Evet, halat çekme mevzusunda bu 3. yazım. Hepinize sağlıklı bir ay dileyerek yazıma başlıyorum.

Zihnimiz ile giriştiğimiz bu halat çekme oyunundan kurtulmanın tek bir yolu olduğunu söylemiştik: Halat çekme oyununu bırakmak. Ama sorun şu ki, ne yapacağımızı söylemek, nasıl yapacağımız hakkında bir fikir vermiyor bize. Doğduğumuz günden beri içimizde bulunan, kurtulmak için hep kaçınmaya çalıştığımız, kaçınmaya çalıştıkça bataklığa batan bir insan gibi daha da dibe vurduğumuz bu otomatik davranışlar bizi her seferinde aynı duvara toslatan bu düşünceler ve duygular, artık sonra ermeli. Bu duygu ve düşüncelerden kaçınamayacağımızı KABUL etmeliyiz. Yani ilk işimiz kaçınma davranışından vazgeçmek olmalı. Çünkü kaçınmak, KONTROL ETMEK ya da KONTROL ETMEYE ÇALIŞMAK anlamına geliyor. Neyi kontrol etmeye çalışıyoruz peki? Kaçınmak istediğimiz durumlardan kaçınamadığımızda bizde oluşacak duyguları kontrol etmeye çalışıyoruz. Peki işe yarıyor mu?
Basit bir soru ile devam edelim: kendinizi bildiğiz bileli, sizi rahatsız eden, sizde olumsuz duygular uyandıran bir anınızı düşünün. Bu anıdan kurtulmak için neler yapmayı denediniz? Kimlerden ne gibi öneriler aldınız? Hangi kitapları okudunuz? Hangi ilaçları kullandınız? Hangi psikologlarla konuştunuz? Peki sonuç ne? Kurtulabildiniz mi?
Cevabı biliyoruz. Hala bu sorunu yaşamaya devam ediyorsunuz muhtemelen. Ancak bu sorunu çözmek için sorundan kaçmaya çalıştığınızın da farkında olmanızı isterim. Çoğu zaman bu sorunun sizde yaratacağını düşündüğünüz duyguları yaşamamak için sorundan uzaklaştınız, onu reddettiniz, onu yok saydınız. Geçen yazıda belirttiğim gibi sonu her zaman sizin kaybedeceğiniz bir halat çekme yarışına girdiniz.
İşte bu durumda KABUL, bu oyunu bırakmak, istenmeyen duygu ve düşüncelere yer açmak anlamına geliyor. Yaşadığımız şeyleri bir değerlendirmeye tabii tutmadan, olduğu gibi yaşamak. Kişinin kendisiyle ve dünya ile olan yaşamına karşı değerlendirici bir tutum almaması; yani anlayışlı, nazik, açık, şimdiki zaman odaklı ve istekli olması anlamına gelir. Teknik tanımı; olayları tamamen ve hiçbir savunma olmadan, direkt ve otomatik uyaran fonksiyonlarıyla temas halinde olması — bu fonksiyonları azaltmak veya değiştirmeye çalışmadan ve sadece türetilmiş dilsel fonksiyonları temel olarak almadan yaşanmasıdır. (Burada geçen otomatik uyaran fonksiyonunu anlamı şudur: üzerinde çilek ve çikolata parçacıkları olan bir pasta düşünün. Bir de     ‘2’ şeklinde bir maytap. Bunu gördüğümüzde aklımızdan neler geçer?  Sadece gördüklerimizi sayarsak bunlar ‘otomatik uyaran fonksiyonları’ olur. Gördüğümüz dışında yapacağımız her yorum uyaranlardan değil, bizden kaynaklanır. Pastayla ilgili ‘Ayy ben şimdi bunu yersem şişmanlarım, ya da sanrım bu iki yaşına bir çocuğun doğum günü pastası şeklindeki yorumlar ise ‘türetilmiş dilsel fonksiyonlardır’.)
Sonuç olarak KABUL, pasif değil aktif bir eylemdir. Nasıl mı? Bunu da gelecek ay yazacağım.
Mutlu ve sağlıklı günler dilerim!