Şu an Türkiye'nin büyük bir nüfusu, çeşitli borçları nedeni ile SGK ile yapılandırmaya gidiyor. Bizim apartmanın rahmetli kapıcısı Himmet, emekli olduktan sonra, karım çalışmamı istemiyor, onu işe alın sizinle kalalım dedi. Sabah ekmek, gazete, temizlik gibi rutin işler için karşılıklı anlaştık ve eşi sigortalı kapıcımız oldu. Apartmanımız sakinlerinden biri gibi olan ve yaşayan Himmet çok yağmurlu bir günde arkadan oluklu plakaları getirip "apartman kapısının üstüne koyayım içeri su girmesin" bireysel kararını uygularken ayağı kayıp 2 metreden düştü ve maalesef kaybettik. Eşi önce 'Ben de orda idim, su içmeye girdim, o arada olmuş' dedi ise de akıl veren çok olur, sigorta müfettişlerine "Apartmanın işlerine kocam bakıyordu" verdiği ifadesi ile SGK Ayşe için 7 yıldır yatırdığımız primleri hazineye bağışlayıp, Himmet'e prim borcu çıkardıktan sonra, faizi gecikmesi vb. derken bir daire parası borç çıkardı, ne yapılsa da hukuken kazanmak mümkün görünmedi. Olaylar, ifadeler, kapıcımız için yatırdığımız primler SGK tarafından hazineye hibe, borç kapıda. Avukat yapılandırın dedi. Yapılandırdık, anonslardan 2 Ocak'ta ilk taksidi yatacak, tık yok. Yöneticimiz cuma günü koştu SGK'ya ana baba günü, herkes canından bezmiş. İşinizi kendiniz takip edinden sonra yollanmayan belgeleri akşamüstü temin ile canhıraş ilk taksidi toplamaya başladık. Çünkü ocak ayının ikisinde yatırmayanlar, örneğin yapılandırma ile 125 milyon borç ödemeyi kaçırırlarsa 60-70 milyon üstüne biniyor. Bu durumda Pazartesi yananların, dumanlarını görecektik. Ama son dakikada ödemeler ayın 12'sine kadar uzatıldı
***
Cumartesi olayların içinde çalkalanan birçoğumuz gibi PTT tesislerine kendimizi attık soframızı kurduk (Bazı arkadaşlarımız yanlış anlamış nerede bu tesis diye sordular, halk arasında "Pijama, Terlik, Televizyon" PTT tesisleri diye anılır hep). Yeni yılı yeni umutlarla karşılamaya o evrensel gün ve saatin getireceği insani duyguları yaşamaya hazırlandık.
Bu yıl benim için çok zorlu idi. Yarım asrın üstü, yanımda her an beraber olduğuğum şemsiyem, çınarım devrildi: annem. Fark ettim ki yapayalnızım. Annenin yerini hiçbir şey doldurmuyor ve tek çocuksanız, anlarsınız beni. Çekirdek ailem eşim, oğlumla yemeğimizi yedikten sonra televizyonu açtık. Tarkan'la yeni yıla girdik. Muazzez Abacı, Muazzez Ersoy'la, Zeki Müren gazinosunda devam ettim, Sibel Can, Emel Sayın'la bitirdim. Bütün bu saatler boyu zaman tünelinde çocukluğum, gençliğim bugüne kadar tüm o şarkılar, anıları ile eşlik etti bana ve annem, babam. Kâh birinin kâh diğerinin çok sevdiği, eşlik ettiği, o şarkılara ben eşlik ettim. Ve ben o saatlerde ailemi kaybettiğim gerçeğini yaşadım. Meğer annem, çok erken giden babamın hiç yokluğunu hissettirmemiş bana. Herkesin bir dönem yetim kaldığı gerçeği, yaşınız kaç olursa olsun.
***
Bir zaman dilimi, kısa da olsa anılarım ve ben. Hay TV kanalını değiştirmemiş olsaydım, yüzüme vuran, günün Türkiye'nin acı terör gerçeği. Reina'da 6oo insan otomatik tüfekle taranıyor, 39 ölü, onlarca yaralı, denizden toplananlar. Eski yıl, yeni yıl ne fark eder. Yaşamamızı çalan bu terör, çalkantı (savaş) yurdumda. Yılbaşı öncesi müslüman yılbaşı kutlamaz söylemleri ardından bu terör eylemi açıkça bir laik-dinci ikilemi yaratmak amaçlı, tıpkı daha önce sağcı-solcu, Alevi-Sünni, Türk-Kürt ikilemleri yaratılmaya çalışıldığı gibi. Ülkemin haline, masum insanların katline daha da çok ağladım. Görünen o ki, bu büyük oyunları bozmadan bize yeni hiçbir şey yok.