"Nasıl geçti habersiz.. O güzellim yıllarım" diyerek devam eden şiir ne de güzel ifade eder geçmişte yaşanan güzellikleri. Ki, bazen gözyaşı da olsa içinde, halen o güzel günleri anarak yaşayıp, yaşlanmanın keyfini.
Yetmişli yılların başında bestelenen şiir Milliyet gazetesince 1971 yılının en sevilen şarkısı seçilmiş idi. Hicaz makamında şarkı aşka dair! Beste Teoman Alpay, güfte Nihat Aşar imzalı. Zevkle dinler, mırıldanırım aklıma geldikçe:
"Nasıl geçti habersiz.. O güzelim yıllarım.. Bazen gözyaşı oldu.. Bazen içli bir şarkı.. Her anımı eksiksiz.. Dün gibi hatırlarım.. Dudaklarımda tadı.. İçimde durur aşkı.. Hani o saçlarıma taç yaptığın çiçekler.. Hani o güzel gözlü ceylanların pınarı... Hani kuşlar ağaçlar bin bir renkli çiçekler.. Nasıl yakalamıştık saçlarından baharı.. Ben hâlâ o günleri anarsam yaşıyorum.. Sanki mutluluğumuz geri gelecek gibi.. Hâlâ güzelliğini kalbimde taşıyorum.. Dalından koparılmış taze bir çiçek gibi"

Hani derler ya "sonunda ayrılık yoksa adı aşk olmaz" diye. Hiç inanasım yoktur böylesi söylevlere. İnsanoğlu kadri kıymetini bilmedikçe yaşadığı güzelliklerin, adı aşk olsa ne olur ya da olmasa. Marifet her halükarda kıymetini bilmektir yaşanılan güzelliklerin. Tadı damakta kalmalı ki hiç akıldan çıkmasın. Güzelliklerde kalsın akıl illa ki. Oysa aklımız güzelliklerden kopalı yıllar oldu. Yetmişli yılların sonunda ayyuka çıkan huzursuzluk seksenli yılların başında darbeyle duraksadı. Duraksamış gibi oldu demek daha doğru belki. Saman altından su yürüterek ilerledi terör. O gün bugündür huzur yok ülkemde.

İşte tam da bu nedenle o güzel günleri, yani altmışlı yılları, anarak yaşıyor, andıkça rahatlıyoruz. Sanki o mutlu ve huzurlu günler geri gelecekmiş gibi. Huzuru özledik. Hem de çok özledik. Toplumsal huzuru yani! O ne kadar önemli bir duygudur ki, bedensel ve ruhsal sağlığı tamamlar. Toplumsal iyilik hali olmadan sağlıklı olmaktan söz edilemez çünkü. Toplumsal huzur nedir bilmeyenler var. Bana göre, çocukluğu, gençliği yetmişli yılların ikinci yarısıyla seksen ve sonrası yıllara denk gelenler, 2017 itibariyle 45 ve daha küçük yaşlarda olanlar, toplumsal huzuru tatmayanlardır maalesef.  Özleyecek huzuru olmayanların durumu daha vahim. Onların yaşama tutunmak için özlem duyacakları anıları yok çünkü.
Şükür kurtuluyoruz 2016'nın hezimetinden derken yine, yeniden patlayan silah sesleri hakim oldu 2017'nin ilk saatlerine. Ruhu şad olsun hayatını kaybedenlerin.  Adı Noel ya da Yeni Yıl. Kutlanan gecenin. Türk ya da değil. Müslüman ya da değil. Hayatını kaybedenler. Ne fark eder? Fark eden sadece kaybettirilen hayatlar. Rabbin insana sunduğu, insanın insandan aldığı hayatlar. Hakkı var sanıyor almaya. Var sanması için eğitiliyor zaten. Hatta Rabbin sunduğu ödül gibi anlatılıyor bu girişimi ona. Terör böyle günler için var, huzur ve mutluluğu yok etmek için.  Kutlanan günler mutluluk çağrıştırır. Kutlayan insanlar da mutludur genelde. Terörist gülen yüzleri, geleceğe umutla bakan gözleri sevmez. Kendi gibi kararsın ister kendinden başkalarının da dünyası.
Huzursuzluk sürüyor. Artıyor. Azalıyor. Ancak asla yok olmuyor.  Olacak gibi de görünmemekte. Dünya, dünya olalı böylesi kirlilik görmedi. "Hala güzelliğini kalbimde taşıyorum" diyebileceğimiz insanlar azaldıkça sahibine benzer güzellikte Dünya bulmak zor. Hem de çok zor. İnsan kirlendikçe kirleniyor Dünya.
Gençlik toplumsal huzurla tanışmadı. Tanışmalı ki gelecek barıştan yana kurtarılabilsin.
Yeni yıl 2017'de yüzümüz barışla, huzurla gülsün dilerim.