Süleyman Gülen-İş stresi, hepimizin ortak noktası. Günlük hayatımızda yaşadığımız sıkıntıların üzerine iş yerindeki sorunlar da eklendiği zaman hayat çekilmez olabiliyor. Sizin de aklınız muhtemelen stresten nasıl uzak durabilirim, iki dakika kafam rahat oturamaz mıyım gibi sorularla meşgul. 7 yıldır Theta Healing Tekniği ile uğraşan Sühan Akgün tam bu noktada strese savaş açmış durumda. Haber Ekspres Gazetesi olarak Sühan Akgün ile mucizevi Theta Healing Tekniği ve stresten nasıl uzak dururuz üzerine stressiz, çok keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.

*Biraz kendinizden ve bu meditasyon sürecine nasıl girdiğinizden bahseder misiniz?

13 sene THY'de kabin memuru olarak çalıştım, orada insanları koşulsuz sevmeyi deneyimledim. Emekli İngilizce öğretmeniyim. Toplumun dostluk, fedakârlık, komşuluk gibi değerleriyle büyüdüm. Sizin içinizde sevmek olabilir; ancak siz bunu deneyimlediğinizde sizin malınız olur. Oğlum doğduktan sonra uçuşlarda onu bırakıp gitmek zor olduğu için istifa ettim. Daha sonra kızım dünyaya geldi hem iki çocuk hem öğrenciler hem de çeşitli toplumsal faaliyetler olunca eşimle birlikte kendimizin en iyisi nasıl olur arayışının peşine düştük. Bu arayış da bizi yogaya götürdü. Psikoterapi, yoga, meditasyonlar. Çünkü siz bir kere kendinizi keşfetme yoluna çıktıysanız evren de size fırsatlarını sunuyor. O fırsatları yakaladıkça kendinizi daha çok keşfediyorsunuz. Bu modern yaşantıda insanların arınması eskisinden farklı. Şehrin ortasında işe yetişirken hasta çocuğunu eşine emanet etmiş, trafikte insanlara kızmadan sakin kalabiliyorsan bence bu alnından öpülecek bir durumdur. Aslında hepimizin içinde kendimizin en iyisi olacak güç ve kapasite var. Fakat biz yetiştirilme tarzımızdan gerek içinde bulunduğumuz toplumun genel yargılarından kendimizi kısıtlarız. Bu toplumun bize yanlış şeyler öğrettiğinden değil ama atalarımızın inançlarını benimseriz. Eğer annemiz bir şeyi yapamayacağına inanıyorsa büyük ihtimal siz de onun yapamayacağını düşünürsünüz. Buna da öğrenilmiş davranış alışkanlığı diyebiliriz. Ancak şimdi yaşam farklılaşıyor. Bizim duygu, düşünce ve inançlarımız yüzde 10 kadar bilinçli akılda tutuluyor. Yüzde 90 bilinçaltından kaynaklanıyor. Şunu fark ettim ki bilinçte neyi değiştirirseniz değiştirin, bilinçaltının gücü inanılmaz. Bu yüzyılda bunu artık birçok kişi fark etmiş durumda. Yol beni Theta Healing Tekniği'ne çıkardı.

*Theta Healing yönteminin iş stresine etkilerinden biraz bahseder misiniz?

