Eminim okumuş ya da duymuşsunuzdur. Boris Johnson, Birleşik Krallık'ta büyük bir çoğunlukla (1987 yılındaki Margaret Thatcher'in başarısından bu yana en büyük Muhafazakâr Parti çoğunluğu ile) kazandı.
Brexit, yani Birleşik Krallığın Avrupa Birliği'nden ayrılışı, göründüğü kadarı ile Ocak ayının sonuna kadar gerçekleşecek. Ancak tabii ki tam mutabakat koşulları, ayrıntılar ve özellikle Birleşik Krallık - Avrupa Birliği Ticaret anlaşması daha uzun zaman alacak.
İşçi Partisi'nin, iyice zayıflamış liderleri Jeremy Corbyn'in önderliğinde Brexit konusunda belirsiz ve yansız bir duruş alması ile Aralık seçimlerine olan ilgimi tamamen kaybettim. Tehlike belirtileri ve olacaklar apaçıktı.
Ancak ilgimi kaybetmediğim nokta, Britanyalı seçmenin sosyal medyada video ve paylaşımlarla nasıl kullanıldığı, yönlendirildiği ve aldatıldığı konusudur. 2016 yılında Trump'ın ABD'nin doğu bölgesindeki mavi yakalıların oyları ile sağlanan başarısında olduğu gibi, Boris de seçimi İngiltere'nin yoksullaşmış endüstriyel kalbi Merkez ve Kuzey İngiltere'de kazandı. İngiltere'nin bu bölgelerinde Hindistan, Pakistan ve Bangladeş kökenli önemli sayıda seçmen yaşıyor.
Geçen Perşembe günü, daha önce hep İşçi Partisi'ne oy veren bu seçmenlerin önemli bir kısmı bu kez Muhafazakar Parti'ye oy verdi. Artık sadece kötü yanlarının ünü ile kalan İngiliz şirketi Cambridge Analtyica'nın ABD'de muhafazakar eğilimli seçmenlerin Trump'a oy vermesini sağlamak için uyguladığı yöntemlerde olduğu gibi bence Birleşik Krallık'ta da bu seçimde benzer oyunlar oynanmakta idi.

Geçen hafta bir arkadaşım, bana Facebook'ta ve WhatsApp'ta (Hintli kayınvalide ve kayınpederine gönderilmiş) dolaşıma sokulan ve paylaşılan çok ilginç bir video gönderdi. Seçimden çok süre önce yayılan bu videolarda seçmene neden Corbyn'e oy verilmemesi gerektiği anlatılıyordu.
Bu videoların çoğunluğu Corbyn hakkındaki çok eski ama gerçek haberleri abartarak sunuyor; terör örgütü IRA ile bağlantılı Kuzey İrlanda'da cumhuriyetçi parti Sinn Fein ile 1990'larda görüşmelerini onun terörist olduğuna dair kanıt olarak gösteriyordu. Tabii ki bu görüşmelerin nedeni Corbyn'in terörü destekleme niyetinden değildi. İyi bilinen katı cumhuriyetçiliği ile Birleşik Krallık meşruti monarşisinden nefret ediyor ve Krallık'tan kopma ve bağımsızlık çabasındaki her gruba sempati ile bakıyordu. Video, Corbyn'in uzun bir suç ve günah listesi ile devam ediyordu. Videonun özellikle Asya kökenli Britanyalıları hedef aldığının en önemli kanıtı konuşmacının ses ve aksanı idi. Sunan kişi, nüfusunun %55'inden fazlasının Hint ya da Pakistan kökenli olduğu Leicester kentinden bir Britanya Asyalısı aksanı ile konuşuyordu.
Bu tür videoların bugünlerde seçimlerde oy dengesini bozucu ve sonuç belirleyici unsurlar olduğuna gerçekten güçlü bir şekilde inanıyorum.
Bana daha da ilginç gelen, her ne kadar Hindistan hükümeti ile bir bağı kanıtlanmış olmasa da, Hindistan üslü bir şirketin, Avrupa Birliği karar vericilerinin görüşlerini etkilemek için Hint yanlısı sahte web siteleri ve düşünce kuruluşları içeren küresel bir ağ yarattığının yakınlarda ortaya çıkması. 65 ülkede 265 web sitesi işleten bu grup, daha güvenilir haber kaynaklarından aktarma bültenlerin içine kendi yalan haber ve yorumlarını gizleyerek Pakistan karşıtı haber ve yorumları yaymayı hedefliyor.
İngiliz işgali altındaki Hindistan yarımadasından bağımsızlık sonucu miras kalan toprakların 1947'de bölünmesi ile başlayan Hindu-Müslüman çatışması, o günden beri iki ülkenin birbirlerine düşmanlık ve çatışmaları ile sürüyor.  

