye’den ucuz. 
Bir ezber tutturulmuş gidiyor ‘zeytinyağı pahalı olmalı’ diye. 
Ama  markette 3’ e satılıyorsa çiftçinin eline üçün biri geçiyor. 
Bizim  Ülke olarak karar vermemiz lazım. 
Halkımız zeytinyağı yesin mi yoksa vitrinde mi görsün?
Bakalım siz ne diyor ve düşünüyorsunuz?
Aslında konu ile ilgili elimizde çok done var…
Çok kişinin de görüşü…
Geçenlerde ‘Çeşmealtı Pazarı’nı yazmıştık…
Zeytinyağı konusu da ona benziyor, her kafadan bir ses çıkıyor…
Ama üretici hep sessiz kalıyor…
Çünkü sesi kısılmış durumda…
Ben de bir ilave yapayım:
İki ürünümüzde tağşiş ve hile bitmiyor;
Birincisi zeytinyağı, ikincisi ise bal…
Diğerleri de arkadan geliyor…
Bakanlık isimlerini ilan edeceğini, bu dolahdırıcıların ticaretini ele alıp, hak ettikleri yere cezaevine gönderse piyasa biraz olsa nefes alır..
Güven gelir, üretici de hakkını almaya başlar…
Tabii ki biz tüketiciler de aldatılmaz, kandırılmaz, içimiz rahat oluruz…

DİP EKSPRES

İzmir’de bazı yollar trafiğe kapanacak

İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenen İzmir’in ilk uluslararası maratonu için nefesler tutuldu. 
04 Ekim Pazar günü yapılacak Uluslararası İzmir Maratonu'nda 42 kilometrelik koşu 07.30'da, 10 kilometrelik koşu ise 08.00’de Lozan Meydanı'ndan başlayacak. 
Pandemi nedeniyle katılımın 300 kişi ile sınırlandırıldığı 42 kilometrelik 
maratonun uluslararası ödülleri erkekler ve kadınlarda 10'ar bin dolar olarak belirlendi.
Her iki koşu için de güzergah üzerindeki yollar trafiğe kapatılacak.
4 Ekim Pazar günü saat 03.00’te kapatılan yollar 14.00’e kadar kademeli olarak açılacak.
42 kilometrelik maratonda koşucular Şair Eşref Bulvarı’nı takip ederek Alsancak Garı önünden Liman Caddesi, Zafer Payzın Kavşağı, Altınyol, Anadolu Caddesi, Cemal Gürsel Caddesi’ne devam edip Karşıyaka Anıtı önünden geri dönüş yapacak ve aynı güzergah üzerinden dönüşe geçecek. 
Yeniden Lozan Meydanı’na gelen atletler buradan Vasıf Çınar Bulvarı,  Cumhuriyet Meydanı, Konak Pier önünden Mustafa Kemal Sahil Bulvarı ve Üçkuyular Vapur İskelesi önünden Haydar Aliyev Bulvarı’ndan devam ederek Sabancı Kültür Merkezi önünden geri dönüş yaparak aynı güzergah üzerinden devam edecek ve Vasıf Çınar Bulvarı’nda yarışı sonlandıracak.

Startlar 5’er saniye arayla verilecek

Maraton için sıkı pandemi önlemleri alındı. 
Kültürpark’taki etkinlik alanına tek bir noktadan girişe izin verilecek. 
Yarış alanına giren herkesin ateş ölçümleri yapılacak.
 Isınmalarda 1.5 metrelik sosyal mesafeye dikkat edilecek. 
Startlar dörder kişilik gruplar halinde 5'er saniye arayla verilecek. 
Her grubun arası 5 metre olacak. 
Organizasyonda sular da temassız olarak dağıtılacak. 
Tüm parkura ambulanslar yerleştirilecek.

Sanal ortamda

İzmir Maratonu sanal ortama da taşınacak. 
Sanal maratona katılmak isteyenlerin Facebook profili, Google hesabı veya e-posta adresiyle #bizkoşarız Sanal Koşu Kulübü’ne kaydolarak profil oluşturması gerekiyor.
Daha sonra profil, istenilen GPS cihazı, akıllı saat veya telefon uygulamasıyla eşleştirilerek sanal koşu seçilecek. Koşulan her kilometre için puan toplanacak ve bunun karşılığında da ödüller kazanılacak.

Helvacı’ya ‘keşkek hayırları’ için etkinlik alanı

Aliağa Belediyesi, bölgenin yöresel lezzetlerinden olan ve geleneksel düğün törenleri başta olmak üzere, sünnet, bayram gibi toplumsal katılımın yüksek olduğu törenlerde ortak işgücüne dayalı olarak yapılan keşkek hayırları için 480 metrekarelik yer hazırlıyor. 
Belediye ekipleri Helvacı’da sürdürülen çalışmalar kapsamında belirlenen alana 83 metreküp beton dökümü gerçekleştirdi. Beton dökümünün ardından alana; Büyük kazanlarda, açık ateşlerde, buğday ve etin birlikte pişirilmesiyle elde edilen keşkek ’in yapımı için de mutfak bölümü hazır hale getirilecek. 

Boş hayaller acı getirir

Kars Ardahan Iğdır Platformunun düzenlediği etkinlikte Başkan Ercan
Turan Ermenistan'ın Azerbaycan'a yönelik saldırısına tepki göstererek,
‘Boş hayaller Ermenistan'a acı getirir, gözyaşı getirir.’ dedi.
Bornova Cumhuriyet meydanında yaklaşık 50 dernek başkanıyla birlikte
Türk Bayrakları ve Azerbaycan Bayrakları ile yaptığı basın
açıklamasında Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Türk milletinin dün
olduğu gibi bugün de Azerbaycan'ın yanında olduğunu söyledi.
Ermenistan'ın soykırımcı ve devamlı bulanık suda balık avlayan bir
devlet olduğunu, Azerbaycan topraklarının yüzde 20'sini, Azerbaycan'ın
ordusunun olmadığı, silahının bulunmadığı bir dönemde Rusların da
desteğiyle işgal ettiğini belirten Turan, bu nedenle bu kavganın
bitmediğini, bitmesinin de mümkün olmadığını ifade etti.