Hayatımızın büyük bir bölümü iş hayatında geçiyor. İş ortamında yaşadığımız genel sorunlar bizim içimizde halledemediğimiz duygu ve inançların dışa yansımasıdır. Diyelim ki insan aksi bir müdürle çalışmak zorunda. Bunu daha önce de deneyimlemiştir bu insan. Bu insanın müdürüyle yaşadığı problemleri çocukluğuna baktığımızla babasıyla veya okulda yaşadığını görüyoruz. Bilinçaltında yargılanma, takdir görmeme, beğenilmeme gibi durumların olduğunu anlıyoruz. Bu teknik bunları bize değiştirme imkânı, bilinçaltında farkındalık yaratma imkânı sağlıyor. Eğer kişinin inançları değiştirilirse bu yargı ve beğenilmemeden ne öğrenmiş onu sorduğumuzda mükemmel olmayı, çalışkan olmayı öğrenmiş. Tedbir alarak işini daha iyi yapmayı öğrenmiş olduğunu görüyoruz. Bunları öğrendiğine göre yargılamaya olan ihtiyaca son veriliyor. Bu kişi bunu bilinç ve bilinçaltında öğrendiğinde artık yargılanmadan yaşamayı benimsiyor. İçimizde ne varsa dışımızda onu yaşarız. Yoksa bütün gün müdürüne kızsa işler daha kötü hale gelir ve aralarındaki ilişki daha gerilir. Bizim danışanlarımız seans alabiliyor. Seansta hayatın zorlukları karşısında öğrendiklerini biz onlara ışık tutarak değiştirmelerinde yardımcı oluyoruz. Ya da eğitim alarak tekniği öğrenip kendileri uyguluyorlar. İsterlerse çevrelerine de uygularlar. İstiyorlarsa profesyonel danışmanlık yapabilir ya da bizim gibi eğitim de verebilirler. Önce kendi içinizde yaşayıp onu benimsemeniz lazım. Kendinizde bunu benimsemediğiniz zaman o sizin malınız olmaz ve işinize yaramaz. Potansiyel enerjiyi deneyimlediğimizde hayat da bizim olur.

*Peki şarkı dinlemek, meditasyon olur mu?

Eğer dinlediğiniz şarkının sizde uyandırdığı duygular varsa bu tam bir meditasyon olmaz. Ben tamamen iç sessizliğinize dönük bir meditasyon öneririm. Doğanın şarkılarını dinleyerek meditasyonu öneririm.  

*İş streslerinden bahsettiniz, tavsiyeler verdiniz. Peki insanlar işten arta kalan zamanlarında ruhsal bütünlüklerini sağlamak için neler yapabilir? Ne yaparlarsa bu iş hayatlarına olumlu yansıyabilir?

Her şeyden önce genç dostlarıma şunu öneririm ki hayatlarının merkezinde olsunlar. Kendilerine şunu sorsunlar: Ben hayatımın merkezinde miyim? Benim hayatımın merkezinde kim var? Genellikle hayatımızın merkezine işi, anne babayı, çocuğu veya eşi koyabiliyoruz. Ya da toplumu koyuyoruz, toplum ne der diye yaşıyoruz. Bizim ilk yapmamız gereken şey hayatımızın merkezinde olup olmadığımızı düşünmemiz gerek. Günlük hayatlarına bakarak, günlük düşüncelerine bakarak bunu hemen fark ederler. Günlük hayatı yaşarken ne kadar kendilerine göre karar veriyorlar? Ne kadar işe, patrona, çocuğa, eşe, anne ve babaya bakarak karar veriyorlar? Öncelik listesi yapmalarını öneririm. Hayatınızın merkezinde olmak çok önemli. Bu benim hayatım; benim seçimlerim, benim hedeflerim var. Bunları gerçekleştirirken nasıl dengeli yaşarım? O zaman öncelik listesi lazım. Birey bunları uyguladığında toplumda da tam denge olur. Nasıl mı? Bizim toplumda kendini unutup başkasını baş tacı ederek biraz gücenik, biraz kırgın, biraz kendine acıyan insanlar birikmiş durumda. Eğer ben var olmazsam kimseye bir faydam olmaz. Kimseye bir yararım olmaz. Hayatının merkezinde olmak, kendi varlığını kabul etmektir. Kendi varlığını kabul eden bireyler başkalarının varlığını da aynı sevecenlikle, aynı saygıyla kabul ederler. Bu bencillik değildir. Ben küçükken bize başkasını sevmek bencillik diye öğretildi. Bunda kimsenin suçu yok. Bizim anne babalarımız da öyle öğrenmişti. Ancak şöyle bir gerçeklik var. Ben kendimi sevmiyorsam içimde titreşim olarak o sevgi yoksa zaten başkasına yönlendiremem. Kendimi sevmenin, kendimi hayatımın merkezine koymanın bir bencillik olmadığını aslında gereklilik olduğunu çok geç yaşta öğrendim. Onun için genç dostlarıma şimdi diyorum ki hayatınızın merkezine kendinizi koyun. Sonra da eşinizi, işinizi, çocuğunuzu olması gereken yerlere koyun. Karşılıklı sevgi, saygı, destekle ilişkiler gerçekleştirin. Sürekli kendinizi listenin sonuna koyarsanız enerjinizi tüketir, bu yüzden başkalarını suçlarsınız.

