Bize göre 1 Nisan ‘Şaka’ günü.

İngilizlere göre ise ‘aptallar’ günü..
Ben bugün 27 Mart’ta kutlanan Dünya Tiyatro Gününden söz edeceğim, çünkü bırakın yazmayı ‘şaka yapacak’ halimiz bile yok.
Eski çağlarda insanlar, yaşanan doğa olaylarını tanrıların gazabı ya da hediyesi olarak tanımlıyorlardı.
Bu nedenle onlar için ritüeller düzenlemeye ve onları onurlandırmaya çalışırlardı.
Zamanla bu dini ritüellerin, evrimleşerek günümüze kadar ulaşan kıymetli bir ifade sanatı olan tiyatroya dönüştüğü düşünülmektedir.
Köklerinin ritüellere dayandığına inanılan tiyatro; yeterli kanıt olmamakla beraber, işleyiş ve şekil bakımından ritüellere benzemektedir.
Başlarda ibadet olarak başlayan bu törenlerin zamanla hikayeleşerek tiyatronun temelini oluşturduğu söylenebilir.
Tiyatronun tanrısı olarak bilinen, aynı zamanda Olimpos’un 12 tanrısından biri olan Dionysos törenleri, bilinen en eski oyunlardır. Doğada çeşitlilik ve bereketi ifade eden bu tanrı; şarap, üzüm, incir, nar, çam, sarmaşık, ekmek, çörek, teke, eşek, boğa ve domuzla simgelenir. Dionysos için düzenlenen ritüeller doğanın çöküşü ve canlanışını simgeler.
Hayatımızda büyük önem ve yeri olan tiyatro, bugün binlerce emekçisiyle, birbirinden kıymetli eserleri hayatımıza katmaya devam ediyor.
Tıpkı tanrısı Dionysos gibi, çeşitli ve sınıfsız bir ruha sahip bu sanat, içinde birbirinden farklı sayısız görüş, inanış ve kültür barındırıyor.
27 Mart Dünya Tiyatrolar Günü’nde sizler için; yüzyıllardır sayısız esere ev sahipliği yapmış önemli tiyatrolardan bir kaçından söz edelim:
Dionysos Tiyatrosu; Atina’nın Akropolis şehrinde yer alan Dionysos Tiyatrosu, dünyada bilinen en eski tiyatrodur. Tarihi kaynaklara göre başlangıçta ahşaptan yapılan bu mekan, daha sonra taşa çevrilmiş olup toplamda 67 seyircinin oturabileceği şekilde planlamıştır.


Comédie-Française;  1680 yılında kurulan bu tiyatro bilinen en eski ulusal tiyatrodur. ‘La maison de moliere’ diye de bilinen tiyatro sanatın ve oyuncunun gelişimine katkı sağlayan önemli tiyatrolar arasında gösterilir. Pek çok büyük oyuncunun geçtiği bu tiyatro, tiyatro tarihindeki önemli yerlerden biridir.
Burgtheater: Avusturya’nın başkenti Viyana’da bulunan tiyatronun kökleri 1741 yılına dayanır. Bir girişimcinin eski bir binayı dönüştürmesiyle ortaya çıkan yapı, 1874 yılında yenilenmesi talebiyle farklı bir bina üzerinde yeniden düzenlenmiş ve 1888’de yepyeni haliyle izleyiciye açılmıştır.
Bolshoi Tiyatrosu:  Her seferinde küllerinden yeniden doğan Bolshoi Tiyatrosu’nun kökleri, 18. yüzyılın ikinci yarısına dayanmaktadır. Türkçede Bolşoy Tiyatrosu olarak okunan tiyatro tarih içerisinde çok fazla yıkıma, yanmaya ve bombalanmaya maruz kalmıştır.


Aspendos: İmparator Marcus Aurelius tarafından M.S. 2. yüzyılda 161-180 yılları arasında inşa edilen Aspendos, tüm Akdeniz dünyasının en iyi korunmuş Roma Dönemi tiyatrosudur.
Mimarı ise Aspendoslu Thodoros’un oğlu Zenon’dur.


Ülkemizde turizm açısından da büyük önem taşıyan Aspendos, Antalya’nın ikonik simgelerinden biridir.
İnsanların kültürel ve kişisel gelişiminde önemli bir rol oynayan tiyatrolar, olaylara ve durumlara farklı pencereden bakma olanağı sağlar. Toplumların duyarlılığını ve bilincini artıran, kültürel birikimin zenginleşmesine yardımcı olan tiyatroların değerini bilmek; geçmişten günümüze sorunlar üzerinde düşünmeye fayda sağlayan tiyatro sanatçılarını her zaman desteklemek dileğiyle…