Bu web siteleri Brüksel'de politikalara yön verenleri etkilemek için bir nevi gizli lobi çalışması yürütüyorlar.  Web siteleri incelediğinde, çok yoğun bir çalışma temposu içindeki Avrupalı bir bürokrata, sabah saatin 5'inde Brüksel havalimanına yol alırken uykulu gözlerle okuduğu bu bültenlerin nasıl gerçek ve yasal izlenim verdiğini anlamak kolay. Kendilerine gerçek haber sitesi görünümü veriyor, meşru haber ajanslarının abone bültenlerini kopya ediyorlar. Bu grubu ortaya çıkaran araştırma kuruluşu EU Disinfo Lab'e (Avrupa Birliği Dezenformasyon Laboratuvarı) göre, sonra içine Pakistan karşıtı haberleri, yorumları, görüşleri yerleştirip Hindistan çıkarları için lobi faaliyeti yürütüyorlar. Web sitelerine Avrupalı okuyucuların aşina ve alışık oldukları biçimde 'The Manchester Times' veya 'The Times of Los Angeles' gibi adlar vermeyi de ihmal etmiyorlar.
Bence bunun buzdağının sadece görünen kısmı olduğu apaçık. Üretilen sahte haberler ve dezenformasyon (kasten yanlış haber vermek) bizi rahatsız etmeye daha uzun yıllar devam edecek. Bu nedenle her okuduğumuzu kritik gözle yani kuşkulu, dikkatli ve ayırıcı biçimde okumak, okuyucular olarak bize düşüyor.
YouTube'da '165 yıl Yaşayan Hunza Türkleri'  başlıklı videoyu izledikten sonra güldüğümü, sonra da araştırmaya karar verdiğimi anımsıyorum.  Her ne kadar 1948'de yayınlanmış The Healthy Hunzas (Sağlıklı Hunzalar) başlıklı bir kitapta Hunza adı verilen ve Kuzey Pakistan'ın bazı bölgelerinde yaşayan küçük bir kabilenin uzun yaşam sürelerine dikkat çekilmekte ise de, ortalama yaşam süresi beklentilerinden önemli ölçüde daha uzun yaşadıklarını belgeleyen, kanıtlayan hiçbir bilimsel bulguya yer verilmemiş. Mesleki ve bilimsel denetim altında yayınlanmış birkaç araştırmada ise bu iddiaların dünyada yaygın 'uzun yaşam efsaneleri'nden sadece biri olduğuna vurgu yapılıyor.

Hunzalarda 100 yaşını aşanların sayısının ortalamanın üzerinde olması mümkünse de, uzun yaşam süreleri ortalamanın çok üzerinde olduğu bilimsel araştırmalarla belgelenen İtalya'da Sardunya, Japonya da ise Okinawa'nın tersine, Hunzaların yaşam süresi beklentilerinin olağanüstü uzun olduğunu kanıtlayan, yayınlanmış hiçbir belge ya da rapor yok.
165 yaşın üzerinde yaşadıkları iddiası beni gülümsetti. Kanıta dayalı, yaşayan en yaşlı insan Fransız kadını Jeanne Calment yakın bir süre önce 122 yaşında öldü.
Batı medyasında sahte olabilecek haberleri/videoları hatta ABD Başkanı'nın beyanlarının doğruluğunu inceleyen  'fact checker' örgütler, siteler oluştu. Çok büyük gazeteler doğruluk kontrolünü önce kendileri yapmaya başladı.  Türkiye'de bunu yapan 'teyit.org' adlı bir web sitesinin olması gurur verici!  Dikkatinize ve ilginize sunuyorum. Türk basınında çıkan birçok yalan haber, yorum, resim ve videoyu inceliyor, sahte, doğru ya da yarı doğruluğunu ayrıntı vererek belirtiyorlar. Üstelik de bunu beş kuruş almadan sadece bağış kabul ederek yapıyorlar. Alkışlıyorum!
Bir daha size Facebook ya da WhatsApp'dan bir video gönderildiğinde kendinize şunları sormalısınız:
*Bu videonun yaratıcısı kim?
*Bunlar iddia mı, gerçek mi?
*Bu iddiaların kanıtı var mı?