'Yarattıklarınızın kurbanı olmayın'

Potansiyelinizi yanlış kullanma riskiniz de var. Diyelim ki siz bir iş yerinde çalışıyorsunuz. Çok çalışkan ve gayretlisiniz. Verilen görevlerde o kadar çok kendinizi kaybediyorsunuz ki başkalarının görevini yaptığınızı da fark etmiyorsunuz. Bir bakmışsınız neredeyse ofisin tüm görevlerini siz yapıyorsunuz. Bunun sebebi çevreyi merkezinize aldığınız için siz hayatınızda dışarıda kalıyorsunuz ve sonucunda kızgınlıklarınız başlıyor. Haklarınız verilmiyor, yaptığınız görülmüyor, değeriniz bilinmiyor hissediyorsunuz. Hatta kullanıldığınızı düşünüyorsunuz. Sizin kendinizle ilgili bir değer algınız olduğunda, "bu iş yerinde ben bu noktadayım, benim görevim bu severek isteyerek yapıyorum ve o kişi de bunu biliyor" dediğinizde bu sorunları yaşamıyorsunuz. Bu sorunları biz yaratıyoruz ve yarattığımız şeylerin kurbanı oluyoruz. Ailede de aynı durum söz konusu. Tüm sorumlulukları sizin olmasa bile yükleniyorsunuz ve sonra tüm sorumluluklar benim üzerimde diye şikâyet ediyorsunuz. Siz tüm sorumlulukları sırtlanarak evdeki diğer kişileri sorumluluk almaktan mahrum bırakıyorsunuz. Çok fedakâr bir anne çocuklarının bencil olmasına sebep olabiliyor. Herkesin sorumluluğunu zarifçe ona bırakmak lazım. Tüm bu sorumluluğu yalnızca ben yapabilirim diye bunu üstlenmek, kendine güvenmek elbette güzel ancak bu bize bir silah olarak dönebiliyor. Gerektiğinde yardım almak, başarının altın anahtarıdır.

*Günlük hayatta 'Hayır' diyemeyen insanlar var. Bu bir hastalık mı, sizce aşılabilir mi?

Evet böyle çok insan var ancak bu bir hastalık değil, alışkanlıktır ve aşılabilir. Toplumumuzun mantığında yardımseverlik ön planda olduğu için toplumumuzun çoğu kesiminde 'hayır' diyememek var. Ancak dozu kaçırmamak lazım. Hayır demek bencillik değil, aslında siz evet diyerek diğer insanlara bencillik yapıyorsunuz. Kendinizi de kullandırmış oluyorsunuz. Ben hiç hayır diyemeyen bir insandım, sürekli evet derdim. Theta Healing'den sonra 'Hayır' demeyi öğrettim kendime. Önceden olduğu gibi şimdi de sevilen biriyim ancak 'hayır' demeyi öğrendikten sonra alanımı daha efektif kullanırken sevilen biri oldum. Enerjimi dağıtmamış oluyorum ve olması gereken yerde harcıyorum. Ancak eskiden herkese evet deyince ne oluyordu? Kendi yolum kalmıyordu. O zaman da ben potansiyelimi yanlış kullanmış oluyordum. İş hayatında da bu oluyor insana. İnsanlar kendi sınırlarını bilmeli. Sınırlar duvar değildir, onları açıp kapatabiliriz. Ancak bir sınır olması gerekir. İş hayatında da bir sınır koymazsak sonra sayılmıyoruz, sevilmiyoruz diye şikâyet ederiz. Karşımızdaki insana da için için kızgınlık besliyoruz ve bu kızgınlık da potansiyelimizi düşürüyor. Moralimizi bozuyor, bulanıklık içinde yaşıyoruz.

*Size ne tür problemi olan insanlar başvuruyor? İstediklerini alabiliyorlar mı?

İş hayatından gelen en büyük içinden çıkılmayan sorunlar haksızlık sorunları oluyor. 'Bana iş yerinde haksızlık yapıldı, haklarımı alamıyorum' en çok duyduğum sorunlardan biri. 'Hangi iş yerine gitsem çok çalışmama rağmen bu haksızlık durumu hep bana yapılıyor, herkese bu kadar zam yapılırken bana az yapılıyor, herkese arka çıkılıyor ancak bütün yük bende' gibi cümleleri çok sık işitiyorum. Öncelikle kendini bilmek, değerini kavramak ve daha sonra iş yerindeki sorumluluğunuzu bilip ona göre davranmak üzerine çalışıyoruz. Farklı iş gruplarından insanlar bizimle oluyor. İşçisinden genel müdürüne kadar. Birey olarak da bizden aldıkları faydalar, yaydıkları enerjiye göre farklılık gösteriyor. Bunun üzerine de çalışıyoruz. Ancak herkes bir ilerleme kaydediyor. İşinde mutsuz olan bir arkadaşımız vardı, işini bırakıp bir kafe açma cesaretini gösterdi, şimdi çok mutlu. Buna cesareti yoktu, bizimle olduktan sonra buna cesaret buldu. Bir başka sorun terfi alamamakla ilgili oluyor. 'Herkes benim terfi almamı beklerken bir başkası terfi alıyor, niye bana sıra gelmiyor' sorularını da çok duyuyorum. Yine orada kişinin bilinçaltında yasaklanma, değersizlik, takdir edilmeme gibi blokajlar oluyor. Bunlar üzerine çalışıyoruz. Ancak pratikte bana gelen danışanlarıma şunu öneriyorum: Hangi terfiyi istiyorsanız bunun için yapılacak tutum, geleceğiniz konumda neler yapacaklarınızı bir rapor halinde dökmektir. Ben bu konuma geldiğimde şu yeteneklerimi devreye koyacağım, bu şirket için bu çare ve atılımları öneriyorum gibi üst mercilere sunulmalıdır.

'Aileler önce çocuğu keşfetsin'

*Sürekli değişen eğitim sistemi ve sınavlarla boğuşan öğrencilere önerileriniz nelerdir?

Bizim öncelikle yaptığımız şey anne ile babayı rahatlatmak. Çünkü inanın en büyük kaygıyı anne babalar yaşıyor. Çocuklara bunu söylemeseler bile çocuklar bu enerjiyi alıyorlar. Biz sadece sözcüklerle anlaşmıyoruz, kafamızdan geçen düşünceler de enerji olarak birbirimizi etkiliyor. Bir anne çocuğuna diyor ki "ben sana güvenirim" ancak bilinçaltında "eyvah ya yetiştiremezse". Çocuk da bunu hissediyor. Her şeyden önce biz anne ve babaların endişe ve kaygılarını konuşuyoruz. Bu sınavların dünyanın sonu olmadığını önce anne babanın algılaması gerekiyor. Bir çocuğun başarılı olması ve hayata tutunabilmesi önce kendi olması ve kendi yeteneklerini keşfedebilmesi gerek. Çocuk ne istiyorsa, neye yeteneği varsa anne babanın çocuğu ona göre yönlendirmesi lazım. Herkesin bu sınavları başarması şart değil, önce çocuğun kendine güveni olması lazım. Çevresiyle de barış içerisinde olması lazım. Bunlar olduktan sonra zaten neye yeteneği varsa su akıp yolunu bulacaktır. Ailede çocuğu ilgilendiren konularda çocuğun fikrini almalı. Anne babalar çocuklarına bir şeyler öğretmek yerine çocuklarının ne bildiğini keşfetmek için kendilerine zaman ayırsınlar. Neye yatkınlıkları var? Çocuklarınızı keşfedin. Şimdiki çocuklarımız gökkuşağı çocuğu dediğimiz inanılmaz sezgileri gelişmiş, tüm toplumun ortak bilinciyle doğmuş çocuklar. Onlar daha 10 aylıkken Ipad kullanıyorlar. Telefonu açıp kendi fotoğraflarını bulabiliyorlar. Dünyaya gelen çocuklar hepimizin ortak bilincine sahipler. Toplumun tüm bilgi ve birikimiyle geleceği kurmak için doğuyorlar. Çocuklarınızdan çok şey öğrenebilirsiniz. Şahsen ben çok şey öğrendim. Bana sabırlı olmayı ve sınırlarımı aşmayı öğrettiler. İkisi de beni çağa bağladı. Geçmişin kalıplarıyla gelecek kuşakları yetiştiremeyiz. Sistemi suçlamak yerine çocuklarınızı bilgi ile donatın. Onlarla öğrenin, öğrenmek bir aşktır.

Theta Healing Tekniği nedir?

Bizler, içimizde hangi duygular varsa onları bir mıknatıs gibi hayatımıza çekeriz. Bunlar sevgi gibi olumlu bir duygu veya üzüntü, gücenme, öfke, nefret gibi olumsuz duygular olabilir. Zihnimiz olumlu, olumsuz duygu arasındaki farkı bilmediği için her duyguyu gerçekleşmesini istediğimiz bir olgu olarak algılar, kabul eder ve bize bunları deneyimleyebileceğimiz benzer olayları ve kişileri getirir. İçimizdeki duyguların bir kısmı, bu hayatımızda yaşadıklarımızın sonucunda oluşurlar ve bunların birçoğunun bilinçli olarak farkındayızdır. Duygularımızın bir diğer kısmı ise genetik olarak atalarımızdan devralmış olduğumuz olumlu ve olumsuz duygulardır. Theta Healing Tekniği çabuk ve pratik bir şekilde derin blokajlarımızı bulmamızı ve zihnimizi yeniden programlamamızı sağlar. Theta Healing Tekniği gerçeğimizi tekrar yaratmamıza ve dünyada kendi istediğimiz şekilde yaşamamıza yardımcı olur. Bu şekilde hislerimizi ve inançlarımızı tekrar oluşturabiliriz.

'Doğanın şarkısını dinleyin'

*İnsanlara iş hayatında stresten kaçınmaları için önerileriniz neler?

Meditasyon yapıp doğru nefes almalarını öneririm. Yani bizim bebek nefesimizle yapmaları gerek. Bebek nefesimizi almayı unuttuk. Korkuyla, endişeyle unutuyoruz. Nefes sizi anda tutar. Nefes sizin tüm kimyanızı olması gerektiği gibi tutar. Öfkeliyken nefes aldığınızda duygu durumunuz değişir. Doğru nefes almayı öğrenmemiz gerekir. Meditasyonu ise çok büyütmemek lazım. Bir gün batımını izlemek, dalgaların sesini dinlemek bile bir meditasyondur. Doğanın içinde olarak ona kulak vermeniz sizi anda tutar ve en iyi meditasyondur. Meditasyon anda kalabilmektir. İnsanlar genellikle geçmişin pişmanlıkları ve geleceğin kaygılarıyla yaşarlar. Geçmiş ve geleceğin yükünü sırtlanmış işini yapan bir çalışan düşünün. Ne kadar büyük bir yükle var olmaya çalışıyor. Karşısındaki müdür veya yönetici de böyle bir küfeyle bulunuyor ve bu küfeler çarpışıyor. Yükler savaşına dönüyor ve iş hayatında huzursuzluklar meydana geliyor. Bu kadar yükün altında hiçbir şey yapamıyorsanız bile bir çiçeği izleyin, bir böceğe odaklanın. Bakın bakalım böcek ne yapıyor. O bile bir meditasyondur ve sizi ana getirir. Sizi varlığın özüne götürür. Herkes kendine göre yöntemlerini uygulayabilir. Eğitimime gelemeyen ve bana ulaşamayan insanlar için meditasyonlar kaydettim ve onları dinlettim. Hatta onlar benim Theta Healing bilmeden önce kendime, eşime ve dostuma yaptırdığım meditasyonlardı. Dinleyerek yapabilirler. Işık meditasyonu sizi anda tutar. Bedene teşekkür meditasyonu var, hastalara öneririm. Yattığı yerden yatağında yapabilir. Ne sağlar ona? Kendi varoluş koşulsuz sevgi enerjisine odaklandığında kendi bedeninin şifa bulmasında yardımcı ve aracı olur. Kendi arzu ettikleri ve onları çeken bir yolu seçebilirler.